Bir ülkede İçişleri Bakanı’nın görevi; ülkenin iç düzenini, iç güvenliğini sağlamaktır.
1985 tarihli “İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un” 2. maddesi şöyledir:
“İçişleri Bakanlığı’nın görevleri şunlardır:
1985 tarihli “İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un” 2. maddesi şöyledir:
“İçişleri Bakanlığı’nın görevleri şunlardır:
a) Bakanlığa bağlı iç güvenlik kuruluşlarını idare etmek suretiyle ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu düzenini ve genel ahlakı, anayasada yazılı hak ve hürriyetleri korumak. (…)”
***
Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesinin 1. fıkrası ise şöyle:
“Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına yönelik (…) tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
“Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına yönelik (…) tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
***
Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi de şöyledir:
“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
***
Yasaların bu üç maddesine göre, siz bir yargıç olsaydınız şu sözleri söyleyen kişi hakkında ne karar verirdiniz:
“Valilere, müsteşarım üzerinden talimat gönderdim. ‘CHP il başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin!’ diye…”
Ayrıca muhalif bir partinin eş genel başkanını telefonla arayıp “Artık Türkiye’de yaşam hakkı olmadığı!” sözleri ile tehdit etmekle kalmıyor, ayrıca bu sözleri söylediğini reddetmeyip “Daha da fazlasını söyledim!” diyerek kabul ediyor.
“Valilere, müsteşarım üzerinden talimat gönderdim. ‘CHP il başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin!’ diye…”
Ayrıca muhalif bir partinin eş genel başkanını telefonla arayıp “Artık Türkiye’de yaşam hakkı olmadığı!” sözleri ile tehdit etmekle kalmıyor, ayrıca bu sözleri söylediğini reddetmeyip “Daha da fazlasını söyledim!” diyerek kabul ediyor.
***
“Şehit cenazeleri” hakkında talimat veren ve HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ı telefonla tehdit ettiğini resmen açıklayan bu kişi, bildiğiniz gibi AKP’nin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur.
Güvenlikten sorumlu olan bir bakanın iç güvenlik tehdidi haline gelmesi nedeniyle CHP’liler 81 ilde AKP’nin Dâhiliye Vekili’ne tepki gösterip İstanbul’da savcılığa başvurdular.
“Huzursuzluk yaratmak, araları açmak” anlamında “nifak tohumu saçmak” diye eski bir deyim vardır. Bu tepkiler yetersizdir... TBMM, Dâhiliye Vekili’nin milletvekilliğini düşürüp dokunulmazlığını kaldırmalıdır.
Güvenlikten sorumlu olan bir bakanın iç güvenlik tehdidi haline gelmesi nedeniyle CHP’liler 81 ilde AKP’nin Dâhiliye Vekili’ne tepki gösterip İstanbul’da savcılığa başvurdular.
“Huzursuzluk yaratmak, araları açmak” anlamında “nifak tohumu saçmak” diye eski bir deyim vardır. Bu tepkiler yetersizdir... TBMM, Dâhiliye Vekili’nin milletvekilliğini düşürüp dokunulmazlığını kaldırmalıdır.
***
Süleyman Soylu’nun yakın geçmişte söylediklerini anımsarsak soyluluğunu daha iyi anlarız!
20 Nisan 2008… “Bu ülkenin herkese çatan ve kaos yaratan bir Başbakanı var ki, akşam evine gittiğinde karısına ve çocuklarına boynu bükük kalan esnafın, çiftçinin yerine kendini koymuyor. Kendisi evindekilerin yüzüne nasıl bakıyor? AKP iktidarından önce işsizlik yüzde 6’ydı bugün 11.3’e çıktı. Başbakan, at üstünde durmayı nasıl beceremediyse, ülke yönetmeyi de aynı şekilde beceremedi…”
20 Nisan 2008… “Bu ülkenin herkese çatan ve kaos yaratan bir Başbakanı var ki, akşam evine gittiğinde karısına ve çocuklarına boynu bükük kalan esnafın, çiftçinin yerine kendini koymuyor. Kendisi evindekilerin yüzüne nasıl bakıyor? AKP iktidarından önce işsizlik yüzde 6’ydı bugün 11.3’e çıktı. Başbakan, at üstünde durmayı nasıl beceremediyse, ülke yönetmeyi de aynı şekilde beceremedi…”
10 Aralık 2008… “AKP hükümeti, yanlış ekonomi politikası sonucu, bayramları da millete zehir etti. İnsanlarımız gülmeyi unuttu. Beceriksizlik ve yetersizlikle, Türkiye’yi krizle karşı karşıya bıraktılar. Paçalarından yolsuzluk akıyor. Türkiye’de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılmaktadır…”
31 Aralık 2008… “Ey Recep Tayyip Erdoğan, boyun eğdin, emir eri oldun, milletin ümitlerini boşa çıkardın. Boyan döküldü Tayyip Erdoğan…”
25 Şubat 2009… “Yolsuzluklarla mücadele edeceğim diyen hükümet, Türkiye’yi yolsuzluk çukuru içine batırdı. Tüyü bitmemişin hakkını yedirmeyeceğim dediler. Her gün tüyü bitmemiş yetimin üzerinden siyaset yapıyorlar. ‘Bu ülkeyi rant ülkesi yapmayacağım’ dedi sayın Başbakan, rantın babasını getirdi. Bunlar yarım doktor, yarım hoca…”
14 Mart 2009… “Seçim sürecinde Türkiye’de çok manidar işler oluyor. AKP mensupları uzun zamandır genel başkanları ve başbakanlarını, Başbakan da kendisini padişah olarak görmek istiyor. Ülkemizde sadaka kültürü var. Türkiye’de 3 kişiden biri fukaralık sınırının altındadır. Eleştirilmesi gerekenler insanları bu duruma düşüren hükümettir…”
AKP’ye yanaşmadan önce partiler arasında neredeyse transfer rekoru kıran Dâhiliye Vekili Soylu, AKP’ye geçince şöyle dedi:
“Allah şahittir ki bütün bedenim kan gölüne dönse de Erdoğan’dan ayrılmayacağım!”
AKP’ye yanaşmadan önce partiler arasında neredeyse transfer rekoru kıran Dâhiliye Vekili Soylu, AKP’ye geçince şöyle dedi:
“Allah şahittir ki bütün bedenim kan gölüne dönse de Erdoğan’dan ayrılmayacağım!”
Özgen ACAR /CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder