Ziya Selçuk, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı olduğunda kendi eğitim anlayışına yer açmak için önceki sistemini ağır ve insafsız bir dille eleştirdi. Eleştiriden Atatürk ve Atatürkçülük de nasibini aldı. Ne yazık ki çoğunlukla katıldığım eleştirileri, bir eğitimcinin görüşü olarak değil, haklı olarak bürokratı olduğu islamcıların adına yapılmış tepkisel konuşmalar muamelesi gördü.
‘’Marjinal gruplarca popularize edilen ve günlük siyasetin malzemesi haline getirilen”, “medyada kullanıldığı anlamda Kemalizm eğitimin yapı taşı olamaz’’ sözü ve sabah törenlerinde öğrencilere okutturulan “Andımız”a yönelik eleştirisi (Sözcü, “Andımız” tartışmasını başlatanın Ziya Selçuk olduğunu bilse, herhalde dün manşetten yaptığı “Açılım yüzünden kaldırılan Andımız yeniden okunsun” çağırısı yapmazdı.) Ziya Selçuk’u sert bir tartışmanın içine çekmişti. Daha sonra sözlerine Kemalizm Atatürkçülük ayrımı yaparak açıklık getirmeye çalıştıysa da istifasına kadar Atatürk’le sorunlu liberallerden biri olduğu algısını kıramadı.
İlk iktidar yıllarında AKP’nin en çok dikkat ettiği şey Atatürkçülüğü ve Atatürk’ü tartışmaktan uzak durmaktı. AKP, yıkım ekibini oluştururken yıkıma hangi cumhuriyet değerlerinden başlanacağını liberaller etüt ediyordu. Selçuk’un Kemalizm’le ilgili sözleri ve yeni müfredatlarda Atatürkçülük konularının azaltılması, kendilerini Atatürkçü sayan dönemin paşalarının da dikkatini çekti. O tarihlerde kendisi ile yapılan söyleşilerde askerlerin Atatürkçülük konusunda uyarı ve telkinleri olmadığını söylese de MGK toplantılarına çağırılıp nezaket dışı yöntemlerle uyarıldığından haberdarız.
Ziya Selçuk kendisi hakkındaki kamuoyu yargısını, işletmeci olarak okuluna döndüğünde kırmaya çalıştı. İşletmeci olarak okul müşterilerinin talebine (Atatürkçü okul) karşılık vermesi gerekiyordu. Başarılı da oldu. Yine de Selçuk’un kendine göre bir Atütürkçülük anlayışı olduğunu, başarısını tüccar riyakarlığına bağlamanın haksızlık olduğunu özellikle belirtmeliyim. Bu nedenledir ki Selçuk’un milli bayramların tekrar okullarda kutlanması, derslerde Atatürkçülüğe yer verilmesi kararının muhafazakar Atatürkçülüğe uygun samimi bir girişim olduğunu söyleyebilirim.
Ziya Selçuk’un Atatürkçülere uzattığı bu zeytin dalını, Bekir Coşkun’un aksine islamcı yönetimin (Erdoğan’ın) bilgisi veya arzusu dahilinde gerçekleştiğini düşünmüyorum. Çünkü bana göre Ziya Selçuk’un hükümet içindeki konumu, koalisyon hükümetinin muhafazakar Atatürkçüleri temsil eden küçük ortağına denk geliyor. Eğitimde Atatürk ve Atatürkçülük laikliği çağrıştırır, Ziya Selçuk bağlamından koparmaya yeltenmezse, Erdoğan’ın tahammül sınırı Atatürkçülüğün bu anlamına dayanamaz.
Eğitimde yeni paradigma ne olabilir ki?
Eğitimde biri kamucu diğeri piyasacı olmak üzere iki paradigma vardır. Piyasacı, dinci ve gelenekselcidir; kamucu, demokratik, laik ve bilimseldir. 15 Ekim’de açıklanacağı duyurulan eğitimdeki yeni paradigma hangisi olabilir? Mevcut paradigma dinci-piyasacı, diğer seçenek bilimsel, laik ve demokratik eğitim olduğuna göre iktidar değişmeden paradigmanın değişmesi sizce mümkün mü? Daha net bir soru; islamcı bir yönetim, eğitimi laikleştirir mi?
AKP’nin kuruluşundan bugüne çeşit çeşit Erdoğan gördük. Fakat o kendi haki rengini hiç değiştirmedi. Ziya Selçuk, eğitimde paradigma değişiminden söz ederken acaba Erdoğan’ın değişmezlik özelliğini dikkate aldı mı?
Reis zihniyetini değiştirmeden ona, onun adına hizmet yapan paradigmasını değiştirebilir mi?
Diyelim ki dediğim gibi Ziya Selçuk hükümetin üyesi değil de ortağı, eli güçlü ve Erdoğan ona mahkum; devletin bakış açısı değişmeden bir biriminin paradigması değiştirirse ne olur? Tavuğun tilki inine girmesi gibi birşey olur herhalde. Mesela Erdoğan “kindar, dindar” nesiller isterken siz ona ‘o dediğin yok, laik gençler verelim” diyebilir misiniz?
Türkiye, 2003’te teşebbüs ettiği eğitimde paradigma değişimini Erdoğan’ın himayesinde 2012’de tamamladı. Buradan geriye dönüş elbette paradigma değişimini gerektirir. Ancak bunun Erdoğan yok sayılarak gerçekleşmesi mümkün değil.
Kısacası paradigma değişimi, mevcut paradigmanın muhalifi olmasından ötürü iktidar değişimine tekabül eder. İktidarı değiştirmeden paradigmanızı, (burası muhalefete) paradigmanızı değiştirmeden iktidarı değiştiremezsiniz…
Ünal Özmen / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder