3 Temmuz 2018 Salı

Saray’da kaç çıplak ayaklı ağırlanabilir? - ŞÜKRAN SONER

Seçim sonuçlarının kazananı, kaybedenleri üzerinden, medyada yapılan tartışmalarla da yetinmeyerek, çok kanallı, göreceli en uzman, en bilimsel verilerle yaklaşılanları, ağırlıklı, işin içinde çalışmış tarafların yüz yüze gözlemlerini, birikimlerini de katan, çok farklı cephelerden yaklaşımlar, beklentiler, çabaların bütünlüğüne, gerçekliklerine, yanlışlarına ulaşabilmek yolunda, ulaşabildiğim değerlendirmelerin bütünlüğünden daha sağlıklı, doğru sonuçlar çıkarabilmeyi amaçladım. İsterseniz gazetecilik profesyonelliğinden sapmama deformasyonu, takıntısı olarak da görebilirsiniz. Oysa pusulanızı doğru seçmeniz, neyi amaçladığınızı, hangi değerleri savunduğunuza bakmanız yeterli. 

Seçim sonuçları değerlendirilirken, kazanan, kazandıranlara bakılarak yapılmış değerlendirmelerin, sandık-seçim ilişkisi içinde bilimsel, objektif ölçümlemeler olduklarından kuşkum yok. Gazetecilik mesleği, hele de uzun soluklu içinde kalabilmiş olmak, bilimsel teknolojik devrim çağında, etkin medya güdüleme gücünün, çoğunluğun insan hakları, hak hukukunun gasp edilmesinde, ister şiddet, ister tehdit, ister çaresizlik, isterse gönülülük üzerinden olsun.. sonuç almada silahlı güçten öne çıktığı gerçeğini de öğrenmiş olmak anlamına geliyor. Medya güdüleme gücünü elinde tutabilenler, gönüllerince yalanlarla, gerçekleri ters yüz etme sanatını kullanarak özellikle ve öncelikle en yoksul, en yoksun, gerçekleri öğrenme çabaları en zayıf olan kitlelerle oynama şansını yakalayabildikleri içindir ki, günümüzde dünya ölçeğinde demokrasi, insan hakları, insanca paylaşım düzenlerinden çok ağır sapmalar yaşanmakta...

***

Amerika’da ben de kilit bir medya güdüleme şirketinin uzmanlarından, başkanlık rejiminin en köklü uygulamasının geçerli olduğu ülkelerinde, en kültürlü kül yutmaz Amerikalıdan beyzbol maçı seyredecek kadar İngilizce bilenine birkaç dakikalık bir yayın akışı içinde dönemin Devlet Başkanı eliyle nasıl yalanla kandırılıp, güdülenebildiklerinin dersini görmüştüm. Üstelik dönemin seçim kazanmış başkanı 
Reagan Kongre’de tüm Amerikalıları kandırırken yalan bile söylememiş, söylemiş gibi yapmıştı. Yan yana görüntüler, fotoğraf sahneleri ile o gün Nikaragua limanına yük boşaltan Sovyet bandıralı bir gemiyi göstermiş. Ortega’ya Mig uçağı yardımı mı yapıldı sorusunu sormuş, hemen arkasından Amerika’nın Ortega yönetimine karşı örgütlenmeler için bütçeden para çıkarması gerektiğini savunarak, “Amerika Nikaragua’da 2. bir Küba’ya izin vermeyecek” demekle yetinmişti. Gelsin haritalar, iki liderin askeri giysili fotoğrafları.. Trajikomik olanı aradan bir yıl geçmiş, dersi veren şirketin sözcüsü, aslında o gemiden gıda maddeleri mi yoksa gerçekten Mig mi çıkarıldığını bilmediklerini itiraf etmişti. Gerçek önemli değildi. Amerikan halkı buna inandırılmış, istenen karşı-terör örgütlenmesi için Amerikan bütçesinden para çıkarılmıştı.. Nikaragua’daki acı sonuçlarını biraz tarihe meraklı olanlarımız biliyorlardır...

Özal’lı 12 Eylül sonrası günlerdi. 12 Eylül’e gidiş, anarşi-terör, 1Mayıs, DİSK belgeselleriyle paralelliğe dayanamayıp, “Bizdeki programları siz mi yaptınız” sorusunu sorduğumda, gülerek “Biz yapmadık ama benzer bir şirketin parmağı vardır” yanıtını almıştım.
***

Anımsattım, çünkü başkanlık modelinde, adı Cumhurbaşkanı, kendisi otoriterleşme, sivil diktatörlükler modellerinin en travmatiklerinin yaşandığı yoksul ülkeler örneklerini mumla aratabilecek, hem parti başkanı, hem başkan düzenine geçiş sürecinde, ülkemizde yaşatılan sınırsız anayasal düzen, hak, hukuk, kamu kaynakları kullanımı, kamu gücünün seferber edilmesi.. suçlarının halkalarına bakılmaksızın, “Sandık sonuçları başarılıysa kazanılmıştır” saptamasının asıl, bir kez daha gerçeklerin tersyüz edilmesi olduğunu görmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum... 

Gülen cemaati ile ortaklık içinde yapılanlar unutulacak, yetmez FETÖ’cü darbe apaçık emperyal oyunlar tuzağında 15 Temmuz’da yaşandıktan sonra, canlarını ortaya atanların direnişleri üzerinden üretilen 20 Temmuz, OHAL düzeninde, 24 Haziran seçimlerine kadar atılmış her adımda çok fazla anayasal hak hukuk ihlalleri, kamu gücünün, kaynaklarının apaçık kullanılması suçları söz konusu iken, tam da kamu güdülemesi sanatı üzerinden yapılmış değerlendirme düz mantığını haklı, ahlaki bulamıyorum... 

Tabii ki medyaya yansıyan yoksul, çaresiz oldukları kadar, kişisel çaresizliklerine sırtlarını dönmüş olarak, ülkeyi FETÖ’cü darbeden kurtardığına inandıkları, çok da sevdikleri besbelli liderlerine oy verebilmek uğruna yalınayak seçim sandığına kadar yürüyen karı koca seçmenin içtenliklerine çok büyük saygı duyuyorum.

Lider, Erdoğan’ın, bu görüntüleri ile kamuoyuna mal olan seçmenlerini Saray’a davet etmeleri, akılcı, insana dokunma jestinin kanıtı, değerli. Saray kaç çıplak ayaklı seçmeni ağırlayabilir?

Şükran Soner /CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder