14 Ekim 2018 günü Osmanlı devlet ve toplumunda çürümeyi konu edinen “Rüşvet Tarikatı” adlı bir yazı yayımlamıştım. Yolsuzluk, rüşvet ve adam kayırma gökten zembille inmez, kökleri toplumun bitek topraklarındandır. Bugün, Casım Gürbüz’ün “Berfin Bahar” dergisinin Nisan 2018 sayısında yayımlanan yazısına konuk olacağız. Yer tutmaması için yazının İslami kaynaklarına yer vermeyeceğim. Zaten kaynak olan derginin adı belli:
***
“Halife Osman döneminin ilk 6 yılı iyi geçtiyse de, son 6 yılı başta Küfe’liler olmak üzere Medine Müslümanlarının dahi tepkisini çekecek siyasal yanlışlarla doluydu. İlk 6 yılın iyi geçmesinin nedeni ise fetihlerin iç sorunları kamufle etmesiydi. Fetihler durunca sorunlar da gün yüzüne çıktı. Bu sorunların başında halifenin Emevi ailesine, kendi akrabalarına yanlı davranması, valilik ve önemli devlet görevlerini yakınlarına vermesiydi. Sadece Ömer’in vasiyetiyle vali yaptığı 2 kişi haricinde tüm eyaletlere kendi akrabalarından vali tayin etmişti. Emevi olmayan eyalet valilerini ya istifaya zorluyor ya azlediyor, yerine Emevi bir vali atıyordu. En fazla eleştirilen tarafı ise başa getirdiklerinin genç ve tecrübesiz oluşlarıydı. Tayin ettiği valilerden ikisi henüz 25 yaşındaydı. Bunun yanında Şam valisi Muaviye’nin yetki sınırlarını alabildiğine genişletmesi de tepki gösterilen konular arasındaydı. Bu valilerin yanlı ve yanlış yönetimleri, haksız kararları, rüşvet ve yolsuzlukları şikâyetleri arttırıyor ama halife bu şikâyetleri dikkate almıyordu.
Devlet görevlileri arasındaki haksız maaş farkları, fetihlerin durmasıyla birlikte ekonomik sorunların artması, zenginlerle fakirler arasındaki uçurum oluşması krizin büyümesinin faktörlerindendi.”
Devlet görevlileri arasındaki haksız maaş farkları, fetihlerin durmasıyla birlikte ekonomik sorunların artması, zenginlerle fakirler arasındaki uçurum oluşması krizin büyümesinin faktörlerindendi.”
***
“Mesudi’ye göre Hz. Peygamberin arkadaşları Osman devrinde toprak ve mal sahibi olmuşlardı. Osman öldüğü sırada hazinedarının nezdinde 150.000 dinarı ve 1.000.000 dirhemi ile pek çok deve ve atı vardı. Zübeyr’in arkasında bıraktığı servet 400.000 dinar ile kısrak ve 1000 cariye idi. Talha’nın Irak tarafında günlük geliri 1000 dinar, Surat tarafındaki ise bundan fazla idi. Abdurrahman b. Avf’ın ahırlarında 1000 at vardı. 1000 devesi ve 10.000 koyunu mevcuttu. Vefatında serveti 84.000 dinara ulaşmıştı. Zeyd b. Sabit o kadar çok altın ve gümüş bırakmıştı ki, onları keserle kırmak mecburiyeti hasıl olmuştu. Bıraktığı malların ve toprakların kıymeti 100.000 dinar civarındaydı. Yü’li b. Münibe 50.000 dinarla 300.000 dirhem kıymetinde gelir kaynakları ve mal bırakmıştı.”
***
“Daha sağlığında peygamber 10 kişiye ‘Siz cennetliksiniz’ diye muştu vermişti. Bunlara İslam Tarihi ‘Aşere-i mübeşşire’ adını verir. Bu cennetle muştulanan (müjdelenen) Müslümanlardan Zübeyr ölür ve terekesinden şunlar çıkar: On milyon dirhem altın tutarında taşınmaz mal. İskenderiye, Küfe ve Bağdat’taki evler sayılmazsa, yalnız Medine’de 11 ev. Başka bir cennetlik Müslümanın mal varlığı ise, 220 bin dirhem gümüş ile, her birinin içinde üç kantar altın bulunan yüz meşin kesesi tutuyordu. Goldziher, sırat köprüsünden geçmek için pek ağır bir yük, diyor.”
“Karl Marx boşuna dememiş ‘Bütün kutsallıklar sonunda dünyevileşir’ diye. Para, mal, servet; imanı bozuyor işte böyle... Ve Türkiye’de, bu satırların yazıldığı tarihte iktidarda 15 yılını doldurmuş olan İslamcı parti... Her biri birer Osman, Talha, Münibe, Zeyd... Servetler ve haksız kazançlar gırla...”
***
Ve o günlerden bu yana, Müslüman dünyası, bir gün soygun sırasının kendilerine de geleceği umuduyla hazırda bekliyor ve beklerken katlandığı rezilliklere de “ahlak” diyor...
Özdemir İnce / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder