Yurt dışından gelmektesindir. Pasaport sonrası içinden geçirildiğin(!) freeshop girişinde işportacı tezgahı açmış genç satıcılar seni karşılar. “Ucuz şarap, indirimli rakı var!” diye bağırmaktadırlar.
Seçim sonralarında nelerin olabileceğini bilecek kadar, beyazlatmakla kalmayıp uçuşan tüyler formuna soktuğun saçlara sahipsindir. Hemen hızlı bir döviz çevirmesi yaparak 1 litrelik rakıgillerin neye tekabül ettiğini hesaplamaya çalışırsın.
Dünya duty free’lerindeki belki de tek özgün uygulama olarak, karşılaştırılma yapılabilmesi için ülke içi raf fiyatı da iliştirilmiştir. Fiyat farkını anlamlı bulmaz, almazsın.
Mutlaka geleceğini bildiğin zamlar silsilesinin başını çekecek alkol ürünleri öyle, Marmaray’a gelen zam gibi değildir. Fiyatı artacak diye durup dururken günde 10 kez boğaz geçişi yapılır mı?
Rakı bu, hem keyif hem kederden tüketileceği için ihtiyaca binaen el altında bulundurulmalıdır. Üstelik atletli, uzun yaz günlerin vardır önünde. Ama yine de elin gitmez almaya… Ertesi gün cezan kesilir; çok kısa zamanda ikinci ÖTV zammı bu kez yüzde 16 olarak gelmiştir…
Seçim öncesi emekliye ikramiye vereceklerini ilan ettikleri gün yapmışlardır ilk zamlarını. Ardından ikincisi, büyük olasılıkla iki dudağın iştahla aldığı karar açıklanır. Böylece seçim harcamalarının maliyeti “zehir zıkkım içesiciler” den çıkarılacaktır.
Ülkenin siyasi İslam iktidarı, kendilerince zıkkım saydıkları içkiyi toptan yasaklama yoluna gitmiyor. Mekruh olarak gördükleri içkiden elde edilecek kazançla, bir yaman çelişki hatta takiyyeye giderek ekonomiyi doğrultmayı düşünmekteler.
O zaman insanın aklına, Çin nüfusunun topluca sıçramasıyla deprem yaratabilme olasılığının bir benzeri olabilecek uygulama geliyor: Nerdeyse zındık ilan edecekleri içkicilerin, önümüzdeki iki üç ay boyunca içki tüketimi yapmasalar, ekonomi çökertebilecekleri ihtimali!
Bireysel içicinin kendine göre önlem almasının da artık engellendiğini biliyoruz. Ama asıl sorun hiç şaka kaldırmaz bir şekilde turizm nedeniyle tüketilecek alkolün niteliğinde olacaktır.
Siyasal İslam içkiyi mekruh kıldığı gibi, özellikle Batılı konuklardan oluşan turizmden de hiç hazzetmiyor. Ülke insanının Batılıyla her türlü etkileşiminden korkuyor. Bunu önlemek için Endonezya, Malezya modeli bir turizme yöneliyor.
Ekonominin zor günler yaşadığı günümüzde, örneğin 2017 yılının cari açığının büyük ölçüde sıcak turizm döviz girişiyle karşılandığını iyi biliyor. Bu deliğin iç turizmle ya da batı Avrupa’da yaşayan Müslüman nüfusunu çekerek yamanamayacağının farkında.
1990’lı yılların başında bir turizm gerçeği olarak ülkeye zorla sokulan “her şey dahil” sistemi gereğince, olağandır ki alkol de sunulan servis içinde yer almakta. Otel işletmecisi, sezon öncesi yaptığı, ucuz turisti getirebilme uğruna neredeyse yerlerde sürünen sözleşmenin gereğini karşılamak zorunda.
Çok ucuza pazarlanan düşük yıldızlı işletmelerin ya da eğlence yerlerinin kaçak alkol ya da başka tedarik yollarına gidebildiği bir sır değildir. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olabileceğimiz, ülke turizminin çok zarar görebileceği bir döneme giriyor olabiliriz. Yoksa istenen tam da bu mudur?!
Feyzi Açıkalın / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder