İdlib’de başlayıp İdlib’de bitecek olan şey radikal İslamcılarla yaşanan savaş. Suriye’de bundan yedi yıl önce patlak veren savaş sanılanın aksine güneydeki Dera’da değil, kuzey batıda Hatay sınırındaki İdlib’de başladı. 4 Haziran 2011 tarihinde, radikal İslamcı cihatçılar Cisr eş-Şuğur kasabasında yüzden fazla asker ve polisi öldürüp Asi Nehri’ne atması savaşın başlangıcıydı.
İdlib hem Akdeniz’e uzanan koridorun ucunda yer alması, hem de Lazkiye gibi rejimin kalesi kentlere sınırdaş olması hasebiyle stratejik bir konumdaydı. Dünyanın dört bir tarafından getirilerek Suriye’nin başına musallat edilen radikal İslamcı çetelerin dağıtım üssüydü İdlib. Kentin diğer bölgelere nazaran dağlık olması İslamcı militanlara korunak da sağlıyordu.
Dışarıdan destekle harlanan savaş, kısa sürede bölgesel bir hegemonya çatışmasına dönüşürken, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin de desteğini alan radikal İslamcı çatı örgütü Fetih Ordusu, Mart 2015’te kentin tamamını ele geçirdi. Üç yılı aşkın bir süredir Selefilerin kontrolünde bulunan İdlib, Dera’nın Suriye ordusunun kontrolüne geçmesinin ardından cihatçıların elinde kalan tek büyük kent.
Dera, Halep, Hama, Kalamun, Kuneytra, Doğu Guta, Humus ve Şam kırsalından çıkarılan cihatçıların aileleriyle birlikte transfer edilmesi İdlib’i büyük bir milis ve cihatçı havuzuna dönüştürdü. Üç milyona yaklaşan bir nüfusu barındıran kentin kurtarılması için Suriye yönetiminin Rusya ve diğer müttefik güçlerle birlikte gerçekleştireceği operasyonun başlaması an meselesi. Selefi militanların çevre bölgelerle bağlantılarının koparılması, Hama, Humus, Halep, Lazkiye hatlarının koparılması için ön operasyonlar haftalar öncesinden başladı.
İdlib’in Türkiye’ye yansıması
Hatay’ın hemen yanı başında cihatçı militanların merkezi konumundaki İdlib her yönüyle Türkiye’yi de yakından etkiliyor.
1)Büyük göç dalgası: Çatışmaların şiddetlenmesiyle Türkiye iki milyonluk yeni göç dalgasıyla karşı karşıya kalabilir. Birleşmiş Milletler (BM), İdlib’e yönelik olası bir operasyonun 2 milyon 500 bin kişinin Türkiye’ye göç etmesine yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu.
2)On binlerce radikal İslamcı militan: İdlib’in Şam’ın kontrolüne geçmesi halinde on binlerce militanın yeni adresi Hatay ve dolayısıyla Türkiye olacak. Bu durum büyük bir güvenlik sorunu oluşturacak.
3)Garantörlük: Astana ve Soçi zirvelerinde İdlip’in çatışmasızlık bölgesi yapılırken Türkiye de garantör ülkelerden oldu. TSK bu kapsamda bölgede 12 gözlem noktası kurdu. Cihatçılarla Suriye ordusu arasında tampon kuran Türkiye’nin misyonu operasyonla boşa düşecek.
Yeni Suriye’de pay kapma telaşı!
İdlib sonrası Suriye’de yeni bir aşama başlamış olacak. Radikal İslamcı tehlikenin bertaraf edilmesiyle Cenevre ve Astana’da kurulan siyasi müzakere masaları da yeniden tanzim edilecek, paylar/roller yeniden dağıtılacak. Günlerdir “kimyasal saldırı” bahanesiyle Suriye’yi vurmakla tehdit eden ABD, Fransa ve müttefikleriyle “askeri bir hareketlilik işleri daha da mahveder” diyen Türkiye’nin kaygısı da İdlib’in kaybedilmesiyle masadan daha az pay kapacak olmaları.
Türkiye, Astana çerçevesinde verdiği sözü yerine getiremedi. Radikal İslamcıları “ılımlılaştırarak” ortak bir paydada buluşturamadı. Gözlem noktaları işlevsiz kaldı. Olası operasyondan duyulan rahatsızlık da bundan kaynaklı. Suriye’nin yeniden inşa sürecinde pay kapmak isteyen Türkiye, Şam’la masaya oturan Kürtlere özerklik tanınmaması konusunda diretiyor. Afrin ve Cerablus hattındaki askeri varlığın sonlandırılması için yapılan pazarlıklar da doğrudan bununla ilintili.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Milli savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın aynı gün aceleyle Moskova’da soluğu almaları, operasyonu ötelemeye yönelik. Yeni Osmanlıcılar kaygılı. Operasyonun elindeki pazarlık kozunu yok edeceğinin ve sıranın TSK’nin fiili kontrol sağladığı kuzeydeki Afrin-Cerablus bölgelerine geleceğinin pekala farkındalar. ABD açısından ise Suriye’nin istikrarsızlaştırılması ve Batı Suriye’de söz sahibi olmanın yegane yolu İdlib’in Şam’ın eline geçmemesi.
Afrin, Fırat’ın doğusu, Kürtler
Suriye’deki savaş İdlib’de başladı ancak, İdlib’de bitmeyecek. Kapanacak olan sadece savaşın radikal İslamcılarla olan bölümü olacak. Fırat’ın doğusuna yerleşen ABD’nin bölgeden gitmeye niyeti yok. Şam’daki müzakerelere rağmen kuzeydeki Kürt otonom bölgeleriyle Kürtlerin ne tür bir statüye kavuşacaklarına dair belirsizliğin kısa sürede giderilmesi zor görünüyor. ABD Fırat’ın doğusundan istikrarsızlık üretmeyi sürdürecek.
İbrahim Varlı / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder