25 Aralık 2018 Salı

Asgari ücret yazıları (I-II-III-IV-V) - AZİZ ÇELİK

En büyük ücret pazarlığı başlıyor.(I)

Asgari ücret pazarlığının önümüzdeki hafta başlaması bekleniyor. Aralık ayı boyunca sürmesi beklenen görüşmeler sonucunda 2019 yılı asgari ücreti saptanacak.
Aslında bu sadece asgari ücretlilerin değil, Türkiye’nin ücret pazarlığı. Saptanacak asgari ücret milyonlarca işçinin ve ailesinin yaşam şartlarını ve kaderini belirleyecek. Asgari ücret, baz ücret olması nedeniyle sadece asgari ücret alanları değil ülkedeki genel ücret seviyesini de doğrudan etkiliyor. O nedenle aralık ayı boyunca çalışma hayatının en önemli gündemi asgari ücret olacak. Şimdiden yaşanan enflasyon mu, hedeflenen enflasyon tartışmaları başladı bile. Konunun yaşamsal önemi nedeniyle aralık ayı sonuna kadar yazılarımı asgari ücret konusuna ayırmaya karar verdim. Asgari ücret pazarlığı sürerken konunun değişik boyutlarını ele almaya çalışacağım.
ASGARİ ÜCRETLİLER ÜLKESİ TÜRKİYE
Asgari ücret deyip geçmeyin. Asgari ücret, işçi sınıfının ücretidir. Milyonlarca ücretlinin ve ailesinin yegâne geçim kaynağıdır. Peki asgari ücretin kapsamında olan işçi sayısı ne kadardır? Bu konuda zaman zaman farklı rivayetler dolaşır. Sayıyı tam olarak saptamanın bazı güçlükleri vardır. Asgari ücret kapsamındaki işçi sayısına iki kaynaktan ulaşmak mümkün: Bunlardan biri Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtları diğeri ise TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) verileri.
SGK kayıtları sadece kayıtlı işçileri ve kuruma yapılan ücret bildirimlerini esas almaktadır. Dolayısıyla bu veriden asgari ücret altında (kayıt dışı) çalışanların sayısına ulaşmak zor. Öte yandan bilindiği gibi SGK’ye bildirilen ücret ile işçiye ödenen ücret farklılık gösterebilmekte. Örneğin işçinin ücreti asgari ücret üzerinden bildirilmekte ancak ödeme asgari ücretten daha yüksek yapılabilmektedir. Bir diğer yöntem ise bankadan ücret ödeme zorunluluğu nedeniyle ücretin asgari ücret üzerinden gösterilmesi ama ücretini bankadan alan işçiden bir kısmının geri alınmasıdır. Bu yönteme özellikle tekstil sektöründe rastlanıyor. TÜİK verileri ise beyana dayalı olduğu için farklılıklar gösterebiliyor. Öte yandan sadece tamı tamına asgari ücret alanları değil asgari ücrete çok yakın ücret alanları da (asgari ücrete komşu) asgari ücret kapsamında değerlendirmek gerekir.
Bu çerçevede bakıldığında TÜİK HİA mikro verilerine göre (2017) asgari ücret ve asgari ücret altında ücret alanların sayısı, 1,8 milyonu asgari ücretin altında olmak üzere yaklaşık 8,5 milyondur. Bu sayıya asgari ücretin biraz üzerinde ücret alanlar dâhil değil. SGK verilerine göre ise (2017) asgari ücret ve asgari ücretin yüzde 10’u civarında ücret alanların toplamı 7,4 milyondur. Bu sayıya asgari ücretin altında ücret alan 1,8 milyon işçi dâhil değil. Bu sayıyı da eklediğimizde asgari ücret altında ve asgari ücrete çok yakın ücret alanların sayısı 9,2 milyona yükselmektedir.
TÜİK ve SGK verilerini birlikte ele aldığımızda 9 milyon civarında işçinin asgari ücret altı ve asgari ücretin yüzde 10 üstü civarında ücret aldığını söylemek mümkündür. Öte yandan asgari ücret sadece asgari ücret civarında ücret alanları değil ücretle çalışan herkesin ücretini yukarı çekmektedir. Bu nedenle asgari ücret sadece asgari ücret değildir.
TESPİT KOMİSYONU CUMHURBAŞKANLIĞI’NA BAĞLANDI 
Peki milyonlarca işçinin ve ailesinin kaderini etkileyen asgari ücret nasıl saptanıyor? Dünyada asgari ücretin tespiti ile ilgili farklı modeller var. Bunlara önümüzdeki yazılarda değineceğiz. Türkiye’de asgari ücret üçlü bir mekanizma olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirleniyor. Komisyonda beş hükümet, beş işveren ve beş işçi temsilcisi yer alıyor. İşçi ve işveren temsilcileri en çok üyeye sahip en üst kuruluşlar tarafından (işçi temsilcileri Türk-İş işveren temsilcileri ise TİSK tarafından) saptanıyor. Komisyonda DİSK ve Hak-İş yer alamıyor. Komisyon kararları kesin nitelikli olup itiraz edilemiyor. Toplu pazarlık sürecinde olduğu gibi uyuşmazlık prosedürü işlemiyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısı günümüze kadar hep iş kanunları ile saptandı. Asgari ücret iş kanunları ile düzenlendiği için bunu saptayacak komisyonun da iş kanunu içinde yer alması kanun yapma tekniği ve yasama kalitesi açısından son derece önemli. Ancak geçen aylarda sessiz sedasız bir biçimde Komisyon ile ilgili önemli bir değişiklik yapıldı.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 10 Temmuz 2018’de yayımlanan 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) ile İş Kanunu’ndan çıkartılarak Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içine alındı. 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 522 maddesinin (f) bendi ile Asgari Ücret Tespit Komisyonu Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içindeki idari kurul, konsey ve komisyonlar arasına alındı. Böylece Komisyon doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmış oldu.
Bilindiği gibi Asgari Ücret Tespit Komisyonu 4857 sayılı İş Kanunu’nda açıkça düzenlenmişti ve bu nedenle konunun CBK düzenlenmesi Anayasa’nın 104. Maddesi’ne göre mümkün değildi. Komisyon’un Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasında şöyle dolambaçlı bir yol izlendi: Önce 700 Sayılı KHK ile Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na ilişkin İş Kanunu’nun 39. Maddesi’nin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırıldı ve ardından Komisyon 1 Sayılı CBK ile düzenlendi.
Komisyon’un neden İş Kanunu sistematiği dışına çıkarıldığına ilişkin bir gerekçe kamuoyu ile paylaşılmadı. Bildiğimiz kadarıyla bu konuda Komisyonun işçi ve işveren taraflarının görüşü alınmadı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun Cumhurbaşkanlığı teşkilatı içine alınması CBK ile komisyonun yapısının değiştirilmesine olanak tanımaktadır. Komisyon İş Kanunu kapsamında kalsaydı TBMM’nin kanunla yapabileceği bir değişiklik şimdi Cumhurbaşkanı tarafından tek başına yapılabilecektir.
***
Asgari ücret yüzde 30 eridi!
Asgari ücret, yapılan yüzde 14.2’lik zamla 2018 yılı için brüt 2 bin 29 lira, net bin 603 lira olarak belirlenmişti. 2018 başında 427 dolara karşılık gelen asgari ücret, bugünkü kura göre 303 dolara kadar geriledi. Diğer bir ifadeyle Türkiye’deki ekonomik kriz nedeniyle asgari ücret 2018 yılı içinde yüzde 30 oranına eridi.
_____________________________________________________________________
‘Ücretlerin tunç kanunu’ yerine asgari ücret(II)
Asgari ücret işçi sınıfının 200 yıla yakın bir mücadelesinin sonucunda kazanılmış bir haktır. Ücretli çalışmanın (kapitalizmin) ortaya çıkmasından bu yana ücretlerin düzeyinin ne olması ve nasıl belirlenmesi gerektiği tartışması önemini korudu. Klasik liberal iktisatçılar “ücretlerin tunç kanunu” olarak adlandırılan yaklaşımla ücretler seviyesini emeğin arz ve talebine bağlıyordu. Klasik iktisatçılar ücret artışlarının doğal bir mekanizma sonucunda, işgücü arzının artışına ve azalışına bağlı olarak oluştuğunu ve bu nedenle de ücretleri hükümetlerin ya da sendikaların gayretleriyle doğal düzeyin üzerine çıkarmanın bu dengeyi bozacağını ve hatta ücretleri daha da düşürücü sonuçlar doğuracağını savunuyordu.
Klasiklerin ücret teorisi, gerçekte düşük ücret düzeylerini haklı göstermek gibi bir amaç taşır. Kapitalizm çalışma ve sözleşme “özgürlüğü” getirmiştir. O halde ücretlerde bu özgürlük çerçevesinde taraflar arasında serbest sözleşmeyle belirlenmeliydi!
İlk Asgari Ücret Yasaları
Ancak liberal iktisatçıların bu iddialarına karşın sendikaların temel var oluş nedeni ücretleri ve çalışma koşullarını iyileştirme mücadelesi olmuştur. Asgari ücret 1830 ve 40’larda İngiltere’de Chartist hareketin gündemin olmuştur. 19. yüzyılın ikinci yarısında sosyalist hareket bir yandan ücretli kölelik olarak adlandırdığı kapitalizme son vermek için çalışırken, bir yandan da ücretlerin sınıflar arasındaki mücadeleyle belirleneceğinin farkındadır. Bu nedenle 19. yüzyılının sonuna doğru toplu pazarlık ve sendika hakkı önem kazanır.
Asgari ücrete ilişkin ilk yasal düzenlemeler 19. yüzyılın sonunda mümkün oldu. Yeni Zelanda 1894’te ilk yasal asgari ücret düzenlemesini kabul eden ülke oldu. Yeni Zelanda’yı 1896’da Avustralya izledi. İngiltere’de ise 1909’da ilk asgari ücret düzenlemesi kabul edildi. ABD’de 1909’dan başlayarak bazı eyaletlerde kadınlar için asgari ücret uygulaması kabul edildi. Fakat 1923’te ABD Yüksek Mahkemesi asgari ücreti anayasaya aykırı buldu. 1938’de Roosevelt federal bir asgari ücretle ilgi yasa çıkardı ve nihayet Yüksek Mahkeme 1941’de yasayı geçerli saydı. Asgari ücret başlangıçta daha çok özellikle korunması gereken işçi kategorileri için bir önlem olarak düşünüldü.
Uluslararası Bir Norm Olarak Asgari Ücret
Asgari ücret 1919’da Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kuruluşu sırasında da gündeme geldi ve Versailles Antlaşmasında yer verilen ILO’nun kuruluş ilkeleri arasında ücretle ilgili şu hükme yer verildi: “Her çalışana ülkesinin ve zamanın koşullarına göre makul bir yaşamı sürdürebilmesi için uygun bir ücret ödenmelidir.”
ILO 1928’de kabul ettiği 26 sayılı Asgari Ücret Belirleme Yöntemi Sözleşme ile uluslararası bir norm getirdi. ILO 1970’de 26 sayılı sözleşmenin yerine daha kapsamlı 131 sayılı Asgari Ücret Tespitine İlişkin Sözleşmeyi kabul etti. Sözleşmenin 3. maddesine göre, asgari ücretin tespitinde işçilerin ve ailelerinin ihtiyaçları, ülkedeki genel ücret seviyesi, hayat pahalılığı, sosyal güvenlik yardımları ve diğer sosyal grupların göreli yaşama standartları dikkate alınmalıdır. Türkiye 131 sayılı ILO sözleşmesini henüz onaylamadı.
Asgari cüret konusu İkinci Dünya Savaşı sonrasında sosyal devlet uygulamalarına paralel olarak yaygınlaştı. 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin asgari ücretle ilgili 23. maddesinde “Çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna yaraşır bir yaşam sağlayan ve gerektiğinde her türlü sosyal koruma yolları ile de desteklenen adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır” ilkesine yer veriyordu.
1961 yılında kabul edilen Avrupa Sosyal Şartı’nın ve 1996’da kabul edilen Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 4 (1) maddesi ise ‘‘Tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli adil bir ücret alma hakkı vardır’’ hükmünü içermektedir. Türkiye tarafı olduğu Avrupa Sosyal Şartı’nın bu hükmünü onaylamamış ve çekince koymuştur.
Türkiye’de Asgari Ücretin Gelişimi
Türkiye’de asgari ücret tartışmaları 1920’lerin başlarına kadar gitmektedir. Kurtuluş Savaşı sırasında 1921’de kabul edilen 151 sayılı Ereğli Kanunu ile kömür ocaklarında çalışan işçiler için asgari ücret uygulaması kabul edilmiştir. 1923 yılında toplanan ve yeni Türkiye’nin izleyeceği iktisat politikalarının şekillendiği İzmir İktisat Kongresi’nde kabul edilen işçi grubu talepleri arasında asgari ücret miktarının tespiti de yer alıyordu. Ancak 1920’li yıllarda benimsenen iktisat politikaları nedeniyle bu mümkün olmadı. Asgari ücretin yasalaşması 3008 sayılı ve 1936 tarihli ilk İş Kanunu ile mümkün oldu. Diğer bir ifadeyle asgari ücret Türkiye’de bir erken cumhuriyet dönemi kazanımıdır.
Ancak 1936’da yasalaşan asgari ücretin uygulanması için 1951 yılını beklemek gerekmiştir. İlk asgari ücret uygulaması mahalli komisyonlar düzeyinde yerel olarak başlamıştır. 1967’de yeni İş Kanunu’nun kabul edilmesiyle asgari ücret yerel komisyonlar yerine üçlü bir yapıdan oluşan merkezi bir komisyona verilmiştir. Merkezi asgari ücret tespiti 1969-1974 arasında bölgesel olarak yapılmıştır. 1974 yılında ise ulusal asgari ücret uygulamasına geçilmiştir.
Halen dünyada üç temel asgari ücret belirleme yönteminden söz etmek mümkündür: 1) Asgari ücretin doğrudan hükümet tarafından belirlenmesi, 2) Asgari ücretin hükümet ve sosyal taraflar arasında müzakere veya danışma yoluyla belirlenmesi, 3) asgari ücretin ulusal veya sektörel toplu pazarlık yoluyla belirlenmesi. Türkiye’de asgari ücret üçlü bir mekanizma olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından bölge ayrımı olmaksızın ulusal düzeyde, yaş ve sektör ayırımı yapmaksızın tek tip olarak saptanmaktadır.
Asgari ücret 200 yıla yakın bir mücadele sonucunda “ücretlerin tunç kanunu”nun yerini aldı. Ancak asgari ücretin hangi ölçütlere göre belirleneceği meselesi önemini koruyor. Ve daha da önemlisi asgari ücretle çalışan işçi sayısının azaltılması…
_____________________________________________________________________
İşçiye ücret asgari işverene teşvik azami(III)
2019 asgari ücret tespiti için ilk toplantı 6 Aralık 2018 günü yapıldı. İkincisi bu hafta, 13 Aralık’ta. Asgari ücret Tespit Komisyonu’na Türk-İş heyeti içinde katılan asgari ücretli kadın işçi Gülden Görmez asgari ücretle geçinmenin nasıl imkansız olduğunu anlatırken, komisyonda işverenleri temsil eden TİSK’in Başkanı Kudret Önen “Asgari ücret yatırımları, işsizlikle ve enflasyonla mücadele hedeflerini desteklemeli” dedi. Asgari ücretin işçinin yaşam koşulları dışında neredeyse her şeyi desteklemesini isteyen TİSK başkanı, asgari ücrete verilen devlet desteğinin artırılarak devam etmesini istedi. Ben de bu haftaki yazımı asgari ücrete sağlanan teşviklere, asgari ücretin görünmeyen yüzüne ayırdım.
Bilindiği gibi işçiler net asgari ücrete odaklanırken, işverenler için esas olan asgari ücretin maliyetidir. Bu gayet sınıfsal bir tutum. İşverenler asgari ücretin maliyetini düşük tutmak ister. Bunun için iki yol söz konusu: Asgari ücreti mümkün olduğunca düşük tutmak veya bu olmuyorsa işverene maliyetini düşük tutmak. Vergi ve sigorta primlerini kamuya yüklemek, devletten teşvik koparmak.
Sermaye tarafının 2000 yılından bu yana saptanan 18 asgari ücret kararının sadece ikisine itiraz ettikleri biliniyor. İşçi tarafı ise 13 kez itiraz etti. Bir diğer ifadeyle asgari ücret tutarı sermayedarlar için kabul edilebilir bulunuyor. Bu nasıl oluyor? Bunun sırrı büyük ölçüde teşviklerde.
İŞVERENLER İÇİN ASGARİ ÜCRET TEŞVİK CENNETİ
Asgari ücretin neti ile işverene maliyeti arasındaki makas daralıyor. Asgari ücretin işverene maliyeti asgari ücretten daha yavaş artıyor. DİSK-AR tarafından hazırlanan Asgari Ücret Gerçeği (2019) raporunda yer alan tespitlere göre 2007 yılında asgari ücretin işverene maliyeti net asgari ücretin yüzde 70 fazlası iken, 2018’de yüzde 49 fazlasına geriledi. Bir yandan Asgari Geçim İndirimi’nin (AGİ) asgari ücretin bir parçası sayılması öte yandan ise 2008’den itibaren işverenlere uygulanmaya başlanan 5 puan SGK işveren payı indirimi asgari ücretin işverenlere maliyetini düşürdü. Bunun anlamı asgari ücretin maliyetinin bir bölümünün işverenlerin sırtından alınıp kamuya yüklenmesidir.
Saptayabildiğimiz kadarıyla asgari ücrete dönük en az 15 tür işveren teşviki var. Asgari ücret teşviklerinin biri hariç (5 puan SGK prim indirimi) diğerlerinin tümü İşsizlik Sigortası Fonundan sağlanıyor. Bir diğer ifadeyle İşsizlik Sigortası Fonu adeta işverenlere asgari ücret destek fonuna dönüşmüş durumda. Bu teşviklerin tümünü bir gazete yazısında ele almak mümkün değil. Belli başlılarını ve özelliklerini ele almakla yetinelim:
5 Puan SGK İşveren Payı İndirimi: Asgari ücret işveren desteklerinin en uzun sürelisi ve kapsamlısı budur. 2008 yılından bu yana uygulanan bu teşvik ile işverenler tarafından ödenmesi gereken yüzde 20,5 işveren sigorta payı yüzde 15,5’e düşürüldü. Böylece neredeyse işçilerin SGK pirim payı (%14) ile eşitlendi. Böylece 416 TL olan işveren payı 101 TL indirimle 314,5 TL’ye düştü. Bu destek Temmuz 2018 ayı itibariyle 1 milyondan fazla işyerinde 8 milyondan fazla işçi için uygulandı. Bu desteğin kaynağı bütçe.
100 TL Asgari Ücret Desteği: 5510 sayılı Kanunun Geçici 75. maddesi uyarınca işverenlere sabit bir asgari ücret desteği sağlanıyor. 2018 yılı için bu destek günlük 3.33 TL olmak üzere aylık 100 TL’dir. Bu destek Ocak-Eylül ayları arasında 9 ay uygulanıyor. SGK primlerinden 100 TL indirim yapılmış oluyor. Bu destek neredeyse tüm işyerlerini kapsıyor. Bu desteğin kaynağı İşsizlik Sigortası Fonu.
İlave İstidam Teşviki: Bu teşvik özel sektörde işverenin mevcut istihdama ilave işçi işe alması durumunda uygulanıyor. İşverene sağlanan destek asgari ücretli işçi için 883 TL. İşçinin ücretine göre bu destek 2 bin 151 TL’ye kadar çıkıyor. Kaynağı İşsizlik Sigortası Fonu. Bu teşvik sadece Temmuz 2018’de 57 bini aşkın işyerine ve 313 bin işçiye uygulandı.
Kadın, Genç ve Mesleki Yeterlilik Teşviki: İşsiz olan kadın ve gençler ile mesleki yeterliliği olan işsizler özel sektör işverenleri tarafından istihdam edildiğinde prime esas kazanç üst sınırına kadarki sosyal güvenlik primi işveren payları (416,05 ila 3.120,37 TL arası) İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanıyor. Teşvik 6 ay ile 54 ay arasında uygulanmaktadır. Bu teşvik sadece Temmuz 2018’de 152 bin işyerine ve 382 bin işçiye uygulandı.
İşbaşı Eğitim Teşviki: Özel sektör işverenlerinin işbaşı eğitim programlarını tamamlayan 18-29 yaş arası kişileri imalat sanayiinde istihdam edilmeleri durumunda SGK işveren payları (416 TL) İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanıyor.
Bölgesel Teşvikler: 5510/81. madde kapsamında bölgesel teşvik kapsamındaki il ve ilçelerde özel sektör işverenlerine asgari ücret tutarı üzerinden ilave altı puanlık SGK işveren payı indirimi sağlanıyor. Bu teşvikler işçi başına 223 TL ile 700 TL arasında değişiyor. Bu teşvikler Temmuz 2018 itibariyle 250 bin işyerini ve yaklaşık 1 milyon 6 bin işçiyi kapsadı.
Bu teşvikler yanından kapsamı daha sınırlı olan “bir senden bir benden”, “engelli istihdam teşviki”, “işsizlik ödeneği alanların istihdamı” gibi başka teşvik türleri de söz konusudur.
İŞVEREN YÜKÜMLÜLÜĞÜ HALKIN SIRTINA YÜKLENİYOR
SGK verilerine göre asgari ücret için sağlanan teşvikler neredeyse özel sektör işverenlerinin tamamını kapsıyor. Bazı işverenler birden çok teşvikten yararlanabiliyor. 2018 temmuz ayı itibariyle 1,5 milyon civarındaki işyeri 12 milyonu aşkın işçi için çeşitli teşviklerden yararlandı.
Teşviklerin kamuya maliyeti ise çok daha çarpıcı. Teşviklerin en yaygını olan 5 puanlık SGK işveren payının bütçeden karşılanması uygulamasının 2010’dan bu yana hazineye yükü 106 milyar TL’ye ulaştı. 2017 yılında 23,6 milyar TL olan 5 puan desteğinin, 2018 yılında 20,3 milyar TL olması bekleniyor. 2016-2018 döneminde işverenlere sağlanan 5 puan SGK indiriminin kamuya maliyeti 66 milyar TL’yi aştı. İşsizlik Sigortası Fonundan sadece 2016 ile 2018 Ekim ayı arasında yaklaşık 18 milyar TL işverenlere teşvik olarak gitti. Bütçe ve İşsizlik Sigortası Fonundan toplamda işverenlere sağlanan üç yıllık asgari ücret teşvik tutarı 85 Milyar TL civarında.
Özetle asgari ücretin işverenlere maliyetinin giderek artan bir bölümü kamu kaynaklarından, halkın vergilerinden ve işçilerden kesilen işsizlik sigortası primlerinden karşılanıyor.
_____________________________________________________________________
Asgari ücret tespitinde TÜİK yok hükmünde(IV)
Asgari ücret tespitinde sona doğru geliniyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2. toplantısını 13 Aralık 2018 Perşembe günü yaptı. Beklendiği gibi toplantıdan sonuç çıkmadı. Komisyon üçüncü toplantısını bu hafta yapacak. Bu hafta yapılacak toplantının önemi, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından komisyona bir işçinin asgari geçim tutarına ilişkin rakamın sunulacak olması. TÜİK, Komisyona her yıl bir işçinin geçimi için gerekli besin içi ve besin dışı harcamalara ilişkin asgari tutarı hesaplayıp sunuyor.
Ancak bir devlet kurumu olan TÜİK tarafından sunulacak olan asgari geçim tutarına ilişkin tutarın komisyon tarafından dikkate alınıp alınmayacağı merak konusu. Çünkü yıllaradır TÜİK tarafından hesaplanan tutar dikkate alınmadan karar veriliyor.
Asgari Geçim Tutarını TÜİK Hesaplıyor
Bilindiği gibi Asgari Ücret Tespit Komisyonunda yer alan beş hükümet temsilcisinden biri TÜİK’ten katılıyor. Asgari ücret tespitine ilişkin ayrıntıları düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği’ne göre “Komisyon, ücretin belirlenmesinde; ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurur.”
Ülkemizde ayrı bir ücretliler geçinme endeksi olmadığı için TÜİK asgari ücretli bir işçi için asgari geçinme ücretine ilişkin hesaplama sunuyor. Yönetmeliğe göre Komisyon asgari ücretin belirlenmesinde bütün kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerle işbirliği yapabilir. Bu çerçevede TÜİK, Komisyona bir rapor sunuyor. Ancak Komisyonun üniversitelerle nasıl bir işbirliği yaptığına dair bir bilgi yok.
Bilindiği gibi yönetmeliğe göre asgari ücret, İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti ifade ediyor. Ülkemizde asgari ücretin tespitinde uluslararası normlara aykırı bir biçimde işçinin ailesi dikkate alınmıyor.
TÜİK tarafından her yıl Komisyona sunulan asgari geçim tutarına ilişkin rakamın bağlayıcılığı bulunmuyor. Ancak bir devlet kurumu olan TÜİK’in sunduğu rakamın baz kabul edilmesi ve asgari ücret pazarlığının diğer faktörler de dikkate alınarak hiçbir şekilde bu rakamın altına düşmeyecek şekilde saptanması gerekiyor. Ancak bugüne kadar böyle olmadı. TÜİK’in sunduğu rakamlar komisyonda dikkate alınmadı.
Asgari Ücret TÜİK Önerisinin Ortalama 340 TL Altında
Tabloda 2003’ten bu yana TÜİK tarafından hesaplanan asgari ücret ile komisyon tarafından saptanan net asgari ücret yer almaktadır. Tablodan da görüleceği üzere, net asgari ücret düzenli olarak TÜİK tarafından hesaplanan asgari ücretin altında kalmaktadır. Net asgari ücret bazı yıllar TÜİK tarafından saptanan tutarın yüzde 66’sına kadar gerilemekte, TÜİK tarafından hesaplanan tutarın üçte biri daha düşük saptanmaktadır. Son beş yıldır saptanan asgari ücret TÜİK önerisinin yaklaşık 340 TL altındadır. TÜİK hesabına göre işçilerin ortalama aylık kaybı 340 TL’dir.
TÜİK tarafından 2017 Aralık ayında Asgari Ücret Tespit Komisyonuna sunulan ve Kasım 2017’deki asgari geçinme düzeyine ilişkin rakam 1,894 TL idi. Saptanan asgari ücret ise 291 TL eksiğiyle 1603 TL oldu. TÜİK bu hafta Komisyona 2019 yılı için yeni bir öneri sunacak. Bu önerinin ne olacağı merak konusu. Ancak 2017 Kasım ayından 2018 Kasım ayına yaşanan ortalama yüzde 25 civarındaki TÜFE dikkate alındığında, TÜİK tarafından Komisyona sunulacak tutarın 2300-2400 TL bandında olması beklenir. Kuşkusuz bu tutar Kasım 2018 için geçerli olan tutar olacaktır. 2019 yılı asgari ücretinin bu tutar baz alınarak ve bunun üzerine enflasyon ile büyüme beklentisinin eklenmesi gerekir.
Komisyon Çalışmalarında Gizliliğe Son Verilsin
Yönetmeliğe göre (Madde 9) Komisyon görüşmeleri ve çalışmaları gizlidir. Başkan, üyeler ve raportörler ile bu maddenin kapsamına giren kişi ve kuruluşlar bu görevleri dolayısıyla öğrendikleri her türlü bilgi ve belgeleri gizlemekle yükümlüdür. TÜİK tarafından komisyona sunulan rakamların ayrıntıları yayınlanmıyor. TÜİK tarafından sunulan rakamlar basına sızan bilgilerden derlenebiliyor. Bu gizlilik uygulaması son derece tuhaf. On milyonları ilgilendiren Komisyon çalışmalarının şeffaf olması ve komisyona sunulan belge ve bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor.
TÜİK tarafından 2300-2400 TL bandı altında sunulacak öneri oldukça şaibeli olacaktır. Bu açıdan TÜİK tarafından komisyona sunulacak verilerin ayrıntılarının kamuoyu ile paylaşılması büyük önem taşımaktadır. Yönetmelikteki gizlilik hükmünün yasal ve anayasal dayanağı yoktur. Bu hüküm anayasanın sosyal devlet ilkesine ve bilgi edinme hakkına aykırıdır. Komisyondaki işçi temsilcileri (Türk-İş heyeti) TÜİK tarafından sunulacak önerinin ayrıntılarını kamuoyu ile paylaşmalıdır.
_____________________________________________________________________
Asgari ücret saptanırken sendikaların hali(V)
Asgari ücretin ülke çapında bir toplu pazarlığa dönüşmemesinin tek sebebi mevzuat değil. Sendikaların da bu konuda yeterince çaba harcadığını ve müzakere sürecini bir mücadele sürecine dönüştürdüğünü söylemek mümkün değil.
Asgari ücret pazarlığında sona geliniyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 17 Aralık 2018’de yaptığı üçüncü toplantıda beklendiği gibi TÜİK bir işçinin asgari geçim tutarına ilişkin rakamları sundu. Bu hafta (20 Aralık 2018) yapılacak dördüncü toplantıda 2019 asgari ücretinin saptanması bekleniyor.
Asgari ücret en büyük ücret pazarlığı olmasına karşın, bir toplu pazarlık şeklinde yürütülmüyor. Karar genellikle hükümet+işveren blokunun oylarıyla alınıyor ve kesin nitelikte. Ancak asgari ücretin ülke çapında bir toplu pazarlığa dönüşmemesinin tek sebebi mevzuat değil. Sendikaların da bu konuda yeterince çaba harcadığını ve müzakere sürecini bir mücadele sürecine dönüştürdüğünü söylemek mümkün değil. Son düzlüğe girilirken kim ne diyor ve ne yapıyor?

TÜİK ENFLASYONUN ALTINDA ARTIŞ ÖNERDİ

TÜİK, Komisyona ağır işlerde çalışan bir işçi için asgari geçim tutarını Kasım 2018 itibariyle 2213 TL olarak sundu. TÜİK miktarı bir önceki yıla göre yüzde 16,8 oranında artırmış oldu. Kasım 2018’de yüzde 25,4 olarak açıklanan enflasyona rağmen TÜİK’in yüzde 16,8’lik bir artış öngörmesi gerçekten ilginç. Geçen haftaki yazımda TÜİK’in önerisinin 2300-2400 TL aralığında olmasının gerektiğini yazmıştım. Komisyon çalışmalarına ilişkin tuhaf gizlilik yöntemi nedeniyle TÜİK’in sunduğu önerinin ayrıntıları kamuoyunca bilinmiyor. TÜİK bilgilenme hakkı çerçevesinde hesaplamasının ayrıntılarını kamuoyu ile paylaşmalıdır. Aksi halde TÜİK önerisi şaibe altında kalacaktır.
İşverenler asgari ücret artışı konusunda bir rakam telaffuz etmiyor. Bunun yerine hükümetin enflasyon hedefine uygun artış ve artışın yükünün devlet tarafından üstlenilmesini istiyor. Yeni teşvikler talep ediyor. İşveren tarafının asgari ücreti 1900 TL civarında tutmak istediği söylenebilir. Öte yandan geçmiş yıllarda net asgari ücretin TÜİK hesabının yüzde 15 ile 30 altında saptandığı düşünülecek olursa, TÜİK hesabı 2019 asgari ücretinin düzeyi konusunda da bir fikir vermiş oluyor

SENDİKALAR ETKİN BİR KAMPANYA YÜRÜTMÜYOR

Asgari ücret tespit sürecinde temel bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Asgari ücretin sadece bir müzakere işi olmadığının kavranması ve konunun tüm ücretli çalışanlara ve topluma mal edilmesi gerekiyor. Asgari ücret tespit süreci ulusal ölçekli bir kampanyaya dönüştürmeden anlamlı bir sonuç almak mümkün değil. Bunun için üç işçi konfederasyonun ortak talepler etrafında ortak bir araya gelmesi aklın gereğidir. İmza, basın açıklaması, miting, uyarı grevi de dahil anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış barışçıl toplu eylem hakkının kullanılması gerekiyor.
Asgari ücret tespit sürecinde güçlü bir kampanya yürütülmesi ve barışçı toplu eyleme başvurulması önünde yasal bir engel yok tersine güçlü hukuksal dayanaklar var. Anayasanın güvence altına aldığı barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı şimdi kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak? ILO normlarına göre asgari ücret talebiyle yapılacak iş bırakma eylemi meşrudur. Üç işçi konfederasyonunu asgari ücret etrafında ortak bir kampanya yürütmekten alıkoyan nedir?

TÜRK-İŞ KOMİSYONDA ÇARESİZ

Türk-İş, Komisyonda işçi tarafını temsil ediyor. Bugüne kadar kararların ezici çoğunluğuna muhalefet etti. Komisyonda hükümet+işveren blokunun dediği oluyor. Türk-İş asgari ücretin dayanması gereken ilkeler konusunda genel kabul gören ilkeleri savunuyor. Kamuoyuna pek yansımasa da asgari ücret hakkında bir rapor hazırladı. Ancak Türk-İş asgari ücret sürecini müzakere masasına sıkıştırmış durumda. Net ve güçlü bir taleplerle ortak bir kampanya ve mücadele konusunda istekli davranmıyor. 2019 asgari ücret talebi tam olarak belli değil. Oysa ücret pazarlığında sendikalar somut ve net bir taleple, bunun gerekçelerini de açıklayarak masaya oturur. Türk-İş uzun süre “2000 TL+” formülünü savundu ancak bunu somutlamadı. Son günlerde 2380 TL anlamına gelebilecek rakamlar telaffuz edildi. Ama Türk-İş’in net önerisi resmi olarak kamuoyuna açıklanmadı. Türk-İş’in bu yıl müzakere tutumunda yaptığı tek anlamlı ve sembolik değişiklik komisyona asgari ücretli bir kadın işçiyi katması oldu. Ancak bunun dışında neredeyse hiçbir şey yapmadı. Türk-İş Başkanı Atalay asgari ücret ve işçi haklarının savunulması konusunda ağzını açacak oldu güdümlü medya tarafından neredeyse linç edilecekti.

DİSK TOPLU PAZARLIK VE ORTAK TUTUM ÖNERİYOR

DİSK asgari ücret tespit müzakerelerinde yer alamıyor. Ancak buna rağmen asgari ücreti masa başı müzakere ile sınırlı görmüyor. Yıllardır asgari ücret tespit sürecinde kapsamlı raporlar hazırlıyor ve kamuoyuna sunuyor. Gücü oranında kampanyalar düzenlemeye çalışıyor. Basın açıklamaları, bildiriler, afişler hazırlıyor. İmza toplamaya çalışıyor. Ayrıca işçi konfederasyonlarının ortak tutum alması için çaba harcıyor. Örneğin bu çerçevede DİSK yönetimi Türk-İş yönetimini ziyaret ederek ortak tutum alınması konusunda görüşlerini iletti ama somut bir ilerleme sağlanamadı. DİSK asgari ücretin topluma ve işçilere mal edilmesi konusunda çaba harcasa da bu çabalarının etkisi sınırlı kalıyor, yaygınlaşamıyor. DİSK 2019 asgari ücret talebini görüşmeler başlamadan önce net 2800 TL olarak açıkladı. DİSK asgari ücretin toplu pazarlıkla saptanmasını savunuyor.

HAK-İŞ DÜŞÜK PROFİLİ TERCİH EDİYOR

Son yıllarda hızla tırmanan üye sayısı ile göze çarpan Hak-İş asgari ücret konusunda düşük bir profil sergilemeyi, öne çıkmamayı tercih ediyor. Oysa taşeron işçileri üye yaparak üye sayısını astronomik bir şekilde artıran Hak-İş, asgari ücretle en çok ilgili olması gereken örgütlerden biri. Çünkü 2020 yılı ortalarına kadar toplu pazarlık hakkı ellerinden alınan taşeron işçilerin önemli bir bölümü Hak-İş üyesi. Bu işçiler yılda 4+4 zamma mahkum edilmiş ve ücretleri asgari ücret seviyesine gerilemiş durumda.
Ancak buna rağmen Hak-İş’in asgari ücret talebi belli değil. 2000 TL’yi az bulduğunu açıklayan Hak-İş, asgari ücret tespit komisyonu çalışmalarını kast ederek “bu komediden bir şey çıkmaz” diyor ve “bizler en büyük konfederasyon olursak bu yöntemi değiştirebiliriz” iddiasında bulunuyor. Ancak yüzbinlerce üyesi olan bir konfederasyon olarak somut bir talep açıklamıyor ve bir kampanya yürütmüyor. Bu kadar olanağa rağmen, bu kadar düşük profil oldukça manidar. Hak-İş’in resmi internet sitesinde son zamanlarda asgari ücrete ilişkin ne bir rapor ne de bir basın açıklaması yer almıyor. Anlaşıldığı kadarıyla Hak-İş asgari ücreti bir sendikal rekabet konusu olarak görüyor. “Biz müzakerelere katılırsak şapkadan tavşan çıkartırız” demeye getiriyor.
Asgari ücret müzakere masasına sıkıştırılmaya devam edilirse ve milyonların meselesi haline getirilmezse kimse şapkadan tavşan çıkaramaz. Bu hafta açıklanacak ve işçiler için tatmin edici olmaktan uzak olacağı neredeyse kesin olan asgari ücret, sendikal hareketin sessizliğinin ve etkisizliğinin de bir sonucu olacak.
AZİZ ÇELİK / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder