Türkiye'nin fiziki coğrafya haritalarına bakarsanız, Ankara'da deniz yok. Ancak biz Angaralılar için sıkıntı değil!.. Şöyle dolu dolu 15 dakika yağması yetiyor. Başkent sahil şehri oluveriyor. Botlarla gezmeye çıkanları mı ararsınız... Dip balıkçılığı yapan dalgıçları mı... Tek tek alt geçit koylarının dolaşılıp yüzme molalarının verildiği o şarkılı türkülü göbek atmalı tekne turları var ya... Tadını doyum olmuyor!..
Kafayı yemedim be birader!.. AKP'li Melih Gökçek'in Ankara'ya getirip miras bıraktığı denizden haberiniz yok mu?.. O zaman, önceki gün (Pazar) başkentte yapılan plaj voleybolu turnuvasının görüntülerine internetten bir zahmet bakıverin... O görüntülerden size koku gelmiyor değil mi ?.. Pis lağım kokusu... Pazar günü, yağmur dindikten sonra bürodan çıkıp aracımla giderken geçtiğim her sokakta, her caddede rögar kapaklarından fışkıran sulardan ağır bir lağım kokusu tüm şehri sarmıştı. Adeta mezbelelik olmuştu başkent Ankara. AKP zihniyetinin dinozorlara, maket kapılara, uyduruk parklara yatırım yaptığı başkentin alt yapısı "artık ben iflas ettim. Canını seven kaçsın bu şehirden" diye feryat ediyordu!..
Abartmıyorum... Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan'dan teknik bilgi istedim. Bakın neler anlattı;
"Her yer betonlaştı. Kentsel politikalarda Ankara'nın çok önemli bir alt yapı sorunu var. Ankara'da kanalizasyon sistemi alt yapısı ayrık sistem değil bir çok bölgede. Yani temiz su ile kanalizasyon ayrı ayrı toplanmıyor, yani yağmur suyu ile kar suyu da kanalizasyona katılıyor bir çok yerde. Dolayısıyla alt yapı buna uygun olarak şekillenmediği için de zaten betonlaşmış su gidecek yer bulamıyor ve dolayısıyla sistem de ayrık değil. Özellikle kent merkezlerinin olduğu noktalarda bir anda kanalizasyonla birleşerek aslında olay patlıyor merkezlerde.
Ankara'da 'sarı su' diyorlar Akay Kavşağı'nın olduğu yerde. O sarı suyun muhtemelen kanalizasyon suyu olduğu herkes tarafından biliniyor. Bu ilerleyen süreçlerde bir de yoğun kentleşme, yoğun nüfus artışı bunların hepsi plansız oluyor. Bu plansızlıkla birlikte aslında altyapı bunu kaldıramıyor. Biz bunu defalarca kez söyledik. Etlik Şehir Hastanesi, Bilkent Şehir Hastanesi ile birlikte tamamıyla bütün sistemi, hastane sistemini Bilkent'e topladılar. Orasının altyapısı kanalizasyon sistemi kaldırmayacak diyoruz. Çünkü biliyorsunuz kanalizasyon patladı orasının çok büyük sorunu var. Şimdi siz, 1 buçuk milyon metrekarelik bir alan sürekli sirküle olan Ankara'nın bütün hasta yoğunluğunun büyük bir bölümünü oraya taşıyan bir sistem kurduğunuzda altyapı kaldırmayacak orayı da ve orası da betonlaştığı için kanalizasyon basacak Ankara'yı diyoruz. Ve bunların hepsi aslında kentleşme politikalarının bilimsel planlama ve şehircilik esaslarına aykırı uygulanmasından kaynaklı. Bütün o yağmurda, bütün yolların, alanların su basmasının nedeni sonuçta dere yatağında yol bulmaya çalışıyor su kendisine. Birlik Mahallesi'nde Büyükesat Vadisini tamamen yapılaşmaya açtılar, dolgu alanlarını ve vadinin tabanına yol yaptılar. Önceki gün, vadinin tabanındaki yol, dere yatağı gitti bütün çakılları taşları toplamış yolun tam ortasına koymuş ve yol kapalıydı, kullanılamıyordu.
DSİ'nin yerini AVM aldı...
Tunalı Hilmi'de, Kavaklıdere'de baktığınızda bütün derelerin aslında coğrafyanın kendi doğallığını bozdular. Topoğrafyayı değiştirdiler. Ankara'nın topoğrafyasını bilemiyorsunuz. İmar yönetmelikleriyle kanunlarla birlikte doğal bir şehri de göremediğiniz için İmrahor Vadisi'nde Simpaş gibi büyük bir heyüla yaptılar. Tam heyelan bölgesinde ki ve İmrahor Vadisi aslında 1957'li yıllardan bu yana çok büyük sel felaketlerinin olduğu bir kent. Ankara ve İmrahor Vadisi de taşkın önleme bölgesi olarak belirlenmiş hatta tam Türközü'nün çıktığı yerde DSİ'nin kapanları var. Buralarda sel felaketlerinin önlenmesi için. En son DSİ'nin binasının olduğu, aslında tam da o sel afet durumlarında müdahale edilebilecek alanın olduğu yerde şu anda DSİ taşınmış durumda Söğüt İnşaat orada alışveriş merkezi yapıyor bir anda. En önemli müdahale edilebilecek sel durumlarında hem Mamak, hem Seyranbağları hem Türközü ve İmrahor Vadisi ile bağlantılı çok stratejik noktada bulunan DSİ'nin taşkın önleme binasının alanı Söğüt İnşaat'a verilmiş durumda ve AVM yapıyor.
Bütün bunlara baktığınızda rant ekonomisi üzerinden yürüyen bir kentleşme ve kamu kaynaklarının da Ankapark gibi israf parkı, Gökkuşağı gibi Demir Kafes gibi Giriş Kapıları gibi gerçekten israf edilen projelere harcanması ile birlikte fantezi projeleri alt yapıya herhangi bir şey ayrılamamış. Bu bir miktar akıl dışı, bilim dışı bir uygulama olarak görülüyor..
Her yağmurdan sonra bütün alt geçitlerin hepsi su doluyor. Dalgıçlar gidiyor, insanlar çıkamıyor. Bu alt geçit-üst geçit mevzularının hepsi de Gökçek'in ürünü. Gökçek'in bu kente verdiği zararı peyderpey çekiyoruz ve daha da çekeceğiz. Mesela trafik kilitlenecek, yürüyemez duruma geleceğiz, nefes alamayacağız. Ankara'nın hava kirliliği artacak. Bunların hepsi aslında uygulanan kentsel politikaların zamana yayılı sonuçları olarak karşımıza çıkacak. Ama kendisi hâlâ yargılanmadı köşesinde rahat rahat oturuyor."
Tezcan Karakuş Candan, zararları olan insanlar için büyükşehir belediyesine tazminat davası açabileceklerini de sözlerine ekledi.
Ahmet Takan / YENİÇAĞ
Kafayı yemedim be birader!.. AKP'li Melih Gökçek'in Ankara'ya getirip miras bıraktığı denizden haberiniz yok mu?.. O zaman, önceki gün (Pazar) başkentte yapılan plaj voleybolu turnuvasının görüntülerine internetten bir zahmet bakıverin... O görüntülerden size koku gelmiyor değil mi ?.. Pis lağım kokusu... Pazar günü, yağmur dindikten sonra bürodan çıkıp aracımla giderken geçtiğim her sokakta, her caddede rögar kapaklarından fışkıran sulardan ağır bir lağım kokusu tüm şehri sarmıştı. Adeta mezbelelik olmuştu başkent Ankara. AKP zihniyetinin dinozorlara, maket kapılara, uyduruk parklara yatırım yaptığı başkentin alt yapısı "artık ben iflas ettim. Canını seven kaçsın bu şehirden" diye feryat ediyordu!..
Abartmıyorum... Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan'dan teknik bilgi istedim. Bakın neler anlattı;
"Her yer betonlaştı. Kentsel politikalarda Ankara'nın çok önemli bir alt yapı sorunu var. Ankara'da kanalizasyon sistemi alt yapısı ayrık sistem değil bir çok bölgede. Yani temiz su ile kanalizasyon ayrı ayrı toplanmıyor, yani yağmur suyu ile kar suyu da kanalizasyona katılıyor bir çok yerde. Dolayısıyla alt yapı buna uygun olarak şekillenmediği için de zaten betonlaşmış su gidecek yer bulamıyor ve dolayısıyla sistem de ayrık değil. Özellikle kent merkezlerinin olduğu noktalarda bir anda kanalizasyonla birleşerek aslında olay patlıyor merkezlerde.
Ankara'da 'sarı su' diyorlar Akay Kavşağı'nın olduğu yerde. O sarı suyun muhtemelen kanalizasyon suyu olduğu herkes tarafından biliniyor. Bu ilerleyen süreçlerde bir de yoğun kentleşme, yoğun nüfus artışı bunların hepsi plansız oluyor. Bu plansızlıkla birlikte aslında altyapı bunu kaldıramıyor. Biz bunu defalarca kez söyledik. Etlik Şehir Hastanesi, Bilkent Şehir Hastanesi ile birlikte tamamıyla bütün sistemi, hastane sistemini Bilkent'e topladılar. Orasının altyapısı kanalizasyon sistemi kaldırmayacak diyoruz. Çünkü biliyorsunuz kanalizasyon patladı orasının çok büyük sorunu var. Şimdi siz, 1 buçuk milyon metrekarelik bir alan sürekli sirküle olan Ankara'nın bütün hasta yoğunluğunun büyük bir bölümünü oraya taşıyan bir sistem kurduğunuzda altyapı kaldırmayacak orayı da ve orası da betonlaştığı için kanalizasyon basacak Ankara'yı diyoruz. Ve bunların hepsi aslında kentleşme politikalarının bilimsel planlama ve şehircilik esaslarına aykırı uygulanmasından kaynaklı. Bütün o yağmurda, bütün yolların, alanların su basmasının nedeni sonuçta dere yatağında yol bulmaya çalışıyor su kendisine. Birlik Mahallesi'nde Büyükesat Vadisini tamamen yapılaşmaya açtılar, dolgu alanlarını ve vadinin tabanına yol yaptılar. Önceki gün, vadinin tabanındaki yol, dere yatağı gitti bütün çakılları taşları toplamış yolun tam ortasına koymuş ve yol kapalıydı, kullanılamıyordu.
DSİ'nin yerini AVM aldı...
Tunalı Hilmi'de, Kavaklıdere'de baktığınızda bütün derelerin aslında coğrafyanın kendi doğallığını bozdular. Topoğrafyayı değiştirdiler. Ankara'nın topoğrafyasını bilemiyorsunuz. İmar yönetmelikleriyle kanunlarla birlikte doğal bir şehri de göremediğiniz için İmrahor Vadisi'nde Simpaş gibi büyük bir heyüla yaptılar. Tam heyelan bölgesinde ki ve İmrahor Vadisi aslında 1957'li yıllardan bu yana çok büyük sel felaketlerinin olduğu bir kent. Ankara ve İmrahor Vadisi de taşkın önleme bölgesi olarak belirlenmiş hatta tam Türközü'nün çıktığı yerde DSİ'nin kapanları var. Buralarda sel felaketlerinin önlenmesi için. En son DSİ'nin binasının olduğu, aslında tam da o sel afet durumlarında müdahale edilebilecek alanın olduğu yerde şu anda DSİ taşınmış durumda Söğüt İnşaat orada alışveriş merkezi yapıyor bir anda. En önemli müdahale edilebilecek sel durumlarında hem Mamak, hem Seyranbağları hem Türközü ve İmrahor Vadisi ile bağlantılı çok stratejik noktada bulunan DSİ'nin taşkın önleme binasının alanı Söğüt İnşaat'a verilmiş durumda ve AVM yapıyor.
Bütün bunlara baktığınızda rant ekonomisi üzerinden yürüyen bir kentleşme ve kamu kaynaklarının da Ankapark gibi israf parkı, Gökkuşağı gibi Demir Kafes gibi Giriş Kapıları gibi gerçekten israf edilen projelere harcanması ile birlikte fantezi projeleri alt yapıya herhangi bir şey ayrılamamış. Bu bir miktar akıl dışı, bilim dışı bir uygulama olarak görülüyor..
Her yağmurdan sonra bütün alt geçitlerin hepsi su doluyor. Dalgıçlar gidiyor, insanlar çıkamıyor. Bu alt geçit-üst geçit mevzularının hepsi de Gökçek'in ürünü. Gökçek'in bu kente verdiği zararı peyderpey çekiyoruz ve daha da çekeceğiz. Mesela trafik kilitlenecek, yürüyemez duruma geleceğiz, nefes alamayacağız. Ankara'nın hava kirliliği artacak. Bunların hepsi aslında uygulanan kentsel politikaların zamana yayılı sonuçları olarak karşımıza çıkacak. Ama kendisi hâlâ yargılanmadı köşesinde rahat rahat oturuyor."
Tezcan Karakuş Candan, zararları olan insanlar için büyükşehir belediyesine tazminat davası açabileceklerini de sözlerine ekledi.
Ahmet Takan / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder