18 Aralık 2018 Salı

Anadolu’dan devlet giderse... - Erol Manisalı

Türkiye bu coğrafyada “kendine özgü” bir ekonomik yapıda olmak zorundadır. İç dinamikler, çevre ülkelerden gelen etkiler ve BOP aracılığı ile küresel güçlerin bölge hesapları bunu zorunlu kılar. Bu nedenle “karma ekonomi” ağırlıklı bir yapı, uygulana gelmişti.
- Cumhuriyet döneminde uygulanan model başarı sağlamıştı. İktisadi, sosyal ve siyasal boyutlar bütünleştirildi.

- Sonrasındaki “liberal politikalar kapanı”, 1961 Anayasası ile karşılanıp, işler yeniden rayına kondu: sanayide Aliağa’dan Seydişehir’e siyasal ve sosyal boyutta sivil toplumsal örgütlenmeye ve sendikalaşmaya geçiş yeni kapıları açtı: Türkiye, Doğu ve Batı arasında denge sağladığı gibi Anadolu yeniden inşa edildi. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), “dev proje” olarak başlatıldı.Terör bitirildi, tarım yerli yerine oturmaya başladı, sanayileşme Anadolu’da birçok kentimize refah getirdi, istihdam arttı. 

- Ve darbeler sonrası “özelleştirme furyası” devreye sokuldu. Özellikle de AKP iktidarı döneminde tütünden pamuğa, şeker pancarından fındığa, zeytinden üzüme çiftçiyi ayakta tutan, yaşatan bütün “tarıma dayalı sanayi tesisleri” ya içerdeki özel aracılara, ya da BOP’ta hesap yapan devletlerin şirketlerine satılarak “Anadolu’nun içi boşaltıldı”. Hayattaki bir insanın organlarını çıkarıp satmak gibi. Tarım ve onun alıcısı yerli kamu tesisleri yok edildiler, tarım tamamen “uluslararası tekellerin denetimine girdi”, gayri milli hale sokuldu. 60 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. 

- Doğu ve Güneydoğu’da işsiz kalanlar terör örgütlerinin eline düştüler ya da yerlerini terk ederek başka diyarlara zorunlu olarak göçtüler. Kaçakçılar ve uyuşturucu mafyası bu bölgelere hâkim oldu. Zora düşen insanlar “din tacirlerinin” eline düştüler ve onlara muhtaç hale sokuldular. Ve bu gelişmeler “anti-demokratik” oluşumları, din ve toprak ağalarının baskılarını arttırdı. Kadın ve çocuğa şiddeti yaygınlaştırdı. Devlet (ve kamu) Anadolu’daki yatırımlarını terk edince işsizlikten teröre felaket manzarası ortaya çıktı. Bütün istatistikler bunu gösteriyor. Anadolu’nun kamu yatırımlarından boşalması, Batı’daki büyük kentleri de perişan etti. Aşırı yükselen nüfus, kentlerdeki refah düzeyini aşağı çekti, kamusal harcamaları olağanüstü zorladı. Ve bu bilinen sonuçlar göz göre göre yaşandı, desteklendi.


Yerel seçimlere giderken ‘yerellik’
Devlet (kamu) yatırımları eskiden olduğu gibi “Anadolu’ya tekrar döndürülmeden”  Türkiye’nin sorunları çözülemez. Terörü sadece askerle durduramayız, ekonomiyi de kullanmak kaçınılmazdır.
Teröristlere, misyonerlere, din tüccarlarına, kaçakçılara, uyuşturucu mafyalarına terk edilen alanların tekrar, “kamunun ekonomik gücü kullanılarak” yeniden kazanılması gerekiyor. Anadolu’da yapılacak kamu yatırımlarında “kâr-zarar hesabı mikro bazda yapılmaz”: makro olarak dolaylı iktisadi, sosyal, kültürel ve siyasal katkıları ile birlikte düşünülür.

Geçmişten örnekler:
- Nazilli ve Aydın yöresi eskiden, “Nazilli Bez Kombinası” sayesinde iktisadi ve sosyal olarak gelişti.
- Eskişehir’i Eskişehir yapan faktör, Devlet Demiryolları’nın cer atölyelerinin geçmişte bu kentte odaklanması, sosyal ve iktisadi dokuyu da yükseltti. Yılmaz Büyükerşen de bu tarihi “oluşumu” iyi değerlendirerek örnek bir kent yarattı.
- Kırklareli’nin gelişmesinde devletin kurduğu Kepirtepe Köy Enstitüsü’nün katkısı çok büyük olmuştur.
- Kayseri’nin gelişmesinde, kentte yapılan kamu iktisadi tesislerinin katkısı çok büyüktür.
- Doğu Anadolu’daki “et ve balık kombinaları”, hayvancılığa ve tarıma çok büyük etki yaptı.
- Devletin SEKA’yı kurması, orman ürünlerine ve çiftçiye katkı sağlamıştı. Yanlış bir kararla satılıp adeta yok edilen SEKA’nın katkısı, son kâğıt krizi ile de görüldü.
Seçimlere giderken yaşanan bu duruma karşılık yürütülen yeni “projeler” ve yatırımlar çok farklı: 3. havalimanı ve 3. köprü diğer eski kamu yatırımları gibi değil: halk kazanmıyor, üstelik kullanmadığı halde kullanmış gibi, cebinden pay veriyor.
Kamusal yarar ve makro refah maksimizasyonu açısından, iktisat bilimi kurallarına ters bir uygulama.
Uzun vadede toplumsal refah yerine, toplumsal (ve ulusal) bedeli her boyutuyla arttırıyor.
***

Emin ve Necati’ye FETÖ iddiası mı: 80 milyon içinde son ikide yer alırlar.

Erol Manisalı / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder