28 Kasım 2018 Çarşamba

Sarı Yelekliler - Deniz Yıldırım

Fransa’da kasım ayına Sarı Yelekliler damga vurdu. Hareketin adı, araçlarda bulundurulması kanunen zorunlu sarı yelekten geliyor. Protestocular, bu sarı yelekleri giyiyor.

Hareket geçen hafta özellikle merkezin dışında kalan yarı-kırsal bölgelerde güçlendi. 300 bine yakın Fransız, Cumhurbaşkanı Macron’un “ekolojik duyarlılık”la gündeme getirdiği araç yakıt zammına itiraz etti, yolları kapattı. Zam, özellikle dizel yakıta vergi artışı getirilmesinden kaynaklanıyor. 

Fransa araç yakıtından vergi alımında Avrupa üçüncüsü. International Viewpoint’ten  Leon Cremioux’nun aktarımına göre Fransa’da geçen yıl dizel yakıt yüzde 23 zamlanmış ve yakıt tüketiminin yüzde 80’i dizel kaynaklı. Yeni vergiyle birlikte bu artış katlanacak. 

Konu otomobil olunca, bir tür “orta” ya da “üst orta sınıf” itirazı gibi görünebilir. Fakat değil. Çalışma şartlarının giderek esnekleşmesi kent merkezlerindeki pahalılıkla birleşmiş; bu da geçim sıkıntısı yaşayan Fransızları kente yakın ya da kent dışı yerleşimlere ve mecburi araç kullanımına yöneltiyor. Yine Cremioux’nun aktarımına göre Fransa’da her gün 17 milyon kişi, sınırları içinde yaşadığı belediyenin dışında bir yere çalışmaya gidiyor. Bunların üçte ikisi de kendi aracını kullanıyor. Dolayısıyla yakıt zamları hayat pahalılığından etkilenen çalışan sınıfları doğrudan ilgilendiriyor. Konunun bir yanı zam, diğer yanıysa yetersiz kamusal ulaşım olanakları.
 
Macron’un zenginlere avantajlar sağlayıp vergi zamlarıyla faturayı çalışan halka kesmesine, vergi adaletsizliğine karşı da bir protesto biçimi bu aynı zamanda. 
The Guardian gazetesinde çıkan söyleşilerden anladığımız; işsizlikten, zamlardan, vergi adaletsizliklerinden, eğitimdeki eşitsizliklerden, siyasetin halktan kopukluğundan rahatsız, birbirini tanımayan binlerce insan sarı yelekle protestolara katılmış. 

Bir katılımcı, sarı yeleğinin arkasına “Ben Halkım” yazmış. Her şeyin özeti. Bu durum, tekil bir sorun üstünden başlayan kimi toplumsal hareketlerin bir süre sonra diğer tüm toplumsal/siyasal sorunların da ifade edilmesine, görünür hale getirilmesine kanallar açan özellik kazanabileceği kuralını doğruluyor. Fransız halkının yüzde 75’inin Sarı Yelekliler’e sempati duyması tam da bu nedenle. 

Bu hep olmaz, şartlar tetikler. Özellikle de geleneksel parti ve örgütlenmeler halkı temsil edemez hale geldiğinde toplumsal hareketler siyasal boşluğa, temsil boşluğuna yerleşebilir. 

Fransa’da şartlar uygun. Her şeyden önce, protestocuların birçoğu ilk kez böyle bir harekete katılmış. Yani geleneksel siyaset biçim ve tarzlarından kopuş eğilimi hâkim. İkincisi, seçimlerde boş oy verdiğini ya da sandığa gitmediğini söyleyenler hiç de az değil. Mevcut partilere ve Macron iktidarına halkın derdiyle gerçekten dertlenmedikleri için tepkililer. “Zenginleri temsil ediyorlar, halkı değil” tepkisi bundan. 


Macron geçen yıl seçildiğinde ikinci turda sağ popülist Le Pen ile yarışmıştı. Bu sıkışma karşısında sandığa gitmeyenlerin oranı yüzde 25’i aşmıştı ve bu, 60’lardan bu yana en yüksek sandığa gitmeme oranıydı. Bunu sandığa gidenlerin yüzde 8.8’inin boş oy vermesi tamamlamıştı. Yani 16 milyon seçmenin sandığa gitmemesinden ya da sandığa gidip protesto oyu vermesinden söz ediyoruz. Ciddi bir temsil krizinin işareti. Sarı Yelekliler, bu krizin derinleşme potansiyelini gösteriyorlar. 


Diğer yandan toplumsal muhalefetin güçlü örgütlenmeleri sendikalar, Sarı Yelekliler’e mesafeli. Bu durum, işçi sınıfının geleneksel örgütlenmelerinin geçim, zamlar, vergi adaleti gibi meseleler üstünden halkın çalışan çoğunluğuyla birleşmesini, en geniş sosyal temsile yönelmesini önlüyor. Aslında Sarı Yelekliler’in protestosu bu nedenle sadece geleneksel siyasal partilere değil, toplumsal muhalefetin yerleşik örgütlenme ve eylem biçimlerine de bir itiraz. Liderin halka doğrudan seslenmeyi tercih ettiği, aracı kurumları yok saydığı popülist siyaset tarzının güçlendiği ortamda, aşağıdan yükselen halk hareketleri de aracı/temsili örgütlenmelerden uzaklaşıp “doğrudan”niteliği kazanmaya başlıyor. Sarı Yelekliler gibi. 

Macron Fransa elitlerinin temsil krizine “gençlik aşısı”, çare arayışıydı. Çabuk yıprandı. Yerine ne doğar? 
Sarı Yelekliler türü, halkın geneline seslenebilen hareketler, Macron’a geri adım attırabilirse halkçı bir siyaset örgütlenmesine evrilir mi, yoksa birçok kendiliğinden harekette olduğu gibi, hedefsizlik/yönsüzlük sonucunda şiddet hareketleri eliyle zayıflatılır mı? 
Ya da öfkesi/enerjisi, “sahte halkçı” sağ popülist siyasetler tarafından emilir mi? 

“Eskinin öldüğü, yeninin doğmadığı” dünyayı izleyip bunu birlikte göreceğiz.

Deniz Yıldırım / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder