Bir meslek lisesi... Devletin... 1000’i aşkın öğrenci meslek öğretimi görüyor. Bir ara Anadolu lisesi imiş, sonra süper liseye dönüşmüş, ardından meslek lisesine.. İnsan takip bile edemiyor 16 yılda eğitim sisteminde 14 kez değişiklik yapılan bu ülkede.
Yüzlerce hatta binlerce benzerinden sadece biri... “Nasıl öğrenci kitleniz” diye soruyorum öğretmenlerine. “Geleceği olmayan ve bunun da farkında olan gençler çoğu” diyor. “Emekçi ailelerin çocukları, eğitim sistemi yüzünden üniversite şanslarının fazla olmadığını biliyorlar.” Peki, ya dersler? Aldıkları eğitim onları mezun olduklarında yapacakları mesleğe hazırlıyor mu? Gelen yanıt olumsuz... “Yıllar içinde müfredat giderek zayıfladı, daha doğrusu bilinçli şekilde zayıflatıldı. Çünkü sistem vasıflı işgücü istemiyor.”
Yüzlerce hatta binlerce benzerinden sadece biri... “Nasıl öğrenci kitleniz” diye soruyorum öğretmenlerine. “Geleceği olmayan ve bunun da farkında olan gençler çoğu” diyor. “Emekçi ailelerin çocukları, eğitim sistemi yüzünden üniversite şanslarının fazla olmadığını biliyorlar.” Peki, ya dersler? Aldıkları eğitim onları mezun olduklarında yapacakları mesleğe hazırlıyor mu? Gelen yanıt olumsuz... “Yıllar içinde müfredat giderek zayıfladı, daha doğrusu bilinçli şekilde zayıflatıldı. Çünkü sistem vasıflı işgücü istemiyor.”
Evet, kilit nokta burada: Sistem, vasıflı işgücü istemiyor... 16 yıllık AKP iktidarı bunu “istiyormuş gibi” söylemi ile bugüne kadar getirdi.
Bahsettiğim okul, elektrik-elektronik, tesisat, klimalar vs. üzerine eğitim veren bir kurum. Kent yaşamının her anında ihtiyaç olan makine ve gereçlerin üretimi, bakımları, tamirleri mezun olduklarında onlara emanet edilecek. Ya da edilemeyecek? Laboratuvarlar yetersiz, kullanacakları malzemeler bittiğinde yenilerini almak çok uzun süre alıyor. Ama buna karşın her sınıfta şu meşhur FATİH projesinin “akıllı tahtaları” bulunuyor.
Çalışmayan ya da hemen donan akıllı tahtalar bunlar. Çünkü RAM’leri 4 GB. Geçici bellek ekran büyüklüğüne ve kullanılan programlara göre çok zayıf kalıyor. Yani çöp çoğu. Diğer tahtaların yanında konu mankeni olarak duruyorlar sınıfta. Kimi zaman derslerde kullanım için bir tesisat kablosuna bile para bulunamazken her bir tahtanın maliyetinin 15 bin TL olduğunu da belirtelim bu arada.
Peki, ya bu çocukların hayalleri? Öğretmen “zengin olmak” diye yanıt veriyor. “Nasıl zengin olacağını bilemiyor ama zengin olmak istiyorlar...”
Ama yine tüm bunlara karşın umut verici en önemli şey, aydınlık düşünceli bir avuç öğretmenin, özveri ile bu çocuklara ellerinden gelenin en iyisini aktarmak için canla başla çalışıyor olmaları. O da ne yazık ki, sahilden birkaç denizyıldızını kurtarıp denize atma misali, binlerce öğrenci arasından sıyrılmayı başarabilen birkaçı ile sınırlı kalıyor...
Yarın 19 Mayıs. 15-24 yaş arasında 13 milyon gencin “bayram”ı. Eurostat’ın gençlik tanımı 15-29 yaş arası gençler. Bu aralıktaki sayı ise 20 milyon genç. Atatürk’ün “bütün ümidim gençliktedir” diyerek ülkeyi emanet ettiği gençlik...TÜİK 2 gün önce açıkladı: Gençlerin beşte birinden fazlası işsiz (yüzde 20.8). Hem eğitimde hem de istihdamda yer almayan gençlerin oranı ise yüzde 22.8.Üniversiteyi bitirip iş bulamayanların oranı yüzde 11.4. Bu tabloyla mı yüksek teknolojili ürünler üretecek ve ihracatımızda bu ürünlerin payını artırır hale geleceğiz? Bu tabloyla mı kişi başına gelirimizi Avrupa ülkeleri düzeyine çıkaracağız? Bu tabloyla mı Cumhuriyetin 100’üncü yılında 500 milyar dolarlık ihracat yapacağız?
Muharrem İnce “Biz geleceğimizi kaybettik. Önce geleceğimizi geri almamız lazım” diyor. Karşımızda eğitimsiz, işsiz, gelecek hayali bile olamayan bir gençlik duruyor. Her zaman dediğimiz gibi işin başı eğitim, doğru, çağdaş, kaliteli eğitim. Gençlerin de, ülkenin de geleceği burada yatıyor. Bunun tek yolu da 24 Haziran seçimleri...
Eğitime destek için sahnedeler...
Bir dernek var yıllardır faaliyetini sürdüren. Adı BEDES (Beykoz Eğitime Destek Derneği). Beykoz’da oturan bir grup kadının oluşturduğu... İstanbul’un zenginini de yoksulunu da barındıran bir semt Beykoz. BEDES de olanakları kısıtlı öğrencilere burs veriyor, yaz kampları yapıyor, bu çocukların annelerine kitap kulüpleri düzenliyor, bölgedeki park ve okullara kütüphaneler kuruyor. Şimdi BEDES gönüllüleri farklı bir projeye soyundular. Bir tiyatro grubu oluşturdular. 22 Mayıs Salı akşamı Beykoz’da Acarkent TED Koleji’nde oynayacakları oyunun adı ise “Efsane Kurufasulyeci”. Kadın şiddeti üzerine ama komedi. Oyuncuların kimi çalışıyor, kimi ev hanımı, ama hepsi kadın. Oyunun müziklerini Gökhan Şeşen besteledi. Ve gelirin tamamı yine eğitime destek için kullanılacak. BEDES hakkında ayrıntılı bilgiyi internet sitesinde bulabilirsiniz. Keşke BEDES ve benzerlerinin sayısı daha da artsa...
Bir dernek var yıllardır faaliyetini sürdüren. Adı BEDES (Beykoz Eğitime Destek Derneği). Beykoz’da oturan bir grup kadının oluşturduğu... İstanbul’un zenginini de yoksulunu da barındıran bir semt Beykoz. BEDES de olanakları kısıtlı öğrencilere burs veriyor, yaz kampları yapıyor, bu çocukların annelerine kitap kulüpleri düzenliyor, bölgedeki park ve okullara kütüphaneler kuruyor. Şimdi BEDES gönüllüleri farklı bir projeye soyundular. Bir tiyatro grubu oluşturdular. 22 Mayıs Salı akşamı Beykoz’da Acarkent TED Koleji’nde oynayacakları oyunun adı ise “Efsane Kurufasulyeci”. Kadın şiddeti üzerine ama komedi. Oyuncuların kimi çalışıyor, kimi ev hanımı, ama hepsi kadın. Oyunun müziklerini Gökhan Şeşen besteledi. Ve gelirin tamamı yine eğitime destek için kullanılacak. BEDES hakkında ayrıntılı bilgiyi internet sitesinde bulabilirsiniz. Keşke BEDES ve benzerlerinin sayısı daha da artsa...
Özlem Yüzak / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder