Medya Tekeli’nin en üst düzey yöneticilerinden biri, medyanin hali pürmelalini keşfetmiş olmalı ki, uzun yazılar döşendi geçen hafta. Günümüz medyasının sorunlarından medya sahipliğine, medya patronlarının “kazandıkları paraları başka sektörlere aktarmalarından” tutun da digital içeriğin nasıl pazarlanması gerektiğine kadar pek çok konuda.
Bir yerde de şöyle diyor:
“Günde 15 lira verip sigara alan, 5 liraya bir bardak çay içen okuyucu 1 lira verip gazete okumuyorsa ortada büyük bir sorun var demektir…”
Gerçekten çok ilginç. Kimileri, ortadaki sorun kendileri değilmiş de başkalarıymış gibi, sürekli etrafı suçluyor ki, dikkat kendilerinden uzaklaşsın.
Yahu muhterem kardeşim…
“Günde 1 - 1.5 TL para verip gazete almıyorsa” insanlar, (af buyur) salaklıklarından mı almıyorlar? Üst katlardan yollanan klişe, patates baskısı manşetleri sayfalarınıza aktarmaktan başınızı kaldırıp da, gazete almaya tenezzül etmeyen
o insanlara bir sorsanıza neden almadıklarını? Sakın, “güvenmedikleri için, oku
maya değer bir şey bulamadıkları için, o 1 - 1.5 TL’yi bile bir para israfı buldukları için” almıyor olmasınlar?
Tabii ki zararlı alışkanlıkları savunmayacağım ve kendim de hiç kullanmadım ama o 15 TL’lik bir paket sigara bile bir ihtiyacını gideriyor demek ki insanların. Senin sattığın, daha doğrusu satamayıp da gaz istasyonlarına balyalar halinde bedava bırakmana rağmen kimsenin dönüp de suratına bile bakmadığı o gazete, hiçbir beklentisine yanıt vermiyor demek ki. Çünkü, üzerine basılı olduğu ham kâğıt kadar bile değeri yok o mevkutelerin.
Neden, biliyor musun?
Çünkü, gidip “o tayyare”de masanın etrafına diziliyorsunuz tahta ev cumbalarının demir parmaklıklarına dizili begonya saksıları gibi. Masa başında oturan “Devletlû” birisi anlatıyor, biriniz “tape” ediyor, ötekilere dağıtıyor ve sonra tek tip cümlelerle manşetlerinize yerleştiriyorsunuz bu sözde bilgileri. Zaten TV’ler de aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor. Vatandaş bıktı çünkü bu “gerçeğin 180 derece tersi safsatalardan.”
Bir gün olsun aynaya bakıp sormuyorsunuz, “Yahu biz ne yapıyoruz böyle? Aklımızı mı yitirdik?..” diye.
Bir gün olsun rahatsız olmuyorsunuz, tek bir soru sormadan, kulaklarınıza üflenen, ellerinize tutuşturulan şeyleri haber(!) diye, bilgi(!) diye vatandaşa (af buyrunuz) “kakalamaya”…
Bir gün olsun, utanç duymuyorsunuz, siz de dahil medya tröstlerinin dışındaki başka gazetelerin, TV’lerin muhabirlerinin veya yazarlarının o mahfillerden yasaklı olmalarından, reklam-ilan havuzlarından sadece sizlerin nemalanıyor olmasından.
Bir gün olsun sorgulamıyorsunuz, bu düzenin nasıl aşağılayıcı ve alçaltıcı olduğunu.
Bak, (pek de örnek bir demokrasi sayılmayacak) ABD’de bile Başkan Donald Trump bir gazeteciyi basın toplantısında azarlayıp sonra da akreditasyonunu iptal ettirince, mahkeme “Hoop!..” dedi. “Buna hakkın yok. Çünkü o muhabir kendi kişisel zevki ya da kurumunun kendi bilgi alma merakı için değil, kamuoyunun haber alma hakkını temsilen orada…” dedi.
Bunu görüp hiç sıkılmıyorsunuz. “Yahu, doğru demiş mahkeme. Bizim ‘öteki’ medyanın da buralarda bulunma hakkı var” demiyorsunuz.
Gerçi o medyanın da pek büyük bir şikâyeti olmasa gerek ki, onlar da gidip mahkemede hak aramaya çalışmıyor. Orası da ayrı bir dert.
Neyse…
Bu medya tekelcileri, medya tröstü sahipleri, kamu bankalarından kasalarına akıtılan ballı kredilerle, talimatla satın aldıkları gazeteleri ve TV’leri bir bir kapatırken, profesyonel gazetecileri bir bir kovup, çapsız heveskâr amatörleri ekranlara ve köşelere yerleştirirken bir yandan da “günümüz medyasının sorunları” üzerine böyle komik ahkâmlar kesmiyorlar mı?
İnsan gerçekten hayret ediyor.
Biraz ar, biraz edep yâ hu!..
Zafer Arapkirli / CUMHURİYET
Bir yerde de şöyle diyor:
“Günde 15 lira verip sigara alan, 5 liraya bir bardak çay içen okuyucu 1 lira verip gazete okumuyorsa ortada büyük bir sorun var demektir…”
Gerçekten çok ilginç. Kimileri, ortadaki sorun kendileri değilmiş de başkalarıymış gibi, sürekli etrafı suçluyor ki, dikkat kendilerinden uzaklaşsın.
Yahu muhterem kardeşim…
“Günde 1 - 1.5 TL para verip gazete almıyorsa” insanlar, (af buyur) salaklıklarından mı almıyorlar? Üst katlardan yollanan klişe, patates baskısı manşetleri sayfalarınıza aktarmaktan başınızı kaldırıp da, gazete almaya tenezzül etmeyen
o insanlara bir sorsanıza neden almadıklarını? Sakın, “güvenmedikleri için, oku
maya değer bir şey bulamadıkları için, o 1 - 1.5 TL’yi bile bir para israfı buldukları için” almıyor olmasınlar?
Tabii ki zararlı alışkanlıkları savunmayacağım ve kendim de hiç kullanmadım ama o 15 TL’lik bir paket sigara bile bir ihtiyacını gideriyor demek ki insanların. Senin sattığın, daha doğrusu satamayıp da gaz istasyonlarına balyalar halinde bedava bırakmana rağmen kimsenin dönüp de suratına bile bakmadığı o gazete, hiçbir beklentisine yanıt vermiyor demek ki. Çünkü, üzerine basılı olduğu ham kâğıt kadar bile değeri yok o mevkutelerin.
Neden, biliyor musun?
Çünkü, gidip “o tayyare”de masanın etrafına diziliyorsunuz tahta ev cumbalarının demir parmaklıklarına dizili begonya saksıları gibi. Masa başında oturan “Devletlû” birisi anlatıyor, biriniz “tape” ediyor, ötekilere dağıtıyor ve sonra tek tip cümlelerle manşetlerinize yerleştiriyorsunuz bu sözde bilgileri. Zaten TV’ler de aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor. Vatandaş bıktı çünkü bu “gerçeğin 180 derece tersi safsatalardan.”
Bir gün olsun aynaya bakıp sormuyorsunuz, “Yahu biz ne yapıyoruz böyle? Aklımızı mı yitirdik?..” diye.
Bir gün olsun rahatsız olmuyorsunuz, tek bir soru sormadan, kulaklarınıza üflenen, ellerinize tutuşturulan şeyleri haber(!) diye, bilgi(!) diye vatandaşa (af buyrunuz) “kakalamaya”…
Bir gün olsun, utanç duymuyorsunuz, siz de dahil medya tröstlerinin dışındaki başka gazetelerin, TV’lerin muhabirlerinin veya yazarlarının o mahfillerden yasaklı olmalarından, reklam-ilan havuzlarından sadece sizlerin nemalanıyor olmasından.
Bir gün olsun sorgulamıyorsunuz, bu düzenin nasıl aşağılayıcı ve alçaltıcı olduğunu.
Bak, (pek de örnek bir demokrasi sayılmayacak) ABD’de bile Başkan Donald Trump bir gazeteciyi basın toplantısında azarlayıp sonra da akreditasyonunu iptal ettirince, mahkeme “Hoop!..” dedi. “Buna hakkın yok. Çünkü o muhabir kendi kişisel zevki ya da kurumunun kendi bilgi alma merakı için değil, kamuoyunun haber alma hakkını temsilen orada…” dedi.
Bunu görüp hiç sıkılmıyorsunuz. “Yahu, doğru demiş mahkeme. Bizim ‘öteki’ medyanın da buralarda bulunma hakkı var” demiyorsunuz.
Gerçi o medyanın da pek büyük bir şikâyeti olmasa gerek ki, onlar da gidip mahkemede hak aramaya çalışmıyor. Orası da ayrı bir dert.
Neyse…
Bu medya tekelcileri, medya tröstü sahipleri, kamu bankalarından kasalarına akıtılan ballı kredilerle, talimatla satın aldıkları gazeteleri ve TV’leri bir bir kapatırken, profesyonel gazetecileri bir bir kovup, çapsız heveskâr amatörleri ekranlara ve köşelere yerleştirirken bir yandan da “günümüz medyasının sorunları” üzerine böyle komik ahkâmlar kesmiyorlar mı?
İnsan gerçekten hayret ediyor.
Biraz ar, biraz edep yâ hu!..
Zafer Arapkirli / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder