9 Ağustos 2018 Perşembe

Cemaatsiz olmak mı, cemaatsiz kalmak mı? - Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU

Gazetecinin kovulmasının "haber değeri" kalmadığı için pek mevzusu olmadı ama Posta, gazetenin 20 yıllık yazarı Yazgülü Aldoğan'ın yazılarına resmen de son verdi. "De" çünkü zaten haftalardır Aldoğan'a aleni bir ambargo uygulanıyordu.
Veda yazısı yazmasına da izin verilmeyen Aldoğan, veda mesajını sosyal medya hesabından yayımladı. Mesajında tartışmaya değer bir de soru vardı:


"Yazgülü Aldoğan tek başına bir kadındır, arkası, cemaati, klübü, şusu busu yoktur, hak hukuk da malum, sürünsün biraz zihniyetine ne çabuk geldik?"

***

Aslında çok da çabuk gelmedik!

***

"Güler Kömürcü tek başına bir kadındır, arkası, cemaati, klübü, şusu busu yoktur, hak hukuk da malum, sürünsün biraz"la geldik mesela;
Ergenekon yaftalı kumpasta, hiçbir suç içermeyen "mahremi" üzerinden ve meslektaşları aracılığıyla linç edilip de, "aranılan bir yazar"ken kendisine yazacak gazete bulamaz hale "getirilişine" sessiz kalan "cemaatli" kadınların suskunluğu besledi bu zihniyeti...
"Banu Avar, tek başına bir kadındır, arkası, cemaati, klübü, şusu busu yoktur, hak hukuk da malum, sürünsün biraz"la geldik;
"Gerçek"le yüzleşecek, gerçeği sırtlayıp taşıyacak cesaretleri de omurgaları da olmadığından neredeyse "vebalı" muamelesi yapan "cemaatli" meslektaşlarımız besledi...
"Müyesser Yıldız tek başına bir kadındır, arkası, cemaati, klübü, şusu busu yoktur, hak hukuk da malum, sürünsün biraz"la geldik…
Oda TV kumpasındaki en ağır bedellerden birini ödediği halde, o dönem Emine Ülker Tarhan'ın duyarlılığı sayesindeki geçici "mecburi objektif yöneltiş" dışında yok sayan "cemaatli" gazetecilerin suskunluğu besledi...
Bugüne kadar hiç yazmamıştım ama etkilerini bugün hâlâ acı biçimde yaşadığım için Allah'ın bildiğini kuldan saklamaya gerek yok;
"Selcan Taşçı tek başına bir kadındır, arkası, cemaati, klübü, şusu busu yoktur, hak hukuk da malum, sürünsün biraz"la geldik...
Sadece ama sadece "Yeniçağ'da yazıyor" gerekçesiyle bir de değil üst üste iki defa ekmeğim elimden alındığında haksızlığa uğradığımı bile bile susan, sineye çeken, böyle bir ayıp yaşanmamış gibi yapıp el âleme milliyetçi, toplumcu, ahlakçı iktidar masalları anlatan arkadaşlarımın suskunluğu besledi...
Her suskunun gerekçesi aynıydı;
Ya bana da dokunursa!

***

Mesele Yazgülü Aldoğan'ın cemaatsiz olması değil başını azıcık kaldıranın yılan muamelesi gördüğü bir dönemden geçiyor olmasak onu pekala sarıp sarmalayacak, hakkını hukukunu korumak için kora kor mücadele bayrağı açacak, dayanışacak meslektaşlarının onu "kamusal alandaki" terki diyarı; yoksa afişe olmayacak şekilde, perde arkasında arayıp soruyorlardır yine!
Velhasıl mesele;
Aldoğan yahut diğer gazetecilerin cemaatsiz (elbette malum cemaatleşme değil bahsettiğim) olması değil cemaatsiz kalması!
Mesele riyakarlık...
Haksızlık da olmasın, bir karakter zafiyetinin ötesine geçti hanidir bu ülkede "karakterli" duramamak!!!
Mesele "arkamızda", "yanımızda" sandığımız kişilerin, kurumların, grupların "korku" sopasıyla dizlerinin kırılması; adım atamaz olması...


 Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU / YENİÇAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder