15 Aralık 2018 Cumartesi

Çiftlikbank gibi yönetirsen! - Arif Kızılyalın

Galatasaray Porto’ya, Beşiktaş Malmö’ye, Fenerbahçe de Trnava’ya yenildi Avrupa kupalarında, Akhisar haftalar önce havlu atmıştı zaten Edirne dışındaki yarışa. Ulusal takımı hiç sormayın, Ay-Yıldızlı formamızı küme düşürmüşlerdi!
 
Bu, işin sahadaki görüntüsü. Madalyonun öteki yüzünde ise mali açıdan nasıl kayba koştuğumuz var, ama kimsenin sesi soluğu çıkmıyor.

Geçenlerde futbol ekonomisti Tuğrul Akşar’la konuşuyorduk, resmi rakamlarda Türk futbolunun borcu 16 milyar sınırına dayanmış, bunun da aşağı yukarı 14.5 milyarı 4 büyüklere ait. 

Nasıl olur demeyin! F.Bahçe şeffaf davranıyor hesap kitap işinde. Galiba mali işlere bakan sayın Burhan Karaçam, bankacılık geçmişinden olsa gerek, pembe yalanlarla günü kurtarmıyor, 5.5-6 milyarı kabul etti. Beşiktaş’ta işler biraz saklı gizli olsa da raporlara yansıyan borç 5 milyar civarında, Galatasaray Riva’yı, Florya’yı sattığı halde borcu 3 milyara indirebilmiş, transfer yapamıyor. Trabzonspor 1.5 milyarlık borcu ile derin sularda gemi yüzdürüyor. 
 
Borçlar nasıl büyüdü? 
Peki, bu borçlar nasıl büyüdü? Size takım ismi vermeden bir örnekle aktarayım. Şimdi örneğin Portekiz ligi takımlarından birinde oynayan bir futbolcu düşünün. Menajeri bu oyuncusunu bizim takımlardan birine pazarlamak istiyor. Pazarlıklar, opsiyonlar derken oyuncu 5 milyon Avro’ya imza atıyor; sözleşme yapılırken de “Bonservisi elinde sudan ucuz” diye anons ediliyor. Sonra bu oyuncunun hesabına geçen paranın 4 milyonu aynı gün menajerinin hesabına, menajerden de “ilgili” şahıslara aktarılıyor. Oysa biraz araştırılsa, oyuncunun Portekiz’de kazandığı yıllık paranın 120-130 bin Avro olduğu ortaya çıkar. Bir başka örnek de bilinen isimler üzerinden. Mesela Ulusal Takım’da “kazara” bir iki kere oynamış bir ismin menajeri 4 büyüklerden birinin başkanına telefon açıyor; “Bu oyuncunun bonservisi şu kadar” diye. Sonra öteki menajer daha az bir tutar söylüyor, 3. menajer rakamı iyice düşürüyor ve bizim yöneticiler de “Ezeli rakibimizin 5 milyona alamadığı oyuncuyu biz 3’e bitirdik” diye TV’lere demeç veriyor. 

Elbette kulübünün hukuk birimi olduğu halde, kendi şahsi hukuk bürosundan kulübe 2 milyon TL’lik fatura kesen, daha sonra da ortada “Sosyal demokratım, falanca belediyeye de adayım” diyen yöneticiler de yok değil ülkemizde!
 
Bu iddiaların bir bölümünü Cumhuriyet yazdı, geçenlerde gazeteci Atilla TürkerAsena Özkan’ın TV programında belgelerini göstererek açıkladı. 

O yüzden 15-16 milyarlık borca şaşırmayın. Çiftlikbank gibi yönetiliyor futbolumuz ne yazık ki! 
 
Kurtuluş reçetesi! 
Peki kurtuluş söz konusu mu? 
Elbette, şu an iki yol var gibi duruyor. 
İlki, kulüplerin Katarlı, Amerikalı, Dubaili birilerine satılıp, “şirket” yapısı ile yönetilmesi. Bu reçete gerçekten sıkıntılı, çünkü bu patronların İngiltere-Amerika-Fransa’daki gibi gelmeyeceklerini, olayın manipülasyona açık olduğunu, işin perde arkasına kayıt dışı “milyar dolarların” sıkışacağını biliyoruz. 

İkinci yol, çok daha riskli. Hatta bu yöntem Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş camialarının kanaat önderlerinin kulağına gitmiş ve endişeliler! Geçenlerde şöyle özetledi eski bir başkan yardımcısı olayı: “İktidar, kulüplerin borçlarını bir havuzda toplayacak, yönetimler direkt bu sisteme bağlı çalışacak, muhalefet asla olmayacak, borcunuzu kapayacağız, kazandığınız kadar harcayacaksınız, uslu çocuk olacaksınız!” 

İlk bakıldığında makul gibi duruyor, ama inanın ki Katarlı şirket sahiplerinin koyacağı para kadar riskli bu sistem. Çünkü birden X, Y, Z Belediyespor takımları peyda olacak ve futbolumuzun köklü spor kulüplerinin önüne geçecekler, tribünler ruhunu kaybedecek! 

Elbette bir 3. yol daha var; o da yasal bahis! Ama bu 3. kapı iktidarın işine gelmez. Çünkü yıllık 5-6 milyar TL’lik kayba uğrar sistem! 
Düşünsenize yasal bahis platformu İddaa’ya hayat veren 150 profesyonel kulübün ayaklanıp, “Siz yılda 9 milyar ciro yaparken, bize 450 milyon veremezseniz” 
dediğini ve hemen organizasyonundan çekildiklerini! 

İşte Türk futbolunu kurtaracak yol budur; madem Fenerbahçe’si, Galatasaray’ı, Beşiktaş’ı adını kullandırıp yasal bahise paydaşlık yapıyor, öyleyse karşılığını almalı; Arabın parası ile iktidarın ulufelerine muhtaç olmamalıdır! 

O yüzden, Kulüpler Birliği Başkanı Sayın Fikret Orman, Katar’a heyet yollayıp, borç için çözüm (!) arayacağına, önce kendi altın yumurtlayan tavuğu için kafa yormalı ve bir şekilde İddaa ihalesine Kulüpler Birliği’ni sokmalıdır!

Arif Kızılyalın / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder