“İlginç”, zamanımızda olumlu bir anlam taşıyor. Hâlbuki kelimelere anlamı veren ortaya çıktığı dönemlerdir. Mesela Çinliler birine beddua okumak istediklerinde “ilginç zamanlarda yaşayasın” derlermiş. Uzun sürmüş uygarlıkların psikolojisidir, kısa kesintiler ilginç gelir. Uzun dönemlerden geçerken zamanın olağan aktığı süreler iyidir. Fakat biz kısa bir zaman aralığında sıkışıp kaldık. Cumhuriyetimiz 100 yılı tamamlamadan çöktü. Laiklik çok daha kısa bir zaman aralığında parlayıp söndü. Cumhuriyet çocuklarıyız, laikliğin parlayışının ve sönüşünün tanıklarıyız. Karanlığın ortasında kaldık. Gericilik hortladı, yürüyen ölülere bakıyoruz, ilginç bir dönemde yaşıyoruz.
Kısa aralıklardaysak, ilginç olmak için tuhaf da olmak gerekir öyleyse. Dönemimiz ilginç olmaktan ziyade tuhaftır bana kalırsa, aydınlığı kısa, karanlığı uzundur. Bu denli gericilik, bu denli cahillik bizimki gibi kısa hikâyesi olan coğrafyalar için bile olağan değildir. Tuhaf mı? Kesinlikle. Aynı zamanda ilginç bir dönemden geçiyoruz. Tuhaflığı ne? Cehaletin iktidarı. İlginçliği ne? Derin, yaygın bir çürüme. Hep birlikte çürüyoruz, hep birlikte düşüşümüzü izliyoruz. Kim neden beddua etti bilmem, Çinlilerin bedduası uyarınca ilginç bir dönemde yaşıyoruz.
Önceki gün Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Aydınlanma Atölyesi”ndeydik. Atölye katılımcılarının bir kısmı dünyanın ve ülkenin daha karanlık bir yöne yuvarlandığından emindi. Haklı sebepleri olmasına karşın, ben emin değilim. Hatta tersini düşünüyorum, aydınlığa çok yakınız. Delillerim var.
***
Delillerimi şöyle sıralayayım. İnsanlık tarihinin mantığı böyle; ışık anlık, karanlık dönemseldir. Aydınlık aniden gelir, aydınlatır ve söner. Karanlık göstererek gelir, karartır ve uzun kalır. Bizim kısa Aydınlanma Çağına damgasını vuran “Giordanisti” çetesinin üye ve militanlarının doğum ve ölüm tarihlerini hatırlatayım:
Nicolaus Copernicus 1473’de doğdu 1545’de öldü. “Reis” Giardano Bruno 1548’de doğdu, 1600’de yakılarak öldürüldü. Tommaso Campanella 1568’de doğdu 1639’da öldü. “Oynak” Galileo Galilei 1564’da doğdu, 1641’de öldü. Gottfried Leibniz 1646’da doğdu, 1716’da öldü. “Büyücü” Isaac Newton 1643’da doğdu, 1727’de öldü. Yani ışıltılı “Aydınlanma Çağı” 150 yılda olup bitmiş bir ışık patlamasıdır. Hâlbuki son verdiği karanlık 1000 yılı çoktan devirmişti.
Büyük Fransız Devrimi, Giordanisti çetesinin alaşağı edilmesini izleyen 50-60 yıl içinde gerçekleşti. Giordanisti çetesi ile devrimi hazırlayan filozoflar arasındaki süreyi de şöyle listeyeyim: François Marie Arouet Voltaire 1694’da doğdu, 1778’de öldü. Jean-Jacques Rousseau 1712’de doğdu, 1778’de öldü. Charles-Louis de Secondat Montesquieu 1689’da doğdu, 1755’de öldü. Genç dönem düşünürü Immanuel Kant 1724’de doğdu, 1804’te öldü. Georg Wilhelm Friedrich Hegel 1770’de doğdu, 1831’de öldü. Hepi topu bir yüzyıldan biraz daha fazla bir zaman aralığıdır. İnanılmaz bir hızla parlamış ve sönmüştür.
Atölye yoldaşlarım uyardılar, tarihin bahçesinde fütursuzca koştururken sınıf ölçeğini unuttuğumu söylediler. Haklılar. Acemi heyecanıma verin. Bütün bu ışık patlamalarının sebebi eski, arkaik sınıfların iktidarını sallayan yeni bir sınıfın doğmuş olmasıdır. Bu sınıf artık yeni bir hayat talep etmekte, eski inançlara saygı duymamaktadır. Yeni düşüncelerin sebebi işte o saygısızlıktır.
Işık patlamaları anlıktır. Uzun karanlık dönemleri kısa aydınlık dönemler izler. Işık parlaklığını çabuk kaybeder, karanlık çöker. Karanlıktaki aydınlık, parlayan ışığın yüzü suyu hürmetinedir. Gördüğümüz ne varsa ışığın iz bıraktığı uzun karanlıktan ibarettir.
***
Daha geri gidelim. Büyük Yunan dehasının ışığı 60 yıllık kısa bir parlamadan ibarettir. Sokrat 469’da doğdu, 399’da öldü. Platon 428’de doğdu, 348’de öldü. Aristo 384’de doğdu, 322’de öldü. Büyük Yunan ışığı 60 yıllık bir sürede parlayıp söndü. Önemli filozofları aynı çağın insanlarıdır. Yaşadıkları dönem gerçekten ilginç bir dönemdir. Eski Mısır 525-332 yılları arasında İranlılar, 332-323 yılları arasında Büyük İskender tarafından işgal edilmişti. Yunan patlamasına sebep olan filozofların tamamı bu dönemde Mısır’da eğitim almış, dönüp öğrendiklerini kendi ülkelerinde anlatmışlardı. Sonra ışık karardı. Şimdi görebildiğimiz kadarıyla kendimizi aydınlanmış sayıyoruz.
Demek ki insanlık tarihindeki bütün büyük ışık patlamaları bir yüzyıla sığdırılabilecek gelişmelerdir. Işık patlamalar halinde ortaya çıkar, ardından gelen karanlık ise uzun sürer.
Bizimki 1870’li yıllarda başladı. Umulmadık bir zamanda parladı, üzerine Abdülhamit karanlığı çöktü. O karanlık 1908’de dağıldı. Birkaç ay sonra üzerine 31 Mart 1909 gericiliği geldi, kararttı. 1910’da Balkan Savaşları patlak verdi. O savaşlarla uğraşırken kendimizi 1. Dünya savaşının içinde bulduk. 1908 ışığını 10 yıllık karanlık örttü. 1918’de ayağa kalktık ve 1922’de ışığı gördük. Parlayan Cumhuriyettir. 1923’te parlayan o ışığı da ancak 10 yıl koruyabildik. Gerisi karşı devrim tarihidir. Demek ki yine hepi topu 60 yıllık bir tarihle karşı karşıyayız.
***
Büyük Fransız Devrimi’ni milat saysak bile 200 yıldan biraz daha fazla sürer ışığımız. Ekim Devrimi’nin ışığı daha kısadır. Bakmayın karanlığın baskın geldiğine, gevşektir. Söküp atmak kolaydır. Kaldı ki 1923’te, o koşullarda kurmayı başardık. Neden yenisini başarmayalım.
Aydınlığın kokusu kendisinden tez gelir. Yeni ve büyük bir ışık patlamasının eşiğindeyiz. Duymuyor musunuz?
Orhan Gökdemir / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder