13 Mayıs 2018 Pazar

68’den çıkarımlar-(1-2)-ZAFER DİPER

(1)

68’ler... Çoğunlukla kimi yapıtlardan (özellikle68 için yazılmış ve yazılabilecek en iyi kitap’ olarak değerlendirilen “1968-İsyancı Bir Öğrenci Kuşağı/ Ronald Fraser/ Türkçesi: Kudret Emiroğlu/ Belge Yayınları”) derleyerek kurgulamalarım aracılığıyla, bilgilerimizi yinelemede yarar var. Hem bunu ilk kez yapmayacağım;  daha önceleri de BirGün’de değinmişliğim var 68’e. Yine öyle, 50.yılında...

1968 kuşağının ilk tohumları ABD’de 1940’larda atılıyor. Kentlere göç eden siyahlarla birlikte 60’lara damgasını vuran ilk öğrenci eylemleri o zamanlardan başlıyor. Bir öğrenci kuşağı, kurulu düzene yalnız sokaklarda değil, toplumsal, ve siyasal alanda da karşı çıkabileceğini gösteriyor. İnsanlar aşama düzenine(hiyerarşiye), yetkeye(otoriteye), soğuk akılcı mantığa, yaşadığı topluma öfke kusuyor; kendi yarattığı yoksulluğu, eşitsizliği, türesizliği  (adaletsizliği) görmezden gelen topluma…

Halkerki(demokrasi), ırkçılık, yayılımcı(emperyalist) savaşlar, halkın belli kesimlerinin baskı altında tutulması, anamalın(sermayenin) egemenliği, ailenin kutsallığı, cinsellik, kentsoylu(burjuva) kültürü, bütün bunlara, bu kurulu düzene karşı çıkıldı… 1967 Nisanında tepkiler doruğa ulaştı... Vietnam savaşı karşıtlığı, üniversitelerdeki buyurgan yapı, cinsler arasındaki ayrımcılık, geleneksel aktöre(ahlak) ve yasaklar(tabular) ayaklanmanın başlıca nedenlerini oluşturdu… 1964 Ağustos’unda Amerika Kuzey Vietnam’a havadan saldırdı. Ormanları, tarlaları, üretimevlerini(fabrikaları) napalm bombalarıyla yaktı. Bir öğrenci şöyle diyordu:“İnsanları ve beni de en çok şaşırtan, böyle gelişmiş bir ülkenin, Vietnam’a saldırmasıydı. Kendi ülkende sömürülen bir azınlığın haklarını vermiyorsun ama senden ta uzaklarda başka bir ırk ve kültürden bir köylü toplumunu, hiç sebepsiz bombalıyorsun!” Oysa nedensiz değildi. Amerika, Güneydoğu Asya ile Pasifik’i kendi çıkarları için yaşamsal bir bölge olarak düşünüyordu… 1967 sonbaharında Celbi Durdurma Haftası ve Pentagona Büyük Yürüyüş gerçekleştirildi… Bu dönemde Çiçek Çocukları (Hippie’ler) yeni bir yaşam kültürü oluşturmaya başladı. Siyasetten uzak olan bu akım, özelikle Vietnam savaşından etkilenerek siyasallaşmaya başladı. Karşı kültür, 1950’lerin Beat kuşağından da esinlenmişti.

“Amerikalılar, savaştan önce bıraktıkları hayata, kaldıkları yerden devam etmek istiyorlardı. Genç nesilden, okula gitmesi, iş bulması, hayatını ahlak kuralları çerçevesinde yaşaması, evlenip çocuk yapması, sonra da ebeveyninden aldığı bu hazır ambalajlı yaşamın meşalesini, kendi çocuklarına aktarması bekleniyordu. Riayet etmek, iyi bir vatandaş olmanın düzen tarafından konulmuş güvenli önkoşuluydu. Ancak, emniyet ve asayişin her an ortadan kaldırılabilecek bir görüntüden ibaret olduğunu düşünenler de vardı. Dünya, Yahudi'lerin gaz odalarında öldürülmesinin, Avrupa'nın ırzına geçilişinin, 'Küçük Çocuk ve Şişman Adam'ın Japonya'da yüz binlerce insanı öldürmesinin artçı şokları ile hala yalpalamaktaydı. Bu ‘gerçeklerden kaçan’ sessiz toplumdan, paketlenmiş yapay bir hayatı yaşamayı reddeden bir grup hipsterlar ortaya çıktı. Onları radikal, tehlikeli, serseri diye adlandıran tutucu kesime göre hayat tarzları bir skandaldı ve Amerika'daki zenginliği reddedişlerine anlam veremiyorlardı. Bu aykırı nesil, Beat Kuşağı idi... Beat Hareketi, yaratıcı katkıları ve ektikleri uyumsuzluk tohumları ile büyük bir zafer yaşadı. 1960'lara gelindiğinde bir başka nesil onların tarlalarında ekin biçecek, sosyal adaletsizliğe ve savaşa karşı çıkacaktı. (Beat Kuşağı/ Diane Huddleston/ Çev. Burcu Deniz/ Sub Yayınları/ Tanıtım Bülteninden)

“Beat Kuşağ’ının felsefi açıdan özünü Dostoyevski, Nietzsche, Kafka, Heidegger, Sartre, Camus gibi isimlerde bulmaktayız. (...)‘Yabancılaşma’, ‘özgürleşme’, ‘bulantı’ gibi sözcüklerle tanımlanabilecek şey, Beat Kuşağı’nda sonsuz ‘yaşam coşkusu’ olarak vücut bulacaktı.(...)Wilhelm Reich’ın tanımladığı cinsel devrim, bu alanda Beat Kuşağı’nın yol göstericisi oldu. Çünkü cinsel açıdan yetersizlikler-sapmalar-yoksunluklar, bireyi nevrotik bir evreye götürerek özünü parçalıyor ve ciddi problemlere neden oluyordu...” (Yeni başlayanlar için Beat Kuşağı)

Beat Kuşağı akımının öncülerinden Jack Kerouac “Yolda” (1957) adlı yapıtında şöyle diyor: Hayata babanızın çatısı altındaki her şeye inanarak başlayan tatlı bir çocuksunuz; sonra geliyor belirsizlik günleri; zavallı, sefil, gariban, çırılçıplaksınız, yol yordam bilmiyorsunuz ve dehşet verici, kederli bir hayaletin eşliğinde, kabus gibi hayattan içiniz ürpererek geçip gidiyorsunuz.”


(2)

68’e değinmek benim için yazıklanıp durduğum bir süreç. Sonuçta dünyayı yönetenlerin yine paçayı kurtardığı ama yinelemekten bıkıp usanmadığım, benim için dünyanın merkezine düşsel bir yolculuk sanki...

68’e yolculuğu geçen hafta kaldığımız yerden sürdürelim...

Hippi’lerin insancıl ve barışçıl bir yaşam biçimi vardı. Bu dönemin gençleri “make love, not war”(savaşma seviş) savsözünde kendini buldu. ‘68 dönemine müzik de damgasını vurmuştu. Rock ve folk olarak iki ana başlık altında toplanan, kökleri “insan hakları savaşımı”na dayanan protest müzik, siyasal içerikli bildirileri kitlelere ulaştırmada etkili bir rol oynamış ve bu günlere de ulaşan bir müzik kültürü yaratmıştı. Janis Joplin, Bob Dylan, Beatles, Rolling Stones, The Doors, Joan Baez, Peet Seager gibi müzisyenler özellikle şiddet ve ırkçılık karşıtlığı ile öne çıktı. Çeşitli şenlikler(festivaller) düzenlendi. 15 ağustos 1969’da yapılan Woodstock Şenliğine katılım şaşırtıcıydı. Bu; 2 gece 3 gün süren, 500.000 kişinin katıldığı sevgi ve dayanışmanın, paylaşımın, ırkçılık ve savaş karşıtlığının yaşandığı en büyük etkinliklerden biriydi. Unutulmaz anlarından biri de Jimi Hendrix’in ABD ulusal marşını gitarıyla savaş sesleri çıkararak çalması olmuştu.

1968 eylemleri kısa ve uzun erimli bir dizi gelişmelere yol açtı. Çevre bilincinin ortaya çıkmasına neden oldu. “Çekirdeksel(nükleer) karşıtlığı” ve “silahların artışına karşı silahsızlanma” gibi konularda toplumsal bilinç ve kültür yaratıldı… Seçenekli(alternatif) yaşam biçimleri geliştirildi. Ortak(Komün) evler kuruldu. Ayrımlı(farklı) olanların varlığı olurlanmaya başlandı.Cinsel özgürleşme, 68’in en önemli sonuçlarından biriydi. Okullarda dirimbilim (biyoloji) dersinde insan gövdebilimi(anatomisi) öğretilmeye başlandı. Daha önce pornografi, nü resimler, sanatta çıplaklık suç sayılırken, bunlar sergilenmeye başlandı. Eski kültür paramparça olmaya, bireyin özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biri olan cinsellik tabusu yıkılmaya başladı. Eşcinsellik, eşcinsel evlilik, seks işçiliği, bisexsüellerin ve lezbiyenlerin örgütlenme özgürlüğü gibi kazanımlar elde edildi. 68’in en büyük sonuçlarından biri kadın haklarında görüldü. Kadınlar evli olsun olmasın kürtaj olma, boşanma davası açma, kocalarının izni olmadan ehliyet alma ve yolculuk etme haklarını elde etti. Evlilik dışı cinsel yaşam özgürlüğü, seçme seçilme hakkı sağlandı. İnsanlar birlikte yaşamak için evlenme koşulunu, aile kurmayı istemediler. Geleneksel kadın rolü sayılan çocuk bakımı, mutfak işleri ve ev temizliği erkekler yanınca da yapılmaya başlandı. Eğitimde demokratik katılımcı yapı ve örgütlenme özgürlüğü gelişti. Savaşlara karşıtçılık(muhalefet) yükseldi. Üçüncü dünya ülkeleri ve ulusal bağımsızlık istemleriyle dayanışma yerleşti. Sırt çantası ile dış ülkelere gezi, çeşitli kültürler ve insanlarla tanışma eğilimi arttı. Giyim kuşamda tüketim yerine ikinci el ya da eskiler yeğ tutuldu. Askerlik yapmaya karşı duruş, sivil askerlik gibi açılımlar gerçekleşti.

Toplumda köktenci görüşler geliştirmenin gücü, denilebilir ki bir yokluk sonucu, kendisi bir sınıf olmayan, zaman içinde sürekli olmayan bir tabakaya, öğrencilerin omuzuna düştü. Onlar demokrasinin anlamını genişletmek, doğrudan eylemle halkın gücünü arttırmak, yeni siyasi arayışlar-kuramlar geliştirmek, bireyi köktencileştirmek için savaşım verdiler. Ne var ki 68 devinimi(hareketi), son çözümlemesinde(tahlilde), toplumsal tabakaları eyleme geçiremedi, özellikle kurulu düzenin güçlü(iktidar) yapılarına tehdit yöneltebilecek işçi sınıfıyla bağ kuramadı...

Benim yetersiz özetlemelerim nereye kadar? Oysa çok değerli çalışmalar var; 1968 İsyancı Bir Öğrenci Kuşağı(Ronald Fraser/ Belge Yayınları, 1988) yanı sıra diğer bir kaçı: Küresel İsyan ‘68(Mete Kızık/ Günizi Yayıncılık, 2008), Bizim 68’liler(Şükran Soner/ Cumhuriyet Kitapları, 2009), 68 Kuşağı Gençlik Olaylarının Uluslararası Boyutu(Feryat Bulut, 2011), Türkiye ve Fransa’da 1968(Emine Öztürk/ Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (2017), vd.

68 Kuşağı, yazmakla ve üzerinde düşünmekle bitmeyecek 50 yıllık bir destan...

Zafer Diper / BİRGÜN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder