Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin imara açılmasına karşı 2017 yılında yürütülen mücadele, yaklaşmakta olan yerel seçimler vesilesiyle basın yayın organlarında çeşitli şekillerde yeniden gündeme geldi. Bu mücadeleye öncülük eden Bakırköy Kent Savunması Yürütme Kurulu sözcüsü arkeolog ve kültür mirası yönetimi uzmanı Dr. İlknur Türkoğlu ile Bakırköy’de verdikleri mücadeleyi konuştuk.
Bakırköy Kent Savunması’nın son yıllarda yürüttüğü mücadele hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?
________________________________________________________________
Bakırköy Kent Savunması, Mimarlar Odası başta olmak üzere 80’e yakın bileşenle siyasi parti, STK'lar, demokratik kitle örgütleri, derneklerin yer aldığı, uzun yıllardır bir mücadele yürüten ama asıl içinden geçtiğimiz günlerde AKP tarafından karalanmasına hız verilen Gezi Direnişi’nden sonra daha etkin hale gelen bir oluşum. BKS’nin esas olarak kentin, kentsel çevrenin ranta, yağmaya karşı korunmasını hedeflediği söylenebilir.
DOĞUM HASTANESİ VE BİZANS KALINTILARI
BKS, özellikle son yıllarda Bakırköy’de kentsel rant kaynaklı çok fazla saldırı olduğu için birçok çalışma, etkinlik yaptı. 2016’da Bakırköy Kadın, Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nin yıkılması ve yerine rezidans yapılması, hastanenin de kent merkezinin dışına taşınması gündemdeydi. Bununla ilgili toplantılara, Arkeologlar Derneği’nin temsilcisi olarak ben katılmıştım, çünkü hastane arazisinin altında Bizans döneminden kalma Vaftizci Yahya Kilisesi kalıntıları vardı.
Oradaki talep hastane binasının yenilenmesi ve hastane olarak hizmet vermeye devam etmesiydi, değil mi?
________________________________________________________________
Evet tabii. Öncelikle kamusal sağlık hizmetinin sürdürülmesini savunduk, her zaman da bu ilkeyi savunuyoruz. Ama hastane yıkıldı sonuçta. Orada bir eylem gerçekleştirdik, fakat yıkımına ve rezidans inşasına engel olamadık. Hiç olmazsa tarihi kalıntılar korunsun diye bir mücadele verdik. Arkeoloji Müzesi ile iletişime geçtik. Bu konuda da yetkililerden olumlu bir yanıt gelmedi. Koruma Kurulu’na yazı yazdık, “gerek yoktur” yanıtı aldık.
TARİHİ DEMİRCİLER ÇARŞISI KURTARILDI AMA İNSANSIZLAŞTIRILDI
Bu süreçte belediye nasıl bir tutum sergiledi?
_________________________________________________________________
Belediyenin hastanenin yıkılması ve yerine rezidans yapılmasına karşı çıkan, halka da buna yönelik bir çağrıda bulunan etkin bir tutumu söz konusu olmadı.
Sonrasındaki gündemlerden biri tarihi Demirciler Çarşısı oldu. Bu çarşıdaki yapılar bir vakfa ait. Yıkılması ve yerine otopark yapılması gündeme geldi. Mimarlar Odası yaptığı girişimlerle çarşının 2. Derece tarihi eser olarak tescillenmesini sağladı. Bu sırada dükkanlar boşaltılmıştı ve çarşının, belediye tarafından korunmasına yönelik bir adım atılmadı. Sonrasında olması gereken belediyenin bir görevi olarak bir restorasyon çalışmasının başlatılmasıydı.
Ancak şu ana dek hiçbir şey yapılmamış durumda. Tarihi çarşı korunaksız bir şekilde öylece duruyor ve tabii giderek yıpranıyor. Bu çarşı, Osmanlı dönemine uzanan, Bakırköy’ün tarihi dokusu açısından çok önemli bir alan aslında. Dükkanların kapatılmasıyla birlikte, o alan bir insansızlaşma da yaşamış oldu. Sürekli deniyor ya, televizyon programlarında “insanı düşünen belediyecilik”. Oysa, bu insansızlaşmaya karşı öncelikle belediyenin bir mücadele yürütmesi, seçenekler yaratması gerekirdi. Mimarlar Odası, çarşının nasıl değerlendirilebileceğine dair, öğrencilere yönelik bir yarışma açtı. Çarşının bu hali ile onarılıp korunarak kentin günlük yaşamına kazandırılması için çalışmalarımız devam ediyor.
BAKIRKÖY’ÜN KÜLTÜREL DOKUSU
Bu süreçte, Bakırköy’ün tarihi kültürel dokusuna yönelik kültür turları da yaptınız. Bu dokudan biraz söz eder misiniz?
_________________________________________________________________
Evet. Bu turları örneğin, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni, Dikilitaş’ı da içine alacak şekilde yaptık. Şu anda Dikilitaş’ın da bir tarihi eser olarak mevcut hali içler acısı.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi arazisi içinde de çok önemli Bizans kalıntıları var. Örneğin Hipoje var, Bizans Dönemi’nden kalma yeraltı mezarı. Kazısı 1910’larda yapılmış ama şu anda toprağın altında çöplük halinde. M.S. 5., 6. yüzyıla tarihlenen bir yer.
Bu alanın da korunmasına yönelik olarak Bakırköy’de bugüne kadarki yerel yönetimlerin koruma kuruluna bir başvuruda bulunmuş olması gerekirdi. Bu hastanede bir dizi kültür katmanları mevcut. Hastane binası esas olarak Osmanlı Dönemi’nde 1914’de kışla olarak inşa edilmiş, cami, ahırlar vb. bölümler var. 1927 yılında kışla yapıları Dr. Mazhar Osman tarafından Akıl hastanesi’ne dönüştürülerek hizmete açılmış. Ancak, hastane binasını gezerken bu tarihi mirası ve bu mirasa dair hiçbir bilgi göremiyorsunuz. İç bahçede zaman zaman ortaya çıkan Bizans kalıntıları, sütunlar, sütun başlıkları var.
Bakırköy’de bu türden çok tarihi yapı var. İstanbul Caddesi üzerinde Mimar Kemaleddin’in eseri olan Elektrik İdaresi binası şu anda bakımsız bir halde. İncirli Caddesi üzerinde tarihi Resneli’nin konağı var, yıkılmak üzere...
BELEDİYELER TARİHİ DOKUYA SAHİP ÇIKMADI
Bakırköy, Bizans döneminde imparatorların saraylarının olduğu bir sayfiye yeri. Şu anda Bakırköy’de bu tarihi dokuya dair hiçbir şey görülemiyor. BKS bu yönde bilgilendirme toplantıları ve çeşitli etkinlikler gerçekleştiriyor. Oysa bu tarihi dokuya sahip çıkılması bugüne kadarki belediye yönetimlerinin asli görevleri arasında olmalıydı. Bir yerel yönetim, kentsel bir mekan olarak bir ilçenin tarihiyle ilgili hiçbir şey yapmamış ve yapmıyor.
ENDÜSTRİYEL KÜLTÜR MİRASI OLAN SÜMERBANK BİNASI YIKILDI
Aslında, bugünkü belediye yönetimini de içerecek şekilde, bugüne kadarki hiçbir belediye yönetiminin, bu tarihi dokunun korunarak, Bakırköy’ün daha güzel ve daha yaşanılası bir kentsel mekana dönüştürülmesi doğrultusunda hemen hemen hiçbir şey yapmamış olduğu açıkça görülüyor. Son dönemde, bu tür tarihi bir dokuyu içersin ya da içermesin, kentsel alanların ranta açılmasında bir yoğunlaşma söz konusu. BKS buna dair de bir mücadele yürüttü. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin imara açılmasına karşı yürütülen çalışma ciddi bir emek ürünü…
Bilindiği gibi, inşaat sektörü neoliberal ekonomik politikalar bütününde ağırlıklı bir yere sahip. En kolay para kazanılan sektörlerden biri inşaat. Geçtiğimiz yıllarda, fabrikaların kent merkezinden çıkarılmasına ya da kapatılmasına gidildi. Bunların en simgesel olanlarından biri, Bakırköy Sümerbank fabrikası. Bugün Sümerbank yıkılmış ve yerine kocaman bloklar inşa edilmiş durumda. Aslında, Sümerbank da bir endüstriyel kültür mirası olarak korunması gereken bir yapıydı. Ayrıca bu yapı ile kamuculuğun toplumsal yaşamda bir yer tuttuğunu da görebiliyoruz… İnsanlar, işçiler orada evlenmişler, düğünlerini orada yapmışlar, içinde bir kreş var, çocuklarının doğum günlerini orada kutlamışlar hep birlikte… Yine içinde Bizans adliye binası var. Endüstriyel kültür mirası olarak korunması gereken bu yapı ve alanı bir inşaat şirketine verildi ve önüne de bir otel inşa edildi.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne dönecek olursak, bu arazinin üzerinde daha fazla inşaat yapılabilmesi yönünde bir karar alınması, bu kararın kamuoyuna yansımasıyla birlikte BKS toplantılar, paneller düzenledi. İlk büyük toplantı geniş bir katılımla Altan Erbulak Sahnesi’nde oldu. Çünkü bu arazi kent içinde kalmış nadir yeşil alanlardan biri. Bakırköy dışındaki yurttaşlarımız da bu yeşil alana gelirler, yürüyüş yaparlar. Anıt ağaçlar var bahçesinde. Hastaların 1927’den itibaren ektiği ağaçlar var. Ve bu yeşil alan hastaların rehabilitasyonunda da kullanılmış. Bu arazinin imara açılması demek, bütün bunların yok edilmesi anlamına geliyordu. 2017’nin yaz aylarında, BKS olarak, hastanenin bahçesinde yine geniş katılımlı, birçok kurumun katımıyla bir basın açıklamasının gerçekleştirilmesine öncülük ettik. Bu etkinliğe milletvekillerimiz, siyasi parti temsilcileri ve binlerce kişi katıldı. Bu konuda Mimarlar Odası öncülüğünde BKS, Şehir Plancıları Odası, Tabipler Odası, Sağlık Emekçileri Sendikası birlikte mücadele etti. Mimarlar Odası Şehir Plancıları Odası ile birlikte arazinin imar planı değişikliğine karşı dava açtı. Dava süreci devam ediyor.
‘ŞEHİR HASTANESİ GERÇEĞİNİ ANLATTIK’
Bu çalışmanın hazırlık sürecinde hepimiz çok emek verdik gerçekten. Broşürler, pankartlar hazırladık. Yüzlerce kişi ve kuruluşla iletişime geçip basın açıklamasını gerçekleştirdik. “Hastane arazisinin ranta açılmasını istemiyoruz” başlıklı bir imza kampanyası düzenledik. Temmuz-Ağustos aylarında Özgürlük Meydanı’nda stand açtık, semt pazarlarını dolaştık. İki ayda otuz bin imza topladık. Ve bu imzaları yine bir basın açıklamasıyla bakanlığa teslim ettik.
Hastanenin imara açılması rezidans, otel vb yapılmasını kapsayan bir plandı. Belirli bir yere kadar plan değişikliği başarılabildi. Binaların eskimiş olması nedeniyle yenilenmeleri gerekiyor. Bu yenilemenin yeşil alanlara zarar vermeden yapılmasını da kabul ettirdik. Ayrıca oraya bir şehir hastanesi yapılması da planlanıyordu. BKS bu süreçte şehir hastanesi gerçeğini anlatan bir çalışma da yürüttü. Halkımıza şehir hastanelerine neden karşı çıkmak gerektiğini anlattık.
‘SAHİL ŞERİDİNDE SADECE BARUTHANE KURTARILABİLDİ’
Bu arada sahil şeridindeki yapılaşmaya dair de bir parantez açmakta yarar var. Hastaneyle ilgili olarak engelleme açısından başarılı olduk ama sahil şeridindeki yapılaşmaya engel olamadık. Mimarlar Odası bu yapılaşmayla ilgili olarak da dava açmıştı. Sahil şeridinde ise sadece Baruthane kurtarılabildi. Sahil şeridindeki yapılaşma konusunda da belediye yanlış bir tutum aldı. Galleria’nın sahil kısmındaki DATİ olarak bilinen proje için 200 bin metrekarelik deniz dolgusu ile ilgili olarak belediye sahte bir “referandum” düzenledi! Bakırköy dışından insanlar getirildi. Baruthane’nin kurtarılması da tamamen Ataköy sakinlerinin, halkın çabalarıyla gerçekleşti aslında. Belediye buna dair de etkili bir karşı koyuş örgütlemedi ve halkı bu tür bir mücadeleye davet etmedi.
'BELEDİYE YÖNETİMİ BİZE DESTEK OLMADI'
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin imara açılmasına karşı çıkılan süreçte, bütün bu imza toplama ve diğer çalışmaları yaparken, Bakırköy Belediyesi'nin bu çalışmaya hiçbir desteği, dayanışması söz konusu olmadı. Belediye yönetimi imza bile vermedi. Standa gelip destek dahi olmadı.
Şu noktanın altını çizmek istiyorum: Biz kent savunması olarak çağrı yaptığımız için, binlerce insan bu sayede geldi o eyleme. BKS çağırdığı için insanlar geldiler ve eylemi ele geçirmeye çalışan bir belediye yönetimi olduğunda da insanlar buna tepki duyarak, alanı terk ettiler. Belediye yönetiminin, bu türden bir organizasyonu yapmak, hastane arazisinin imara açılmasını halka mal etmek gibi bir düşüncesi zaten yoktu bütün bu süreçte.
‘KERİMOĞLU’NUN TUTUMU EMEK HIRSIZLIĞI, KINANMALI’
Şimdi, bugünlerde ise, 2019 yılında yapılması planlanan yerel seçimlere birkaç ay kala, bizim mücadelemiz bir seçim malzemesine dönüştürülmüş bulunuyor ve buna şiddetle itiraz etmek gerekiyor. Bakırköy Belediye Başkanı televizyon programlarına çıkıyor ve o zaman yaptığı gibi bugün de “hastane arazisi için ben mücadele ettim, ben başardım” şeklinde açıklamalar yapıyor. Bunun protesto edilmesi, kınanması gereken bir emek hırsızlığı olduğunu, Bakırköy Kent Savunması olarak, halkımıza, kamuoyuna ifade etmek durumundayız.
‘KENTSEL MEKANLARA İLİŞKİN KARARLARIN İNŞAAT ŞİRKETLERİYLE ALINMASINA KARŞI MÜCADELEYE DEVAM’
Son olarak, Bakırköy Kent Savunması olarak, önümüzdeki sürece, Bakırköy’e dair eklemek istedikleriniz?
_________________________________________________________________
Son yıllarda sürdürdüğümüz kent mücadelemizde, kamusal hastaneler konusunda, yeşil alanların korunması, sahil şeridinin yapılaşmaya açılmaması gibi pek çok mücadelede Bakırköy Belediye Başkanı ve Belediye yönetimi bu mücadelelerin hiçbir yerinde yer almadı. Şimdi ise yalan beyanlarla emek hırsızlığı yapıyorlar.
Yerel yönetimler halkımız tarafından seçilmiş yöneticilerin kendilerini tatmin etmek amacıyla istismar edeceği bir alan olamaz, olmamalı. Bu, sadece bugünkü değil, bundan sonra seçilmesi söz konusu olacak yerel yönetimler için de geçerli olmalı. Ve bu halkımız tarafından denetlenmeli. Biz Bakırköy Kent Savunması olarak, önümüzdeki süreçte, kamuya yani halkın kullanımına ait kentsel alanlara ilişkin kararların, halk yok sayılarak kapalı kapılar arkasında, inşaat şirketleri, müteahhitler ile birlikte alınmasına karşı olan mücadelemizi sürdüreceğiz. Halkımızı bu mücadeleye, dün olduğu gibi, yarın da sahip çıkmaya davet ediyoruz.
SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder