3 Ağustos 2018 Cuma

Dinci eğitimin iflası - ALİ SİRMEN

Cumhuriyetin kurucuları, çağdaş demokrasi ve sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmenin önünde kimi toplumsal eksiklikler olduğunu biliyorlar ve etapları, aydınlanma ve eğitim seferberliğiyle aşmayı amaçlıyorlardı. 

Cumhuriyetin ilk dönem başarısının temelinde, laik, üretirken öğrenen, üretici, yaratıcı eğitim vardı. 

Ulaşım ve iletişim olanaklarının o denli kısıtlı olduğu dönemlerde Cumhuriyetin mayasının tutmasında birinci etken milli eğitim olmuştur.
 
Laik eğitimin temeli ise 3 Mart 1924 Tevhidi Tedrisat Kanunu olmuştur. 
Cumhuriyetin o zaman da var olan, ama bugünkü gibi gemi azıya alamamış olan karşıtları, Cumhuriyetin başarısının temelindeki etkeni, tıpkı Cumhuriyetin kurucuları gibi çok doğru saptamışlar ve modernleşme çabalarına oradan, milli eğitimden saldırarak baltalamaya koyulmuşlardı. 

Saldırılar erken başladı, dünyanın en ilginç eğitim hamlelerinden biri olan Köy Enstitülerini kuran CHP, laik eğitime saldırının ilk taşını atmakta beis görmemiştir. 
Laik öğretime saldırı hamlesinin öncüsü Reşat Şemsettin Sirer, DP’nin değil, CHP’nin Milli Eğitim Bakanı idi.
***

Cumhuriyet artık evvel Allah tarihe karışmıştır, tabii laik eğitimle birlikte. Tevhidi Tedrisat yerini, birbirleriyle rekabet halinde değil, bir hiyerarşik yapı içinde, tek tarikatın egemenliğini amaçlayan “ikinci” mi, yoksa “üçüncü” mü olduğu tartışma götüren yeni Cumhuriyette, yerini Tevhidi Tarikat’a bırakmış, laik eğitimin yerine dinci eğitim ikame olunmuştur. 

Yeni fetva makamı olan Diyanet İşleri Başkanlığı ile el ele çalışan, Milli Eğitim’in antilaik uğraşı içindeki koçbaşları Imam hatipler olmuştur. 

Bir yandan müfredat programlarıyla tüm eğitim dinselleştirilirken, iktidarın “arka bahçe” olarak gördüğü imam hatiplere öğrencilerin yöneltilebilmesi için cebir ve hileye başvurulmaktan çekinilmemiş, öğrencilerin zorla imam hatipli olması için çeşitli yöntemler uygulanmıştır. 

Sınavların ve Pisa değerlendirme ölçütlerinin gösterdiği gerçek ise imam hatiplerin en imtiyazlı kuruluşlar olduğu dinci eğitimin yuvası, odağı Milli Eğitimin kalitesinin düşmekte olduğudur. 

İlk iş olarak, oyun sırasında kuralların değiştirilmesi yönteminin bırakılacağını açıklayan Milli Eğitim Bakanı bu faciayı kucağında bulmuştur. 

Daha yüksek puan alan öğrencilerin tercih ettikleri kurumlara giremeyerek sınava katılan 1 milyon 200 bin öğrenciden 200 bini herhangi bir tercih yapamayarak, sistem dışı kaldılar. 

Sınav kâğıtları ise öğrencilerin düzeylerinin yerlerde süründüğünü gösteriyor. 
Yeni sistemde sayısalcıların yüzde 65’i, sözelcilerin yüzde 25’i baraj altında kalmıştır. Öğrencilerin girmeleri zorunlu olan Türkçede 2 milyon 260 bin adayın 40 soru üzerinden ortalaması, yalnızca 16. Sosyal bilimlerde 170 soruya 6.003 ortalama, temel matematikte ise 40 soruya 5.642 ortalama yanıt verebilmişlerdir.

***

Bu yürek sızlatan manzara ortasında, barajı 2 milyon 260 bin öğrenciden yalnızca 735 bini aşıp, sisteme dahil olabilmişlerdir. İstediği ilk tercihe girmeyi başaran öğrenci ise 33 bindir. 

Bu perişan ortamda sisteme girip de istediği kuruma yerleştirilemeyen öğrenciler şimdi başarı sıralamasında sonuncu gelen imam hatiplere girmemeye çalışmaktadır. 
İmam hatiplerin çok eleştirilmesi yandaşlarının tepkilerine neden oldu. 
Oysa pratikte zorunlu hale getirilen imam hatipler aracılığıyla eğitimin dinselleştirilmesine karşı çıkıyorduk.
 
Şimdi de çıkmaktayız.
 
Türkiye bu eğitim sisteminden kurtulamadan hiçbir yere varamaz.

Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder