Trump tarihe her şeyden önce en hızlı kadro harcayan başkan olarak geçecek sanırım.
Tillerson’u Afrika gezisi sırasında, adam daha ne olduğunu anlayamadan bir tweetle harcadı. Emperyalizm böyle bir sistem. Kriz dünya sisteminin başına klasik diplomasi kurallarından hiç anlamayanların geçmesine vesile oluyor. Ama zaten dünyayı yönetmek için artık diplomasiye gerek bulunmuyor.
Tillerson’un azledilmesi bir yanıyla da yeni savaşlara gebe bir döneme açılıyor olduğumuz anlamına geliyor.
Tillerson Trump’ın çoğunluk tarafından “dengesizlik” olarak nitelenen bu kriz dönemi başkanlık tarzı için yumuşak ve tedirgin kalıyordu. İran ve Kuzey Kore’ye yönelik “ılımlı” politikalarının Trump ile arasında sorun oluşturduğu da biliniyordu. Belki Menbiç konusunda AKP’nin taleplerine fazla dikkat gösteren tarzı da başına gelende etkili oldu.
Trump teşkilattan gelen, daha “şahin” bir dış işleri bakanında karar kıldı.
Pompeo’nun öz geçmişi çok parlak. 9 Şubat 2017’den beri CIA başkanıydı.
Trump’la aynı ideolojik çizgide. Cumhuriyetçilerin içindeki aşırı sağcı Çay Partisi’nden geliyor. Kürtaj karşıtı görüşleriyle tanınıyor. Aynen Trump gibi.
Eski bir asker. ABD kara kuvvetlerine bağlı harp akademisinden birincilikle mezun olmuş.
İran ile nükleer anlaşmaya karşı. İran’ı “totaliter İslamcı bir rejim” olarak tanımlıyor. Hatırlanacağı üzere aynı cümleyi 15 Temmuz darbesi sonrasında Türkiye için de kullanmış ve “ancak İran yönetimi kadar demokratik” diye de eklemişti.
Obama’nın Guantanamo üssünü kapatma planına karşı çıkmıştı. Su işkencesini hayati bilgilerin elde edilmesi için gerekli gördüğünü söylüyordu.
Kısacası bu dönemin ABD dış işleri bakanlığı için her şeyiyle gayet uygun birisi. Ancak yine de Trump’la ne kadar süre çalışır sorusu mantıksız olmaz. Zira kapitalizmin iktisadi krizine emperyalizmin hegemonya krizi eşlik ediyor ve bu ikisi bütün ilişkileri, kurumları, yönetimleri, rejimleri istikrarsızlaştırıyor.
Pompeo’nun en tutkulu cinsinden İsrail destekçisi olduğu da biliniyor. Türkiye’yi cihatçılara destek veriyor diye değerlendiriyor. Dolayısıyla Trump’ın Pompeo tercihi ABD’nin Suriye’de daha kararlı bir politika izleyeceğinin işareti olabilir.
Rojava bölgesinin İran’a karşı olası operasyonel plan ve hazırlıklar için tahkim edilmesi, Suriye’nin bölünmesi planına hız verilmesi, Rusya’nın Astana, Soçi süreçleriyle Suriye’de sağladığı siyasi hakimiyetin askeri saldırganlıkla kırılması, Rusya’ya kaptırılan AKP’yi yeniden düzene çekmek için havuç/sopa diyalektiğinin daha kararlı ve ustalıklı biçimde kullanılması, hem Suriye’de hem de Türkiye içerisinde provokatif operasyonların gündeme sokulması Pompeo’nun tarzına uygun düşecek işler gibi görünüyor.
AKP uzun süredir emperyalist hegemonya krizinin iki önemli blok, Rusya ile ABD arasında yaratmış bulunduğu boşluklardan yararlanarak Suriye’de ilerlemeye çalışıyordu. Artık bu bakımdan hareket alanı daralabilir.
Tillerson’un gidişi AKP’nin ABD ile yürütmekte olduğu Menbiç, Rakka ve genel olarak YPG pazarlıklarının da geçersizleşmesine neden olabilir.
Kısaca zor işler. Güçlünün güçsüzü ezdiği bir dünya emperyalizm dediğimiz şey. İstediğiniz gibi oynamazsınız. AKP bu acı gerçekle pek çok kez yüzleşecek. Suriye’deki olayların yönü yüksek ihtimal Pompeo’dan etkilenecek. Erdoğan’ın bütün diplomatik kurallara aykırı olarak Çavuşoğlu’nun çevirmenliğinde daha birkaç hafta önce Tillerson’la gerçekleştirdiği 3.5 saatlik baş başa görüşme herhalde önemli derecede işlevsiz kalacak.
Bunlar emperyalizme mecburiyetin yarattığı sorunlar, çaresizlikler. Mecbur olmamak için antiemperyalist olacak ve bağımsız bir dış politika izleyeceksiniz.
Hem ABD ile savaştığını hem de NATO’dan vazgeçemeyeceğini söyleyen AKP ile olacak iş değil.
İlker Belek / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder