Cumhurbaşkanı Erdoğan, üçüncü havalimanında yapılan Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’nde yaptığı konuşmada 1- “Günümüz dünyasında gerçek anlamda bağımsızlığın birinci şartı, teknolojiyi üreten ve ihraç eden ülke konumuna ulaşmaktır. Teknolojik gelişmelerin ilk aşaması hayal edebilmektir.”…2- “Ecdadımız asırlar boyunca hep daha fazlasını hayal etmiş, bunun peşinden gitmiş ve çoğunlukla da hedefine ulaşmıştır. Biz de Türkiye’ye ne kazandırdıysak hep hayallerimizin peşinden giderek kazandık. TEKNO- FEST’in bir sıçrama vesilesi olmasını düşünüyorum. Ülkemizin milli teknoloji hamlesinin başarıya ulaşması, teknoloji üreten bir toplum haline dönüşmemizle mümkündür” demiş.
***
Konuşmanın birinci bölümüne her aklı başında insan katılır. Ama, işin ters tarafı “bilim üreteceğiz” yerine, “teknoloji” denmesi. Bu koşullanmış “sağ” kafa, bilim için gereken uzun vadeli yatırım yapmadan, “imansız” bilimcilerle uğraşmadan teknoloji üretmek, Batı’nın teknolojisine sahip olmak ister. Ne güzel, değil mi? Ama, kazın ayağı hiç de öyle değil, bilim olmadan, bilimsel ortamı kurup geliştirmeden teknoloji yarışına girmek ham hayal. Teknoloji, bilimin yan ürünlerinden biridir ve bilim olmadan var olamaz. Eh, gayret, ecdattan ilham alan, hurafe yuvası imam hatiplere düşüyor.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı konuşmada, bilimcilerin (scientiste, scientifique) yurda dönüş seferberliğini başlattıklarını belirterek, “Finans,sağlık, enerji teknolojileri yerli ve milli olarak geliştirerek bağımsızlığımızıperçinlemeye çalışıyoruz. Bilim insanlarımızın yurda dönüş seferberliğinibaşlatıyoruz, uluslararası lider araştırmacılar programı başlatıyoruz; dünyanın her yerindeki bilim insanını ülkemizde başlattığımız atılıma katılmaya davet ediyorum” demiş.
***
Davet biçiminde bir sorun var: Bilimcileri koyun sürüsü halinde düşünüp toptan davet edemezsiniz. Diyelim ki bu davet ciddiye alındı, büyük bir bölümü yurda döndü: Ne yapacaksınız? Bir plan ve program yaptınız mı? Türkiye’nin hangi alanda bilimciye gereksinimi var? Diyelim ki ben ABD’de bir tıp fakültesinde “Prof. Dr” unvanlı, araştırma yapan bir bilimciyim. Farmakoloji doktoram ve molküler biyoloji ve patoloji alanlarında da ayrı ayrı postdoktoram var. Harvard ve MIT’de uzun yıllar çalışmışım. Kanser alanında önemli bulgularım var. Laboratuvarımın yıllık bütçesi en azından (…) milyon dolar ve yıllık kazancım (…) yüz bin dolardan aşağı değil. Erdoğan hükümetine neden yurda dönüş dilekçesi yazayım? Benim ülkeye çok ayrıntılı bir sözleşmeyle davet edilmem gerekmez mi?
***
Erdoğan hükümeti bilimci sağlama konusunda yurtdışında yetişmiş laik disiplinli bilimcilere sonsuza kadar güvenemez. Cumhurbaşkanı hazretleri, türbanlı öğrencilerin bevleviye ve kadavra derslerinde günaha girmemek için gözlerini kapattığını elbette bilmiyordur.
Asıl önemlisi: Avrupa’da, ABD’de özgür bir ortamda yaşayıp çalışan bir bilimci, başıbozuk bir rejimde çalışmaya neden gelsin? Mal ve can güvenliği olmayan; öğrencilerin, işçilerin, yazar ve sanatçıların sudan sebeplerle hapse atıldığı bir memlekete neden gelsin? Bilimin yerlisi, yersizi olmaz, bilim evrenseldir. Önce ülkeni evrensel standartlara uygun hale getireceksin. Unutulmasın ki: Cumhuriyetçi, laik ve özgür bir bilimci, Cumhuriyetin uygar devrimlerine düşman, İslamcı bir iktidara hizmet etmeyi kabul etmediği için elbette kınanamaz. Bilimcilere, Diyanet’e ayırdığından çok daha fazla para ayırabilecek misin?
Asıl önemlisi: Avrupa’da, ABD’de özgür bir ortamda yaşayıp çalışan bir bilimci, başıbozuk bir rejimde çalışmaya neden gelsin? Mal ve can güvenliği olmayan; öğrencilerin, işçilerin, yazar ve sanatçıların sudan sebeplerle hapse atıldığı bir memlekete neden gelsin? Bilimin yerlisi, yersizi olmaz, bilim evrenseldir. Önce ülkeni evrensel standartlara uygun hale getireceksin. Unutulmasın ki: Cumhuriyetçi, laik ve özgür bir bilimci, Cumhuriyetin uygar devrimlerine düşman, İslamcı bir iktidara hizmet etmeyi kabul etmediği için elbette kınanamaz. Bilimcilere, Diyanet’e ayırdığından çok daha fazla para ayırabilecek misin?
Özdemir İnce / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder