“Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve tekrar ederseniz bu yalanı sürekli, insanlar sonunda buna inanmaya başlayacaktır. Yalan, halkın yalanın siyasi, ekonomik ve / veya askeri sonuçlarından devlet tarafından korunabilmesi için muhafaza edilebilir. Dolayısıyla Devlet, muhalefeti bastırmak için tüm güçlerini kullanması açısından, yalan hayati bir önem taşımaktadır; çünkü gerçek doğru yoldur ve bu da devletin en büyük düşmanıdır” Joseph Goebbels
16 yıllık AKP iktidarındaki yalanları sıralamaya başlasam dünyanın en kalın kitabını yazmış olurum. O yüzden sadece bu kısa seçim dönemine bakalım.
Recep Tayyip Erdoğan ne dedi, gerçek neydi?
28 Nisan 2018
İzmir Mitingi “Yahu bundan 15 sene önce şu koskoca İzmir’in doğru dürüst bir havalimanı var mıydı?” diye sordu ve kendi yanıtladı: “Ya biz geldik, Adnan Menderes Havalimanı’nı yaptık ya.”
Gerçek: İzmir Adnan Menderes Havalimanı 1987 yılında Özal tarafından açıldı.
1 Haziran 2018
Adıyaman Mitingi “Adıyaman’da havalimanı var mıydı? Biz yaptık biz.”
Gerçek: Adıyaman Havalimanı 1998 yılında hizmete girdi. 2001 yılına kadar da düzenli seferler devam etti. Ancak Türk Hava Yolları tarafından düzenlenen tarifeli seferler 2001-2005 arasında durduruldu. 2005’ten sonra yeniden başladı.
7 Haziran 2018
Mersin Mitingi “Adana-Mersin demiryolunu yeniledik, seyahat süresini düşürdük. Mersin-Silifke arasını hızlı tren hattına bağlamayı planlıyoruz.”
Gerçek: Silifke-Mersin arasında demiryolu hattı bile yok
7 Haziran 2018
Tarsus’ta Turizm Bölgesi ve 600 Yataklı Devlet Hastanesinin Temel Atma Töreni “Cumhuriyet Halk Partisi, biz gelince yıkacağız diyor. Öbürü biz satacağız diyor. Hatırlayın birinci köprüyü Süleyman Demirel yapmıştı. O zaman ki komünistler ne diyordu: Biz köprüyü satacağız diyordu. Rahmetli Özal da satamazsınız diyordu. Ne oldu? Neyi satıyorsun? Bu millet sizi mezara gömer.”
Gerçek: 1983 seçimleri sırasında, televizyondaki bir tartışmada Özal’ın, Boğaz Köprüsü’nü satma vaadine karşı, Halkçı Parti Lideri Necdet Calp, yumruğunu masaya vurup “Satamazsınız beyefendi, sattırmayız” demişti.
8 Haziran 2018
Muhtarlar Toplantısı “Ben 75 öğrencili sınıflarda okuduğum zaman, tek partili dönemdi, yani CHP’nin iktidarda olduğu dönemdi.”
Gerçek: Erdoğan, 1954’te, yani çok partili hayata geçildikten 4 yıl sonra doğdu. İlk ve ortaöğretim yaşamı boyunca CHP hiç tek başına iktidar olmadı.
Sadece son birkaç güne baktığımızda ve yalanları alt alta koyduğumuzda ürpermemek mümkün değil. Nasıl oluyor da bu kadar kolay yalan söyleniyor. Bunun birçok parametresi elbet var. Toplum bilimciler, sosyologlar, Psikiyatristlerin de söyleyecek çok şeyi olmalı. Ama bu yalanların bu kadar kolay söylenmesinin en önemli etkeni medyanın bütünüyle biat etmesidir. Erdoğan’ın hitabet, belagat hatiplik illüzyonunun ana kaynağının prompter olduğu da bir gerçektir. Erdoğan’ın metinlerini yazanların yalan yazma rahatlığı Erdoğan’ın söylediği yalanlar kadar düşündürücüdür. Erdoğan da metinlerini yazanlar da çok rahat. Çünkü o kadar eminler ki yalanları yüzlerine vurulamayacak. Medya, Erdoğan ve AKP’den daha çok Goebbels’in büyük yalanlar teorisini, meslek ilkelerine tercih etmiş durumda. Artık medyanın bu halini, “çürüme”, “yandaş” “mesleğe ihanet” gibi kavramlarla açıklamak da doğru değil. Bu bir suç ortaklığıdır.
Gazetecinin görevi hakikattir. Hakikate ulaşmanın en kestirme yolu soru sormaktır. Milan Kundera “Soru, dekor bezini yırtıp sahnenin arkasında gizli olanı gösteren bıçak gibidir” der. Erdoğan’ın katıldığı televizyon programı ve basın toplantılarında sorular var mı? Yok. Olan ne? Erdoğan’ın propaganda sözlerine uygun sorular uydurmak.
Erdoğan’ın katıldığı en son Kanal D’deki programda Mehmet Soysal’ın “FETÖ’nün sizin zamanınızda büyüdüğü iddialarına ne yanıt verirsiniz” sorusuna Erdoğan, “FETÖ bizim zamanımızda büyüdüğü iddiasını reddetmem, doğrudur.
Bizim zamanımızda böyle bir ihanet içerisinde olacaklarını düşünmedik. Aldatıldık” dediği anda Soysal araya girerek “Ama sadece sizin döneminizde değil. 40 yıllık geçmişi var” dedi. Erdoğan da hemen “Bülent Ecevit, Erdal İnönü bunların en yakın dostuydu. Bunların yurtdışındaki okullarını Erdal İnönü’nün ziyaret ettiğini iyi bilirim. Ecevit’in aynı şekilde bilirim. Davetlerine katıldıklarını iyi bilirim. Kimse kimseyi aldatmasın. Gelsinler konuşalım. Samimi değiller.
Yanıldık bunlara çok inandık” diye ekledi. Mehmet Soysal, Erdoğan’ın sözünü kesecek kadar cevvalleşti. Nedeni şuydu.
“Buradan bir gol yer, ben düzelteyim” Bunun gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi yok. Bir kez sözünü kesmeye cüret ediyor o da Erdoğan’ın sözlerinin ona zarar vermesi kaygısı. Sadece Mehmet Soysal değil Erdoğan’la gezen, ekrana çıkan herkes aynı konumda. Onlar soruyu dekor bezini yırtan bıçak olarak kullanmıyorlar. Onların durumu kasabın bıçağını yalayan koyun olmalarıdır.
Kısaca özetlemek gerekirse Türkiye büyük yalanlar ülkesidir ve suç ortağı medyadır. Gerçek ise Erdoğan ve AKP’nin en büyük rakibidir.
O yüzden 24 Haziran, bu büyük yalanlar ve suç ortaklığına T A M A M deme günüdür.
Mustafa Hoş - Gazeteci, yazar
BİRGÜN
16 yıllık AKP iktidarındaki yalanları sıralamaya başlasam dünyanın en kalın kitabını yazmış olurum. O yüzden sadece bu kısa seçim dönemine bakalım.
Recep Tayyip Erdoğan ne dedi, gerçek neydi?
28 Nisan 2018
İzmir Mitingi “Yahu bundan 15 sene önce şu koskoca İzmir’in doğru dürüst bir havalimanı var mıydı?” diye sordu ve kendi yanıtladı: “Ya biz geldik, Adnan Menderes Havalimanı’nı yaptık ya.”
Gerçek: İzmir Adnan Menderes Havalimanı 1987 yılında Özal tarafından açıldı.
1 Haziran 2018
Adıyaman Mitingi “Adıyaman’da havalimanı var mıydı? Biz yaptık biz.”
Gerçek: Adıyaman Havalimanı 1998 yılında hizmete girdi. 2001 yılına kadar da düzenli seferler devam etti. Ancak Türk Hava Yolları tarafından düzenlenen tarifeli seferler 2001-2005 arasında durduruldu. 2005’ten sonra yeniden başladı.
7 Haziran 2018
Mersin Mitingi “Adana-Mersin demiryolunu yeniledik, seyahat süresini düşürdük. Mersin-Silifke arasını hızlı tren hattına bağlamayı planlıyoruz.”
Gerçek: Silifke-Mersin arasında demiryolu hattı bile yok
7 Haziran 2018
Tarsus’ta Turizm Bölgesi ve 600 Yataklı Devlet Hastanesinin Temel Atma Töreni “Cumhuriyet Halk Partisi, biz gelince yıkacağız diyor. Öbürü biz satacağız diyor. Hatırlayın birinci köprüyü Süleyman Demirel yapmıştı. O zaman ki komünistler ne diyordu: Biz köprüyü satacağız diyordu. Rahmetli Özal da satamazsınız diyordu. Ne oldu? Neyi satıyorsun? Bu millet sizi mezara gömer.”
Gerçek: 1983 seçimleri sırasında, televizyondaki bir tartışmada Özal’ın, Boğaz Köprüsü’nü satma vaadine karşı, Halkçı Parti Lideri Necdet Calp, yumruğunu masaya vurup “Satamazsınız beyefendi, sattırmayız” demişti.
8 Haziran 2018
Muhtarlar Toplantısı “Ben 75 öğrencili sınıflarda okuduğum zaman, tek partili dönemdi, yani CHP’nin iktidarda olduğu dönemdi.”
Gerçek: Erdoğan, 1954’te, yani çok partili hayata geçildikten 4 yıl sonra doğdu. İlk ve ortaöğretim yaşamı boyunca CHP hiç tek başına iktidar olmadı.
Sadece son birkaç güne baktığımızda ve yalanları alt alta koyduğumuzda ürpermemek mümkün değil. Nasıl oluyor da bu kadar kolay yalan söyleniyor. Bunun birçok parametresi elbet var. Toplum bilimciler, sosyologlar, Psikiyatristlerin de söyleyecek çok şeyi olmalı. Ama bu yalanların bu kadar kolay söylenmesinin en önemli etkeni medyanın bütünüyle biat etmesidir. Erdoğan’ın hitabet, belagat hatiplik illüzyonunun ana kaynağının prompter olduğu da bir gerçektir. Erdoğan’ın metinlerini yazanların yalan yazma rahatlığı Erdoğan’ın söylediği yalanlar kadar düşündürücüdür. Erdoğan da metinlerini yazanlar da çok rahat. Çünkü o kadar eminler ki yalanları yüzlerine vurulamayacak. Medya, Erdoğan ve AKP’den daha çok Goebbels’in büyük yalanlar teorisini, meslek ilkelerine tercih etmiş durumda. Artık medyanın bu halini, “çürüme”, “yandaş” “mesleğe ihanet” gibi kavramlarla açıklamak da doğru değil. Bu bir suç ortaklığıdır.
Gazetecinin görevi hakikattir. Hakikate ulaşmanın en kestirme yolu soru sormaktır. Milan Kundera “Soru, dekor bezini yırtıp sahnenin arkasında gizli olanı gösteren bıçak gibidir” der. Erdoğan’ın katıldığı televizyon programı ve basın toplantılarında sorular var mı? Yok. Olan ne? Erdoğan’ın propaganda sözlerine uygun sorular uydurmak.
Erdoğan’ın katıldığı en son Kanal D’deki programda Mehmet Soysal’ın “FETÖ’nün sizin zamanınızda büyüdüğü iddialarına ne yanıt verirsiniz” sorusuna Erdoğan, “FETÖ bizim zamanımızda büyüdüğü iddiasını reddetmem, doğrudur.
Bizim zamanımızda böyle bir ihanet içerisinde olacaklarını düşünmedik. Aldatıldık” dediği anda Soysal araya girerek “Ama sadece sizin döneminizde değil. 40 yıllık geçmişi var” dedi. Erdoğan da hemen “Bülent Ecevit, Erdal İnönü bunların en yakın dostuydu. Bunların yurtdışındaki okullarını Erdal İnönü’nün ziyaret ettiğini iyi bilirim. Ecevit’in aynı şekilde bilirim. Davetlerine katıldıklarını iyi bilirim. Kimse kimseyi aldatmasın. Gelsinler konuşalım. Samimi değiller.
Yanıldık bunlara çok inandık” diye ekledi. Mehmet Soysal, Erdoğan’ın sözünü kesecek kadar cevvalleşti. Nedeni şuydu.
“Buradan bir gol yer, ben düzelteyim” Bunun gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi yok. Bir kez sözünü kesmeye cüret ediyor o da Erdoğan’ın sözlerinin ona zarar vermesi kaygısı. Sadece Mehmet Soysal değil Erdoğan’la gezen, ekrana çıkan herkes aynı konumda. Onlar soruyu dekor bezini yırtan bıçak olarak kullanmıyorlar. Onların durumu kasabın bıçağını yalayan koyun olmalarıdır.
Kısaca özetlemek gerekirse Türkiye büyük yalanlar ülkesidir ve suç ortağı medyadır. Gerçek ise Erdoğan ve AKP’nin en büyük rakibidir.
O yüzden 24 Haziran, bu büyük yalanlar ve suç ortaklığına T A M A M deme günüdür.
Mustafa Hoş - Gazeteci, yazar
BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder