İnsana da tarihe de değer yok. Arşivde personel kıyımı yaşanıyor. Tarihi belgeler, bilgisiz kişilere emanet edilecek. Devletin zararı büyük olacak.
Bürokraside ve çalışma hayatında kadrolar partili yakınlarıyla yeni baştan yaratılırken, deneyimli personel saf dışı ediliyor. Liyakat, hiçbir biçimde önemsenmiyor. Devlet arşivlerinde 30 yıldır çalışan 250’linin üzerindeki deneyimli personelin dağıtılarak, sürgünle uzmanlık alanları farklı yerlere gönderilmesi yaşananlara son örnek. “İhtiyaç fazlası” denilerek dağıtılan arşiv personelin yerine aynı sayıda eleman alınacağına yönelik sinyaller var. Kırgın olan personel, önemli konulara dikkat çekiyor: “Belgeden anlamayan personel, tarihi birikimi sıfırlayacağı gibi yeni belgeleri de değerlendiremeyecek. Devlet hem manevi hem de maddi anlamda büyük zarara uğrayacak.”
Bürokraside ve çalışma hayatında kadrolar partili yakınlarıyla yeni baştan yaratılırken, deneyimli personel saf dışı ediliyor. Liyakat, hiçbir biçimde önemsenmiyor. Devlet arşivlerinde 30 yıldır çalışan 250’linin üzerindeki deneyimli personelin dağıtılarak, sürgünle uzmanlık alanları farklı yerlere gönderilmesi yaşananlara son örnek. “İhtiyaç fazlası” denilerek dağıtılan arşiv personelin yerine aynı sayıda eleman alınacağına yönelik sinyaller var. Kırgın olan personel, önemli konulara dikkat çekiyor: “Belgeden anlamayan personel, tarihi birikimi sıfırlayacağı gibi yeni belgeleri de değerlendiremeyecek. Devlet hem manevi hem de maddi anlamda büyük zarara uğrayacak.”
Sürgünü bilgisayar başında öğrendiler
24 Haziran seçimleri ile gelen sistem değişikliğinin ardından, birçok kurum gibi Devlet arşivleri de Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı. Ancak devlet arşivleri kararnamesine, “personeli ile birlikte bağlanır” ifadesi eklenmedi. Böylece 30 yıllık uzman arşiv personeli memur havuzuna bırakıldı. Arşiv çalışanları kurumla ilişiklerinin kesildiğini internetten öğrendiler. 11 Ağustos’ta Devlet personel Başkanlığı’nın bilgi edinme ekranından, uzman personelin büyük çoğunluğunun meslekleri ile ilgili farklı kurumlara atandığı bilgisine ulaşıldı.
Deneyimli personel gitti
Uzun dönem ihmal edilen devlet arşivlerinde, 1986 yılında büyük bir tasnif faaliyetine girişildi. Üniversitelerin tarih, edebiyat, ilahiyat bölümlerinden mezun olmuş Osmanlıca bilen personel sınavla seçilerek sözleşmeli olarak göreve başlatıldı. 1987 yılından bu yana depolarda bulunan yığınla evrak ayıklanarak tasnif edildi, okundu, özetlendi ve kataloglandı. Evrakların, restore edilme işlemleri başarıyla yürütüldü. Bugüne kadar tam 45 milyon evrak tasnif edildi. Böylesine bir birikim ve deneyim varken, 30 yıllık kurum personelinin dağıtılmasına tepkiler de büyüyor. Türk Arşivciler Derneği, personel kıyımı ve sonrasında meydana gelebilecek tarih kıyımının sonuçlarını başlıklar halinde değerlendiriyor.
‘Devlet zarara uğrayacak’
Dernek, “Devlet arşivleri mülga bir kurum değildir” diyor: “Kurum personelinin başka kurumlara atanması kabul edilebilir bir durum değildir. İstihdam fazlası gibi gösterilerek tasfiye edilen tasnif personelinin yerine yeni personel alınmasının planları yapılmaktadır.”
Personele yapılan haksızlık da şu ifadelerle ele alınıyor: “En önemli özelliği Osmanlıca belge okuma becerisine sahip olan uzman arşiv personeli, ilgili ilgisiz kurumlara atanarak işlevsizleştirilmiştir.”
Devletin maddi ve manevi anlamda zarara uğratılması da kayda değer notalardan biri: “Osmanlı arşivinde tasnif edilmeyi bekleyen hâlâ milyonlarca evrak dururken uzman personelin hiçbir kritere bağlı kalınmaksızın dağıtılması devleti her anlamda zarara uğratmaktadır.”
Türk Arşivciler Derneği, kıyımın nedenini de değerlendiriyor: “Sayıları 250’yi aşan uzmanın, ilişiklerinin hiçbir kriter dikkate alınmadan kesilmesinin, her tür muhalif görüş ve davranışı yok etmek amacına yönelik olduğu son derece açıktır.”
‘İhtimal vermek istemiyoruz’
Uzun yıllar arşivde çalışan gazeteci Kerime Yıldız, “Bu personel öyle memur havuzuna düşecek personel değildir” diyerek anlatıyor: “Devlet arşivleri beynelmilel bir yerdir, akademik seviyesi vardır. Japonya’dan Amerika’ya kadar araştırmacılar gelir. Büyük bir hata var. Bu hatanın bile bile yapıldığına ihtimali vermek istemiyoruz. Çünkü devlet, devletin arşivine hain olmaz!”
“Bu hatadan bir an önce dönülmeli” diyen Yıldız; kurumdaki personelin çok kalifiye olduğuna dikkat çekiyor: “Karşıdan bakarak belge hakkında bilgi verebilecek düzeyde insanlar. Bu insanlara bir çırpıda işiniz bitti denemez.”
‘Okumazsan böyle olursun’
Arşive uzun yıllar hizmet verdikten sonra emekli olan Yıldız, 86’dan bu yana, kurumda yapılan özverili çalışmaları da aktarıyor: “Kapılarına kilit vurulmuş, içerisi tamamen örümcek ağı tutmuş, farelerin cirit attığı depolarda belgeleri kurtardı bu insanlar. Yüksek okul mezunu arkadaşlar, el arabalarıyla dışarı belge çıkarırlar, dışarıdakiler ise bunların başına toplanırdı. O simsiyah çöp yığını içinden parça belgeler pullar, ayıklanmaya çalışılırdı. Bunu, ünitesine mezunlarına yaptıramazsınız. Ayrıştırma işlemlerinde zehirlenme riski vardı. Ama yüksünmediler. Onları uzaktan görenlerin, çocuklarına; “Okumazsan böyle olursun” dediği bizde fıkra gibi anlatılır. Yaşanmış bir olaydır. Dönemin ANAP Vekili ve Bakanı Hasan Celal Güzel’in açıldığında üzüntüden gözlerinin dolduğu meşhur depolardır bunlar. Hepsi temizlendi, kurtarıldı. Herşey Kağıthanedeki arşiv sarayına getirildi. Aynı personel masa başı işlere geçti. Burada da belgeler katalog aşamasına gelip, araştırmacının önüne gidene kadar özveriyle çalıştılar. Arşivle yatıp kalktılar. Yerlerine gelecek insanlara bunları nasıl vereceksiniz; mümkün değil. Peki ilişiği kesilen personel gittiği yerde ne yapacak?”
Yıldız, bir başka konuya da şöyle değiniyor: “Deneyimli personel istihdam fazlası diye yollanıyorsa neden yerlerine yenilerinin alınması için hazırlıklar yapılıyor? Bir kurumda 250’den fazla kişinin istihdam fazlası olması da gerçekçi değil. Üstelik milyonlarca belge henüz tasnif edilmemişken. Arşivde her görüşten insan var. Personel kıyımını neye göre yaptıkları belli değil. Kriter yok. Basında, ‘Bu personel Cumhurbaşkanlığına layık değil’ gibi laflar dönüyor. Hayır, bu insanlar özverileri, bilgi ve donanımlarıyla Türkiye’ye layık. Şerefleri ile 30 yıl ülkeye hizmet ettiler.”
24 Haziran seçimleri ile gelen sistem değişikliğinin ardından, birçok kurum gibi Devlet arşivleri de Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı. Ancak devlet arşivleri kararnamesine, “personeli ile birlikte bağlanır” ifadesi eklenmedi. Böylece 30 yıllık uzman arşiv personeli memur havuzuna bırakıldı. Arşiv çalışanları kurumla ilişiklerinin kesildiğini internetten öğrendiler. 11 Ağustos’ta Devlet personel Başkanlığı’nın bilgi edinme ekranından, uzman personelin büyük çoğunluğunun meslekleri ile ilgili farklı kurumlara atandığı bilgisine ulaşıldı.
Deneyimli personel gitti
Uzun dönem ihmal edilen devlet arşivlerinde, 1986 yılında büyük bir tasnif faaliyetine girişildi. Üniversitelerin tarih, edebiyat, ilahiyat bölümlerinden mezun olmuş Osmanlıca bilen personel sınavla seçilerek sözleşmeli olarak göreve başlatıldı. 1987 yılından bu yana depolarda bulunan yığınla evrak ayıklanarak tasnif edildi, okundu, özetlendi ve kataloglandı. Evrakların, restore edilme işlemleri başarıyla yürütüldü. Bugüne kadar tam 45 milyon evrak tasnif edildi. Böylesine bir birikim ve deneyim varken, 30 yıllık kurum personelinin dağıtılmasına tepkiler de büyüyor. Türk Arşivciler Derneği, personel kıyımı ve sonrasında meydana gelebilecek tarih kıyımının sonuçlarını başlıklar halinde değerlendiriyor.
‘Devlet zarara uğrayacak’
Dernek, “Devlet arşivleri mülga bir kurum değildir” diyor: “Kurum personelinin başka kurumlara atanması kabul edilebilir bir durum değildir. İstihdam fazlası gibi gösterilerek tasfiye edilen tasnif personelinin yerine yeni personel alınmasının planları yapılmaktadır.”
Personele yapılan haksızlık da şu ifadelerle ele alınıyor: “En önemli özelliği Osmanlıca belge okuma becerisine sahip olan uzman arşiv personeli, ilgili ilgisiz kurumlara atanarak işlevsizleştirilmiştir.”
Devletin maddi ve manevi anlamda zarara uğratılması da kayda değer notalardan biri: “Osmanlı arşivinde tasnif edilmeyi bekleyen hâlâ milyonlarca evrak dururken uzman personelin hiçbir kritere bağlı kalınmaksızın dağıtılması devleti her anlamda zarara uğratmaktadır.”
Türk Arşivciler Derneği, kıyımın nedenini de değerlendiriyor: “Sayıları 250’yi aşan uzmanın, ilişiklerinin hiçbir kriter dikkate alınmadan kesilmesinin, her tür muhalif görüş ve davranışı yok etmek amacına yönelik olduğu son derece açıktır.”
‘İhtimal vermek istemiyoruz’
Uzun yıllar arşivde çalışan gazeteci Kerime Yıldız, “Bu personel öyle memur havuzuna düşecek personel değildir” diyerek anlatıyor: “Devlet arşivleri beynelmilel bir yerdir, akademik seviyesi vardır. Japonya’dan Amerika’ya kadar araştırmacılar gelir. Büyük bir hata var. Bu hatanın bile bile yapıldığına ihtimali vermek istemiyoruz. Çünkü devlet, devletin arşivine hain olmaz!”
“Bu hatadan bir an önce dönülmeli” diyen Yıldız; kurumdaki personelin çok kalifiye olduğuna dikkat çekiyor: “Karşıdan bakarak belge hakkında bilgi verebilecek düzeyde insanlar. Bu insanlara bir çırpıda işiniz bitti denemez.”
‘Okumazsan böyle olursun’
Arşive uzun yıllar hizmet verdikten sonra emekli olan Yıldız, 86’dan bu yana, kurumda yapılan özverili çalışmaları da aktarıyor: “Kapılarına kilit vurulmuş, içerisi tamamen örümcek ağı tutmuş, farelerin cirit attığı depolarda belgeleri kurtardı bu insanlar. Yüksek okul mezunu arkadaşlar, el arabalarıyla dışarı belge çıkarırlar, dışarıdakiler ise bunların başına toplanırdı. O simsiyah çöp yığını içinden parça belgeler pullar, ayıklanmaya çalışılırdı. Bunu, ünitesine mezunlarına yaptıramazsınız. Ayrıştırma işlemlerinde zehirlenme riski vardı. Ama yüksünmediler. Onları uzaktan görenlerin, çocuklarına; “Okumazsan böyle olursun” dediği bizde fıkra gibi anlatılır. Yaşanmış bir olaydır. Dönemin ANAP Vekili ve Bakanı Hasan Celal Güzel’in açıldığında üzüntüden gözlerinin dolduğu meşhur depolardır bunlar. Hepsi temizlendi, kurtarıldı. Herşey Kağıthanedeki arşiv sarayına getirildi. Aynı personel masa başı işlere geçti. Burada da belgeler katalog aşamasına gelip, araştırmacının önüne gidene kadar özveriyle çalıştılar. Arşivle yatıp kalktılar. Yerlerine gelecek insanlara bunları nasıl vereceksiniz; mümkün değil. Peki ilişiği kesilen personel gittiği yerde ne yapacak?”
Yıldız, bir başka konuya da şöyle değiniyor: “Deneyimli personel istihdam fazlası diye yollanıyorsa neden yerlerine yenilerinin alınması için hazırlıklar yapılıyor? Bir kurumda 250’den fazla kişinin istihdam fazlası olması da gerçekçi değil. Üstelik milyonlarca belge henüz tasnif edilmemişken. Arşivde her görüşten insan var. Personel kıyımını neye göre yaptıkları belli değil. Kriter yok. Basında, ‘Bu personel Cumhurbaşkanlığına layık değil’ gibi laflar dönüyor. Hayır, bu insanlar özverileri, bilgi ve donanımlarıyla Türkiye’ye layık. Şerefleri ile 30 yıl ülkeye hizmet ettiler.”
***
İmha etmez, belge kurtarır
Arşiv uzmanı Kerime Yıldız, kamuoyunda az bilinen ve maniple edilen ‘arşiv imhası’ konusuna da şöyle açıklık getiriyor: “Arşivleri bilmeyenler için kolay sözler. Devlet daireleri, 10 yılda bir eski belgelerini bize yollamak zorundalar. Bunu yaparken de bazı belgeleri imha etmeliler. Ancak ellerine ne gelirse, her şeyi koliler, bize gönderirler. Kolilerden okudukları dergiler bile çıkar. Bu ayıklamayı biz yönetmeliğe göre yapmak mecburiyetinde kalırız. Arşivde belge imha edilmez belge kurtarılır.”
Erk Acarer / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder