Donald Trump’ın “kişisel çabalarıyla” bozduğu anlaşmadan sonra İran’a uygulamaya başladığı, başta müttefikleri olmak üzere İran’la ilişkisi olan ülkelere de uymaları gerektiği konusunda tehditler savurduğu yaptırımlara en sert tepki Hindistan’dan geldi.
Hindistan Dışişleri Bakanı Sushma Swaraj, İran konusunda herhangi bir ülkenin değil BM’nin yaptırımlarını dikkate alacağını bildirerek, ABD’nin İran’a yönelik yaptırım kararını tanımadığını açıkladı. Yıllarca Bağlantısızlar Hareketi’nin liderliğini yapmış bir ülke olarak Hindistan’ın bu tutumu sürpriz değil ancak zaman zaman ABD ile bazı konularda yaptığı anlaşmalarla şaşırtıcı bir görünüm de veren Hindistan bu kez neden ABD’yle bu konuda ters düştü?
Nedenlerini sıralamaya çalışayım.
Hindistan başından beri İran’ın ABD ve Batı ile yaptığı nükleer anlaşmayı desteklemiş bir ülke. Öyle ki anlaşma iptal edilmeden önce BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan, yayılma karşıtı çerçeve ve uluslararası barış, istikrar ve güvenliğe önemli bir katkı sağlayan Ortak Kapsamlı Eylem Planı’nın (JCPOA) tam ve etkin bir şekilde uygulanması için desteğini birçok kez açıklamıştı. Bu Hindistan’ın Almanya, Fransa ve İngiltere ile aynı tarafta olduğunun ilanıydı.
Hindistan dünyanın en büyük üçüncü petrol tüketicisi. Enerji güvenliği ihtiyaçlarını karşılamak için Irak, Suudi Arabistan ve İran’dan petrol satın alıyor. İran geçen yıl Hindistan’a petrol tedarik eden üçüncü ülke durumuna yükseldi. Suudi Arabistan’ı bile geride bırakarak yani.
ABD/Batı ile yaptığı anlaşmadan sonra İran’a uygulanan yaptırımlar sona erdiğinde Hindistan ile İran, Hint şirketlerinin İran’a doğrudan yatırım yapmalarını sağlayan bir de anlaşma yapmışlardı. Hindistan, Hindistan’da bulunan İran bankalarına lisans vermeyi de düşünüyordu. Uluslararası alanda da İran, Hindistan lehine tavır alan bir ülke oldu hep.
Bir de şu var tabii; İran-Hindistan ilişkisi sadece enerji üzerinden tanımlanacak bir ilişki değil. Şii İran’ın, Hindistan’ın çoğunluğu Sünni olan komşusu (düşmanı) Pakistan’la ilişkileri iyi değil. İran ile Hindistan’ı yakınlaştıran nedenlerden biri de bu. Hindistan’ın bölgesinde ve Orta Asya’daki nüfuz kazanma politikasında İran’ın önemli bir yeri var. Bölgede bir savaşın patlak vermesi durumunda, Hindistan Pakistan’a uluslararası yardım yollarını kesmek için de İran’la iyi geçinmek zorunda. Hindistan ve İran’ın, iki ülkeyi Pakistan’ı transit geçerek birbirine bağlayan bir gaz boru hattı projesi üzerinde çalıştıklarını da unutmayalım.
Bir de psikolojik nedenler var ki atlanamaz. Şu yaptırımlar konusunda Hindistan’ın da bir deneyimi var. Yaptırım uygulamalarının ne anlama geldiğini biliyor. 1998’de, Hindistan kendi nükleer silahlarını test ettiğinde, Clinton yönetimi Hindistan’a yaptırım uygulamıştı.
Bu yaptırımların Hindistan ekonomisi üzerinde hiçbir etkisi olmadı, ama Hint yönetiminin ABD’ye olan kızgınlığını biledi. Daha sonraki yıllarda ABD ile ilişkiler öyle iyi bir noktaya geldi ki, oğul Bush zamanında Hindistan ile nükleer anlaşma imzalayabilmek için ABD yasalarını bile değiştirdi. Ama bu, yine de Hindistan’ın yaptırımlar konusunda ABD’nin “ikiyüzlü bir tutum takındığı”na olan inancını değiştirmedi. Hindistan yönetimi ABD’nin, nükleer silahlara sahip olan Pakistan’a hiçbir yaptırımda bulunmadığını anımsatıyor zaman zaman.
Bu nedenlerin de etkisiyle Hindistan, sadece Trump istedi diye İran’a uygulanan yaptırımlara evet diyecek değildi. Demedi işte.
Hindistan’ı zorlayacak olan, ABD’nin şimdi kendisine karşı alacağı tavırdan çok, İsrail’in tutumu. İsrail de Hindistan’ın iyi bir müttefiki aslında. Hindistan’a büyük miktarda askeri teknoloji satan bir ülke aynı zamanda.
Hindistan, İran’a yönelik ABD yaptırımlarına katılmamakla İsrail’den gelecek kızgınlığı “dengeci” politikasıyla çözmeye çalışacak. Bir İngiltere gezisinde Başbakan Modi’nin “İsrail’e de Filistin’e de gideceğim, Suudi Arabistan ile de daha fazla işbirliği yapacağım. Enerji ihtiyaçlarımız için İran’la da ilgiliyim” dediğini anımsatayım.
Dengeci, sakin dış politikasıyla bakalım tüm bu dengeyi tutturacak mı Hindistan. Ama güzel olan Trump’a hak ettiği yanıtı vermiş olması.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Hindistan Dışişleri Bakanı Sushma Swaraj, İran konusunda herhangi bir ülkenin değil BM’nin yaptırımlarını dikkate alacağını bildirerek, ABD’nin İran’a yönelik yaptırım kararını tanımadığını açıkladı. Yıllarca Bağlantısızlar Hareketi’nin liderliğini yapmış bir ülke olarak Hindistan’ın bu tutumu sürpriz değil ancak zaman zaman ABD ile bazı konularda yaptığı anlaşmalarla şaşırtıcı bir görünüm de veren Hindistan bu kez neden ABD’yle bu konuda ters düştü?
Nedenlerini sıralamaya çalışayım.
Hindistan başından beri İran’ın ABD ve Batı ile yaptığı nükleer anlaşmayı desteklemiş bir ülke. Öyle ki anlaşma iptal edilmeden önce BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan, yayılma karşıtı çerçeve ve uluslararası barış, istikrar ve güvenliğe önemli bir katkı sağlayan Ortak Kapsamlı Eylem Planı’nın (JCPOA) tam ve etkin bir şekilde uygulanması için desteğini birçok kez açıklamıştı. Bu Hindistan’ın Almanya, Fransa ve İngiltere ile aynı tarafta olduğunun ilanıydı.
Hindistan dünyanın en büyük üçüncü petrol tüketicisi. Enerji güvenliği ihtiyaçlarını karşılamak için Irak, Suudi Arabistan ve İran’dan petrol satın alıyor. İran geçen yıl Hindistan’a petrol tedarik eden üçüncü ülke durumuna yükseldi. Suudi Arabistan’ı bile geride bırakarak yani.
ABD/Batı ile yaptığı anlaşmadan sonra İran’a uygulanan yaptırımlar sona erdiğinde Hindistan ile İran, Hint şirketlerinin İran’a doğrudan yatırım yapmalarını sağlayan bir de anlaşma yapmışlardı. Hindistan, Hindistan’da bulunan İran bankalarına lisans vermeyi de düşünüyordu. Uluslararası alanda da İran, Hindistan lehine tavır alan bir ülke oldu hep.
Bir de şu var tabii; İran-Hindistan ilişkisi sadece enerji üzerinden tanımlanacak bir ilişki değil. Şii İran’ın, Hindistan’ın çoğunluğu Sünni olan komşusu (düşmanı) Pakistan’la ilişkileri iyi değil. İran ile Hindistan’ı yakınlaştıran nedenlerden biri de bu. Hindistan’ın bölgesinde ve Orta Asya’daki nüfuz kazanma politikasında İran’ın önemli bir yeri var. Bölgede bir savaşın patlak vermesi durumunda, Hindistan Pakistan’a uluslararası yardım yollarını kesmek için de İran’la iyi geçinmek zorunda. Hindistan ve İran’ın, iki ülkeyi Pakistan’ı transit geçerek birbirine bağlayan bir gaz boru hattı projesi üzerinde çalıştıklarını da unutmayalım.
Bir de psikolojik nedenler var ki atlanamaz. Şu yaptırımlar konusunda Hindistan’ın da bir deneyimi var. Yaptırım uygulamalarının ne anlama geldiğini biliyor. 1998’de, Hindistan kendi nükleer silahlarını test ettiğinde, Clinton yönetimi Hindistan’a yaptırım uygulamıştı.
Bu yaptırımların Hindistan ekonomisi üzerinde hiçbir etkisi olmadı, ama Hint yönetiminin ABD’ye olan kızgınlığını biledi. Daha sonraki yıllarda ABD ile ilişkiler öyle iyi bir noktaya geldi ki, oğul Bush zamanında Hindistan ile nükleer anlaşma imzalayabilmek için ABD yasalarını bile değiştirdi. Ama bu, yine de Hindistan’ın yaptırımlar konusunda ABD’nin “ikiyüzlü bir tutum takındığı”na olan inancını değiştirmedi. Hindistan yönetimi ABD’nin, nükleer silahlara sahip olan Pakistan’a hiçbir yaptırımda bulunmadığını anımsatıyor zaman zaman.
Bu nedenlerin de etkisiyle Hindistan, sadece Trump istedi diye İran’a uygulanan yaptırımlara evet diyecek değildi. Demedi işte.
Hindistan’ı zorlayacak olan, ABD’nin şimdi kendisine karşı alacağı tavırdan çok, İsrail’in tutumu. İsrail de Hindistan’ın iyi bir müttefiki aslında. Hindistan’a büyük miktarda askeri teknoloji satan bir ülke aynı zamanda.
Hindistan, İran’a yönelik ABD yaptırımlarına katılmamakla İsrail’den gelecek kızgınlığı “dengeci” politikasıyla çözmeye çalışacak. Bir İngiltere gezisinde Başbakan Modi’nin “İsrail’e de Filistin’e de gideceğim, Suudi Arabistan ile de daha fazla işbirliği yapacağım. Enerji ihtiyaçlarımız için İran’la da ilgiliyim” dediğini anımsatayım.
Dengeci, sakin dış politikasıyla bakalım tüm bu dengeyi tutturacak mı Hindistan. Ama güzel olan Trump’a hak ettiği yanıtı vermiş olması.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder