Çocuklar… En çok savaşta, yoksullukta, kavgada zarar gören, yaralanan, ölen, açlık çeken şair ki içinde her zaman bir çocukla yaşayan, besleyen… Özge de onlardan biri.
Emeğe saygının, evrensel duyarlığın, devrimci geleneğin, devingenliğin, umudun ve direncin şairi Sennur Sezer “Sesimi Arıyorum” şiirinde: Bir ses arıyorum / Yeni bir şarkı için / Çocukların ilk sözcüğü gibi umutla, / Sevinçle duyulacak bir ses, / Çünkü umutsuzluk yasaktır / Don vuran ağaç sürgün verecek, / Kaya çatlayacak, tohum yeşerecektir.”
Emeğe saygının, evrensel duyarlığın, devrimci geleneğin, devingenliğin, umudun ve direncin şairi Sennur Sezer “Sesimi Arıyorum” şiirinde: Bir ses arıyorum / Yeni bir şarkı için / Çocukların ilk sözcüğü gibi umutla, / Sevinçle duyulacak bir ses, / Çünkü umutsuzluk yasaktır / Don vuran ağaç sürgün verecek, / Kaya çatlayacak, tohum yeşerecektir.”
Sennur Sezer “Daha güzel bir dünya istiyorum. Bütün emekçi kadınlar, bütün gerçek yazarlar gibi..." diyordu. O da bilir Yaşar Kemal gibi “İnsanın umutsuzluktan umut yaratan” olduğunu. Gizliden gizliye bir coşkuyu barındırır içinde.
Özge Sönmez de şiiri sorumluluk, bilinç, duyarlılık ekseninde bir “çığlık”gibi algılayan, o coşkuyu içinde barındıran, farklı yaşamlara, acılara, sevinçlere dokunan, emeğe saygı duyan, evrensel duyarlılığı öndeleyen, kendine bambaşka bir “ben” olarak geri dönen sesin, çığlığın peşinde.
Şiir alt yapısı sağlam, umudu söylentiden, boş söz algısından insanca söyleme kavuşturan, şiiri etken ve eylem katında diri tutan, sorumluluğunu bilen bir şair kimliğinin de...
Şiire küçük yaşlarda başlar Özge Sönmez. Acele etmez, yapaylığa düşmez; bekler, yazar atar yeniden yazar, biriktirir, şiirin damarını yakalamanın uğraşını verir, çaba gösterir.
Nice sonra dergilerde görünmeye başlar; ağır ağır çıkar şiir basamaklarını, sindire sindire tadını çıkarır şiirin. Büyüleyen, sesini besleyen Nesimi’lerin, Yunus’ların, Nâzım’ların, Hasan Hüseyin’lerin, Enver Gökçe’lerin, Ahmed Arif’lerin, Gülten Akın’ların izini sürer, şiirine işlevsellik yükler.
2015 yılına geldiğinde “Özgürlüğün Mavi Bahçesi” şiiriyle “Bin Çiçekli Bahçe Yaşar Kemal” şiir yarışmasında ilk ödülünü alır.
2016’da “Geceyi İlikler Gidersin” le Ali Rıza Ertan şiir ödülüne değer görülür. Aynı yıl iki ayrı ödül daha kazanır. Sürdürdüğü sağlıklı şiir yapılanmasının meyvelerini toplamaya başlar. “Derine Gömdüler Sabahı” şiir kitabıyla 2017’de Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülünü aldığı zaman, bu başarıların rastlantı olmadığı da kanıtlanır bir bakıma.
Genç bir şairin kısa sürede şiirsel başarısını ödüllerle taçlandırması onun disiplinli, ciddi, bilinçli çalışmasının, ilkeli duruşunun da göstergesidir elbet.
Soran, sorgulayan, us ve sezgiyle sorulara yanıt veren, paylaşan, kendine özgü biçemi oluşturmaya özen gösteren, dili iyi kullanan şair olduğunu da duyumsatır Özge Sönmez.
Ağdalı dil kullanmaktan kaçınır. Duru Türkçe ile yazmaya özen gösterir. Anlaşılır olmayı yeğler, şiir okurunu yormamaya çalışır. Toplumsal konuları işlerken gözlemciliğini doğru yerde kullanır. Toplumun aksayan, tökezleyen, çürüyen yanlarını eleştirirken, siyasal erkin açmazlarını sergilerken keskin dillidir; ancak slogancılıktan kaçınır. Şiir dilinin barışçıl, umutlu, aydınlanmaya ve çağdaşlığa açık, gerektiğinde tepkili sesini kullanır.
Çocuklar… En çok savaşta, toplumsal çalkantıda, yoksullukta, kavgada zarar gören, yıpranan, yaralanan, ölen, açlık çeken… Şair ki içinde her zaman bir çocukla yaşayan, besleyen… Özge de onlardan biri. “kurşuna dizilen umudun gömleğidir” dediği çocuklara farklı bir pencereden bakar, özdeşleşir, duygudaş davranır. “çocuklarda duralım / çocuklara kuşları / kuşlara çocukları soralım” diyecek kadar çocuk canlısı, dostu, yoldaşıdır. Daha da ileri gider, çocuklara güvenir, onlarla gönenir, ortak bir sesi paylaşır: “çocukluğum seviniyor / öpüyorum çocukluğumu / gülüyor yaralarım / biliyorum / yaralarım gülsün diye / şiir yazıyorum”
Özge Sönmez, “Şair, yeri geldiğinde, kalbi çatlayacak kadar duyarlı ve aynı zamanda hayatı savunacak kadar güçlü olmalıdır” sözünün arkasında duruyor. Şiirini oluştururken, şaire özgü sezgi, algı, bilgi birikimini iyi değerlendiriyor. Kitlelerdeki ortak kaygıların, sıkıntıların, acıların, sorunların da ayrımında şair.
“Güle Batır Öfkeni” dosyasında yer alan şiirlerde sık sık tanrıya da dokunur, sorgular, tepkisini duyurur, “ bizi uydurmadı mı tanrı da, var mıyız gerçekten” sorusunu sormadan geçemez.
sen yine
güle batır öfkeni
dişlerini yarınlara sık
kendiyledir hesabı
mevsimleri döndürenin
çocuklara kur saatini kalbim
Bunca yıl geçmesine karşın, Sivas Madımak yangını kendini toplumsal duyarlılıkla özedeşleştien şairlerin gündeminden eksilmez. Özge Sönmez’in de gündemindedir Madımak. “Sesini, sözünü, sazını sırtına vurup” gelen o güzel insanları “ bir damla su olsun diye” şiir eylemine katar: “alkışlarla, kahkahalarla / zevkle, iştahla / bilerek, isteyerek, kasıtla / aydınlığın çocuklarını dişlediler / kül olduk utanmaz bir çakmağa /yanıyoruz / geldiler” deme gereği duyar.
Aile bağları da güçlüdür Özge Sönmez’de. “keşke dünya senden doğsaydı anne”diyecek kadar, anne duyarlığının, özverisinin, içtenliğinin, sıcaklığının, güvenirliğinin, ayınlığının sesini iletirken samimidir, özgedir. “sen ey / yanlışlarımdan çiçekler ya pan güzel kadın / beyaz tülbendinde oyalanmış dualar dizi dizi / annem, metin ol / tanrısızlıkla sınıyor tanrı bizi” derken de… Baba da eksilmezi, özlemi, dayanışmasıdır: “oysa ben babamın kadehinde / akça buluttum / şimşeği hep kendine çakan”
Özge Sönmez, “Güle Batır Öfkeni” dosyasının Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir Ödülü’nü almasının rastlantı olmadığını bir kez daha kanıtladı. Bu anlamlı, önemli.
Başa dönersek, Sennur Sezer işçidir, emekçidir, toplumcu gerçekçidir, devrimcidir, 60 kuşağının tek kadın şairidir, savaşımcıdır. Özge Sönmez de bu sesi duyan, gündeme taşıyan, farkındalık yaratan bir şairin ayak sesleriyle güvenle, inançla yürüyor şiir yolunda.
Yolu açık olsun.
Oğuz Tümbaş / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder