28 Temmuz 2018 Cumartesi

Tasfiye - ORHAN GÖKDEMİR

Başlıktaki Arapça kelimenin birkaç anlamı var. Bunlardan biri “arıtma, ayıklama, temizleme”dir. Ticaret Hukuku terimidir aynı zamanda. Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması gibi nedenlerle hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyona uğratılmasıdır. Haliyle türlü nedenlerle birçok kimsenin görevine son verme gibi bir anlamı daha var. Demek ki birilerini atmak, görevine son vermek, arıtma-ayıklama-temizleme işlemini haber veriyor bize. Tasfiyedir.
Bütününden çıkan anlam daha hoş; demek ki tasfiye varsa, bir batma veya bir kapanma da söz konusudur. 

Yoksa neden “tasfiye”ye başvurulsun ki? 

İşler yolunda giderken tasfiye olmaz.

Kim yapar tasfiyeyi? Tasfiye memuru. İcra-iflâs dairelerince atanan, işi alacak ve borçların tasfiyesi olan bir görevliden söz ediyoruz. Böylece içinden geçtiğimiz dönemi anlamak için iki çok faydalı terime ulaşmış oluyoruz. Düzen, iflas ettiğinden tasfiye halindedir ve ortalıkta iktidar sahibi olarak gördüklerinizin hepsi birer tasfiye memurundan ibarettir. Eski rejimin görevlilerini atıyorlar, kurumlarını satıyorlar ve idari aygıtını dağıtarak hızlı bir arıtma-ayıklama-temizleme işi yapıyorlar. Meclisi, hükümeti, yargıyı, orduyu arıtıp, ayıklayıp, temizlediler. Tasfiyeye uğramışlardır. Geride sadece Beştepe’deki sarayı bırakarak yeni bir sistem oluşturdular. Artık devlet aygıtı ayıklana ayıklana çok küçüldüğünden her şey daha temiz görünmektedir.

                                                                  ***

Devlet bu kadar temizlenmiş ise, geride kalanların, örneğin basının veya siyasi partilerin de arıtılması, temizlenmesi, ayıklanması bir gerekliliktir. Olup bitenin bir kısmı budur. 
Partilerden başlayalım. MHP kendi kendini tasfiye etti. Ona alternatif olduğu söylenen İYİP tasfiye halinde. Ana muhalefet CHP kongreye gidecek ama bunun için gereken imzanın sayısında anlaşamıyor. Altı yüze kadar sayamayan bir siyasi parti olur mu? Bizde var. Cumhuriyetin kurucusu olduğu söylenen bu parti durduğu yerde, bir eski emekli bürokrat gözetiminde tasfiye oldu. Kemal Kılıçdaroğlu ve yerine oturursa partiyi ataletten kurtaracağı iddia edilen Muharrem İnce birer tasfiye memurudur.


AKP birkaç kez tasfiyeye uğradı. Sonuncusunda başına Binali adında bir tasfiye memuru atandı. Yetmedi, içinden çıkan bakanlar kurulu başına atanan tasfiye memuru ile birlikte tasfiye edilip, parti saraya bağlandı. Başında her şeye kadir bir “başkan” olmasına rağmen son seçimde oy kaybına uğrayınca kapısına yine tasfiye memurları dayandı.

Tayyip Erdoğan ancak tasfiyelerle ilerleyebilmektedir. Başbakanlığı, bakanlığı, partisini, partisinin belediye başkanlarını, hatta bir bütün olarak hükümeti tasfiye etti, her şeyi üzerine aldı, kendine bağladı. Orduyu tasfiye etti, işlem sürüyor. “Bedelli”, cumhuriyetin ordusunun tasfiyesidir. Polisi tasfiye etti, bekçilerle takviye ederek ayakta tutmaya çalışıyor. Yetmedi tabii. Son haberlere göre 18 Ağustos'taki parti kongresine sunacağı MKYK listesiyle, parti içinde büyük bir tasfiyeye girişeceği belirtiliyor.

Basını tasfiye ettiler. Tasfiye memuru olarak Demirörenleri ve Aydın Doğan’ı atadılar. Olmayınca Doğan’ı da tasfiye ettiler. Gazeteleri, televizyonları, radyoları üç otuz paraya tüpçülere devredildi. Onlar da alıp, eski çalışanları atıp temizleyerek yollarına devam etti. Basındaki son tasfiye memurudur Yıldırım Demirören. Futbolun tasfiyesindeki tecrübelerini burada da başarıyla sürdürmektedir. Basından geriye “yetişin, ulusalcılar kızlı erkekli tatil yapıyor” diye feryat eden yobaz Akit ile Attiki’deki yangın faciasını “Yananistan” başlığıyla duyuran pespaye Takvim gazetesi kalmıştır. Mutlak tasfiyedir.
Düzenin çalışan tek organı tasfiye memurlarıdır. Eski rejimin görevlilerini atıyorlar, kurumlarını satıyorlar ve idari aygıtını dağıtarak hızlı bir arıtma-ayıklama-temizleme işi yapıyorlar. Düzen yüklerinden kurtulmuş, temel işlevine indirgenerek tamamen temizlenmiştir.
                                                                 ***

Temizlik o kadar belirgin ki kapitalizmin kutsalı olan mülkiyet hakkını bile kaldırıp attılar. Kayyım diye müthiş bir icadı var yeni sistemin. El koydum diyorsun, alıp, mahkeme safahatını beklemeden başkasına devrediyorsun. Mülkiyetin bu kadar kolay el değiştirdiğine daha önce hiç tanık olunmamıştır. Geçen gün OHAL’i kaldırdıklarını açıklarken geldi hukukun temizlendiğinin müjdesi. Her şeyin başkanı, "Bu sistemde her an her şey olabilir, hiçbir şeyin garantisi yoktur. Atanmış olanlar da görevden alınabilir" dedi. Her an her şeyin olabileceği bir düzen mutlak bir tasfiyedir.

Neden buraya geldik? 

Çünkü kuralsızlığın kural olduğu tuhaf, karanlık, derin bir krizin başındayız. Düzen her şeyi mümkün kılarak olabilecek her şeye karşı kendini korumak için hazırlık yapıyor. Nedir yeni rejimin-sistemin alamet-i farikası? Her an her şeyi mümkün kılan bir hukuksuzluk. Demek ki artık hukuk yoktur, kanun yoktur, iş güvencesi, çalışma hakkı kalkmıştır. Her an, her şey muktedirin iki dudağının arasındadır. Tek yol düzene biat etmektir.

Yalnız sorun şu ki böyle bir düzende akıl sağlığı yerinde tek insan kalmaz. Bu düzen bozar insanı. Bozulmuş insanın omurgası yıkıma uğrar, çöker. Büyük çöküntüdeyiz. Omurgası yıkıma uğramış insanı canlı göstermenin tek yolu içine din pompalamak, tarikat aşılamaktır. Her an her şey olabilecekse dinselleşme bir gerekliliktir.

                                                                  ***

Tasfiye halinde bir devlet ve tasfiye halinde bir düzen ile karşı karşıyayız. Battı, kapatılıyor. Haliyle düzenin çalışan tek organı tasfiye memurlarıdır. Eski rejimin görevlilerini atıyorlar, kurumlarını satıyorlar ve idari aygıtını dağıtarak hızlı bir arıtma-ayıklama-temizleme işi yapıyorlar.

Ama bu arada devleti tasfiye ederek, güçlerini tek elde toplayarak kendi tasfiyeleri için de zemini hazırlıyor. Büyük tasfiye büyük çözülüşün habercisidir. Dedikleri gibi artık her an her şey olabilir. Buna yeni bir cumhuriyet de dahildir…

Orhan Gökdemir / SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder