Memleket başkan dolu. Şefi, müdürü filan da sayarsak milyonlarca… Ne güzel, gelir dağılımında yakalayamadığımız adaleti azıcık da olsa sıfatlarda, koltuk ve makamda yaşıyoruz, her taraftan başkan fışkırıyor.
Neye yarar! Başkanımız çok ama iş cumhurun başına geçmeye gelince yok, onun için uygun biri bulunamıyor.
CHP bulamıyor ya da buldu ama söyleyemiyor örneğin. Kılıçdaroğlu “Ekmeleddin’e ne laflar etmişlerdi, şimdi kafamdakini söylesem ortalık yıkılır” demişti, kim bilir belki son anda açıklayıp tartışmaların önünü kesmeyi planlıyor.
Karayalçın deniyor, Kesici deniyor, Büyükerşen deniyor. Abdullah Gül’ün de ismi geçiyor…
Lakin geciktikçe bu geçen isimlerin ağırlığı azalıyor, çünkü beklenti büyüyor, daha büyük, daha etkili bir isim gerekiyor!
İşte Ahmet Hakan Hürriyet’te “anlaşıldı CHP doğru düzgün bir aday çıkaramayacak” diye yazıverdi. Yazarken rahat, çünkü bu saatten sonra hiçbir isim “hah işte, budur” dedirtmez, hoplatmaz, zıplatmaz.
Sizin aklınıza geliyor mu?
CHP’yi boş verin, onları örnek diye verdim. Bu yazıyı okuyanlar, “Erdoğan’ın karşısına aday olarak şu çıksın” diyebiliyorlar mı?
Yanlış anlaşılmasın, memlekette doğru düzgün insan az değil. Yöneticilik sorumluluğu üstlenebilecek çok sayıda bilim insanı, siyasetçi, sanatçı, emekçi var. Ancak “başkanların başkanı”ndan beklenti büyük.
Bir kere sandıkta Erdoğan’ı alt edeceksin. E... bu nasıl olacak? Tanınacaksın, medyatik olacaksın. Nihat Doğanların, Seda Sayanların, Hülya Avşarların, Yavuz Bingöllerin, cinci hocaların, kediciklerin domine ettiği “ünlüler dünyası”nda gölgede kalmayacaksın.
Sonra?..
Aslında sonrası yok diye düşününler de var. Erdoğan yenilince sonrası halloluyor zaten!
Yok hallolmuyor. Madem başkan oldun, memleketi düzlüğe çıkaracaksın.
Düzlükten herkesin anladığı da farklı. Kimisi dolar artmasıncı, kimisi Avrupa Birliği ve ABD ile aramız düzelsinci, kimisi iş derdinde, kimisi rant…
Biz kendi doğrumuzdan hareket edelim ve laiklik ilkesine sıkı sıkıya sarılan, insanın insanı sömürmesine karşı duran, bugünkü toplumsal sistemi sorgulayan, eşitliği savunan, ırkçılıktan tiksinen, yurtsever bir Cumhurbaşkanı adayı bulmaya çalışalım.
Bu özellikleri taşıyan bir değil, on binlerce kişi var kuşkusuz Türkiye’de. Ancak azıcık şöhret olacaksın, Erdoğan kültüyle baş edeceksin, ona laf yetiştireceksin.
Hadi bunu da becerdin, o halde bütün bunları yaparken nereye dayanacaksın, gücünü nereden alacaksın?
Örgütsüz ve örgütsüz olduğu oranda pusulasız bir toplumu esenliğe çıkartmaktan söz ediyoruz.
Böyle şey yok. Lider, önemlidir, tarihte bireyin rolü diye bir şey vardır ama bugünün Türkiyesi’nde “bir kişi berbat etti, başka birisi düzeltir” beklentisi her açıdan zırvalıktır.
Üstelik bir kişi berbat etmiş filan değil, Türkiye’nin bugünkü durumunun sorumlusu sömürücü patron sınıfıdır, bu sınıfın egemen olduğu toplumsal sistemdir. Buradan “başkan”la filan çıkılmaz.
Tersine “başkan” fikrine karşı durarak, toplumu göreve çağırarak, örgütlü siyasetin altını kalın kalın çizerek kurtuluş yoluna girilir. Sermaye sınıfı için ipleri tek kişinin elinde toplamanın avantajları vardır, nasılsa sömürü çarkı dönmekte, tek kişi ise işleri kolaylaştırıp kitleleri uyutabilmektedir.
Oysa halk için tek çıkış yolu, bir ortak irade, bir toplumsal irade oluşturmak, gerekiyorsa liderleri bu iradeye dayanarak yaratmaktır.
Yok bu irade olmasın, vatandaşın biri çıksın yensin Erdoğan’ı, sonra da hep birlikte ihya olalım. Hadi ya!
Geçiniz… “Yar bana bir başkan adayı” diye kıvranıp durmak yerine, her tarafından başkan fışkıran bu ülkenin nasıl bu kadar aciz hale getirildiği sorusuna cesur bir yanıt vermek gerekir.
Türkiye’nin önceliği başkan değil bizzat cumhurun kendisidir, onun ayağa kalkması, kendine gelmesi…
Meşru ve doğru olan da budur.
Kemal Okuyan / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder