Siyasiler “Her şeyin bir fiyatı vardır” sözünü çok severler;
Onun da ötesinde bu söze pek güvenirler.
O yüzden seçmeni ikna etmenin değil satın almanın peşine düşerler.
Seçim vaatlerinin yarısı ideolojikse diğer yarısı da hep ekonomiktir.
Doğru ya da yanlış...
Samimi ya da samimiyetsiz...
Türlü vaatlerle dolu konuşmalarda seçmeni en çok ‘nakit’ tekliflerin cezbedeceğinden emindirler.
Her şeyin ve herkesin satılık olduğuna inanıldığı sürece siyaset kirli bir meseledir.
Ekonomik önlemleri ve sosyal devlet modelinin gereklerini ideolojilerine uygun bir dille anlatmak yerine...
Seçmene nakit paranın ucunu göstermeyi tercih eden siyasetçiler;
Ve bu siyasetçilerin kullandığı dile kıymet veren seçmenler siyasi etiği en aşağı seviyeye çekerler.
Bu vaatlerle kandırılabilecek kadar ucuz değerlere sahip olduğu izlenimini veren kalabalıklar, etik değerleri yeniden belirlerken kendi kaderlerini de belirlediklerinin farkına varmazlar.
Ucuz vaatlere kanan seçmeni çantada keklik gören siyasetçiler de kendi siyasetlerinin ucuzluğunda sakınca görmezler.
Tercih edecekleri siyasi partinin ülkeye ve insana sağlayacağı maddi manevi kârdan ya da vereceği zarardan ziyade...
Cebe girecek nakit paranın cazibesine kolayca kapılmaya hazır omurgasız seçmen kitlesinin hiç de azımsanmayacak bir oy potansiyeli olması, dengeleri belirler ve ahlakı da zedeler.
Bu potansiyelin peşine düşen ve onları nakit vaatlerle kendine çekmeye çalışan politikacılar birbiriyle yarışırken, siyasi ahlakın yerlerde sürünmesinden gocunmayan milletler;
Nihayetinde hep hak ettikleri gibi yönetilirler.
Siyasiler seçmenin gözünün içine bakar ve hayâsızca sorarlar:
“Oyunuzu kime vereceksiniz?”
“Her kış kapınıza odun kömür bırakana mı?”
“Size koli koli erzak taşıyana mı?”
“Kredi borçlarınızı sıfırlayana mı?”
“Emeklilere ikramiyeler dağıtana mı?”
“Gençlerin cebine harçlık koyanlara mı?”
Seçmen de bu sorulardan gocunmaz.
Vaatlerin peşine düşer, beklentilere girer, hesaplar yapar, oyunu ona göre atar.
Ve nihayetinde ortaya böyle bir ülke çıkar.
Sosyal bir devletin zaten vermesi gereken destekleri, oltanın ucuna takılmış yem gibi ortaya atan ve avını bekleyen siyasetçilerin dilinden fayda uman seçmen, tercihlerinin neye mal olacağını hiç düşünmediğinden;
Sonradan başına gelen beklenmedik felaketlerin nedenini de çözemez.
Ve tarihten ders almayan kitleler kendi kaderlerini sittin sene değiştiremez.
Onun da ötesinde bu söze pek güvenirler.
O yüzden seçmeni ikna etmenin değil satın almanın peşine düşerler.
Seçim vaatlerinin yarısı ideolojikse diğer yarısı da hep ekonomiktir.
Doğru ya da yanlış...
Samimi ya da samimiyetsiz...
Türlü vaatlerle dolu konuşmalarda seçmeni en çok ‘nakit’ tekliflerin cezbedeceğinden emindirler.
Her şeyin ve herkesin satılık olduğuna inanıldığı sürece siyaset kirli bir meseledir.
Ekonomik önlemleri ve sosyal devlet modelinin gereklerini ideolojilerine uygun bir dille anlatmak yerine...
Seçmene nakit paranın ucunu göstermeyi tercih eden siyasetçiler;
Ve bu siyasetçilerin kullandığı dile kıymet veren seçmenler siyasi etiği en aşağı seviyeye çekerler.
Bu vaatlerle kandırılabilecek kadar ucuz değerlere sahip olduğu izlenimini veren kalabalıklar, etik değerleri yeniden belirlerken kendi kaderlerini de belirlediklerinin farkına varmazlar.
Ucuz vaatlere kanan seçmeni çantada keklik gören siyasetçiler de kendi siyasetlerinin ucuzluğunda sakınca görmezler.
Tercih edecekleri siyasi partinin ülkeye ve insana sağlayacağı maddi manevi kârdan ya da vereceği zarardan ziyade...
Cebe girecek nakit paranın cazibesine kolayca kapılmaya hazır omurgasız seçmen kitlesinin hiç de azımsanmayacak bir oy potansiyeli olması, dengeleri belirler ve ahlakı da zedeler.
Bu potansiyelin peşine düşen ve onları nakit vaatlerle kendine çekmeye çalışan politikacılar birbiriyle yarışırken, siyasi ahlakın yerlerde sürünmesinden gocunmayan milletler;
Nihayetinde hep hak ettikleri gibi yönetilirler.
Siyasiler seçmenin gözünün içine bakar ve hayâsızca sorarlar:
“Oyunuzu kime vereceksiniz?”
“Her kış kapınıza odun kömür bırakana mı?”
“Size koli koli erzak taşıyana mı?”
“Kredi borçlarınızı sıfırlayana mı?”
“Emeklilere ikramiyeler dağıtana mı?”
“Gençlerin cebine harçlık koyanlara mı?”
Seçmen de bu sorulardan gocunmaz.
Vaatlerin peşine düşer, beklentilere girer, hesaplar yapar, oyunu ona göre atar.
Ve nihayetinde ortaya böyle bir ülke çıkar.
Sosyal bir devletin zaten vermesi gereken destekleri, oltanın ucuna takılmış yem gibi ortaya atan ve avını bekleyen siyasetçilerin dilinden fayda uman seçmen, tercihlerinin neye mal olacağını hiç düşünmediğinden;
Sonradan başına gelen beklenmedik felaketlerin nedenini de çözemez.
Ve tarihten ders almayan kitleler kendi kaderlerini sittin sene değiştiremez.
***
O yüzden size vaat edilen paralara kulak asmayın.
Hatta ayıplayın.
Ama...
Bu parayı sarayı kapatarak elde edeceği tasarruftan sağlamayı ve o görkemli binayı bir bilim merkezine çevirmeyi vaat eden siyasi söylemi de es geçmeyin, muhakkak önemseyin.
Bilime değer veren...
Rasyonel düşünceleri destekleyen...
Aklı ve vicdanı gerçekten hür yeni nesiller yetiştirmeyi hedefleyen siyasetler değerlidir.
Onlar, nihayetine her şeyin bir fiyatı vardır sözünü can alıcı bir şekilde boşa çıkarırlar.
Parayla ölçülemeyecek çok daha yüksek gerçek değerler olduğunu yeniden hatırlatırlar.
Hatta ayıplayın.
Ama...
Bu parayı sarayı kapatarak elde edeceği tasarruftan sağlamayı ve o görkemli binayı bir bilim merkezine çevirmeyi vaat eden siyasi söylemi de es geçmeyin, muhakkak önemseyin.
Bilime değer veren...
Rasyonel düşünceleri destekleyen...
Aklı ve vicdanı gerçekten hür yeni nesiller yetiştirmeyi hedefleyen siyasetler değerlidir.
Onlar, nihayetine her şeyin bir fiyatı vardır sözünü can alıcı bir şekilde boşa çıkarırlar.
Parayla ölçülemeyecek çok daha yüksek gerçek değerler olduğunu yeniden hatırlatırlar.
Mine Söğüt / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder