Askeri vesayeti gitti, dini vesayet geldi. Bu kez siyaset dinciliğe sığındı.
Bunun son örneği 11 Aralık’ta TBMM’de, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) bütçe görüşmelerinde yaşandı. AKP, CHP, HDP, MHP ve İYİ PARTİ adına DİB bütçesinide kapsayan konuşmalar yapıldı.
167 sayfalık tutanakta, bu partilerin sözcüleri tarafından okunan dualar vardı. Dincilik vardı! Mezhepçilik vardı!
CHP, Kuran-ı Kerim’den aktarmalar, camilerin desteklenmesi, imamların özlük haklarını savunan, sözleşmeli olanların kadrolu olmasını talep eden konuşmalar yaptı.
HDP grubu adına Şafi imamların sayılarının artırılması talep edildi. Türk İslam Sentezine ve tekçiliğe davet çıkaran MHP, AKP ve İYİ PARTİ vardı.
Ama inanç özgürlüğü ve laikliği kimse konuşmadı!
Ama inanç özgürlüğü ve laikliği kimse konuşmadı!
Herkes dinci vesayete sığınarak her şeyi söyledi. Ama DİB bütçesini de içeren, 167 sayfalık görüşme tutanaklarında, Alevilik, Gayri Müslimler, Ateistlik, laiklik, inanç özgürlüğü ve kadın kelimesi yer almadı!
Hiç bir parti sözcüsü, DİB’nın laikliğe aykırılığını, din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğü için dinin devlet tekelinde olmamasına dair tek bir görüş beyan edemedi.
DİB’nın Alevilere, Gayrimüslimlere, kadınlara ve ateistlere yönelik ayrımcılık politikalarını gündeme almadı. Dertleri siyasetin evrenselliği değil, dincilik oldu.
HDP grup sözcüsü “Allah’ım, eğer Halkların Demokratik Partisi bu şekilde iktidar olacaksa sen ona bu iktidarı nasip etme diyorum, hepinizi Allah’a emanet ediyorum” diye dua okuyor.
CHP grubu adına konuşan Tanju Özcan ise, “ahiret inancımız var değil mi? Vallahi benim de var” diyerek Al-i İmrân suresinin 185’inci ayeti kerimesini okuyor. CHP sıraları alkışlayınca hızını alamıyor, ardından Bakara suresinin 28’inci ayeti kerimesini okuyor.
TBMM Partileri din vesayetine ve hakim islamcı atmosfere teslim olunca, laikliği, din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünü değil, mevcut din, devlet ve toplum ilişkisi içinde konumlanmayı tercih ediyorlar.
Dinci vesayetin esiri olarak, DİB için uhrevi fikir üretenler, laiklik için dünyevi fikir üretemiyor. Kurdukları her cümle dinin devlet eliyle tekelleştirilmesine hizmet ediyor.
Halkın yarısından fazlasının hakkını helal etmediği Diyanet, yüzde 34’lük bir bütçe artışı ile 2019’da 10,4 milyarlık bütçeye kavuşuyor.
Sadece HDP’li üç Alevi vekilli, Zeynel Özen, Kemal Bülbül ve Ale Kenanoğlu’nun bu duruma dayanamayıp, kendi grup konuşmaları da dahil, bireysel söz haklarını kullanarak eleştirmeleri, DİB bütçesine karşı çıkan tek ve sahici konuşmaları yaptıklarını belirtmeliyiz.
LAİKLİK KARŞITI “LAİKLİK”
167 sayfada, Türkiye’de laikliğin yaşamasını, kurumsallaşmasını engeleyen, laiklik karşıtı bir laiklik savunulmuştur. Dinin devletleştirilmesini, devlet eliyle din, dindar, hutbe ve fetva üretmeyi laiklik sanan siyaset fukaralığı, Türk tipi laikliğin, laiklik karşıtı ideoloji olduğunu 94 yıldır kavrayamadılar.
“Laik TC. Devleti”nin TBMM’de yapılan konuşmalara bakın, kendinizi mescitte sanırsınız. Sadece dincilik ve “ben senden daha çok müslümanım” derinliğinde konuşmalar var.
“Laik TC. Devleti”nin TBMM’de yapılan konuşmalara bakın, kendinizi mescitte sanırsınız. Sadece dincilik ve “ben senden daha çok müslümanım” derinliğinde konuşmalar var.
TBMM, kimin daha müslüman, daha çok mezhepçi ve dinci olduğunu kanıtlamaya döndü. Geçenlerde de Adalet Bakanı TBMM kürsüsünden, “Bizler kulaklarımızda ezan sesleri ile büyüdük” derken, CHP sözcüsünün cevabı “Elbette bizde gazel sesleriyle değil, ezan sesleriyle büyüdük, alnımız secdeye geldi” oluyor.
Kendilerinden olmayanları yok sayan, ötekileştiren, dışlayan ve laiklik karşıtı siyasetin tek panzehiri laikliktir.
Laiklik kazanılmadan, siyaset demokratikleşmez ve toplumsal barış sağlanamaz. İşte bu nedenle siyasetin uhrevi retoriği ve dini değil, demokratik ve laik dili ve dünyevi manifestosu olur.
Çünkü siyaset gökyüzü ile değil, yeryüzünde yaşayan insanla alakalıdır.
Turan Eser / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder