Gözlerinizi kapatın ve rüyaya yatın. Televizyon açık olsun ama… Televizyonda Erdoğan konuşuyor olsun… O hep konuşuyor da, siz özel bir konuşmaya denk gelmeye bakın; misal, TÜBİTAK ve TÜBA Ödül Töreni’nin canlı yayını.
Televizyondan; “Türkiye son 16 yıldaki hamleleriyle, asırlardır kendisine ve medeniyetine giydirilmeye çalışılan bağımlılık gömleğini parçalamıştır. … Tüm bunları da demokrasi ve özgürlükler alanında gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimlerle başardık” diyen bir ses yükseliyor olsun. “Özgürlüğün olmadığı yerde özgünlük de olmaz” desin.
Siz uykunun ve rüyanın sımsıcak kollarında biraz daha gevşeyin. “… Türk üniversiteleri, ilk defa bizim dönemimizde bilim üretim merkezleri haline geldi” desin ses.
“…son 16 yılda sadece ekonomide, siyasette, diplomaside değil, üniversitelerin demokratikleşmesinde, özgürleşmesinde de önemli adımlar attık” desin. “… teröre bulaşmadığı, şiddeti kutsamadığı sürece her türlü fikrin, eleştirinin yapılabildiği bilimsel araştırmalara her türlü desteğin verildiği bir özgürlük ortamının tesis edildiğini” ilan etsin.
Rüyada biri araya girer de; en parlak beyinlerin üniversitelerden kaçmaya çalıştığını, akademik kariyerinin başındaki hemen her gencin kapağı yurtdışına atma hayaliyle yaşadığını, demokrasi geldi denilen üniversitelere en çok oyu değil en azı alanların rektör atandığını, hatta o seçimlerin de rafa kaldırıldığını söylerse, “Kör şeytan, kör gözüne lanet” diye kovun rüyanızdan.
Üniversitelerimizin sağlanan özgürlük ortamında ne kadar geliştiğinin kanıtı olarak;
108 devlet üniversitesi içinde 90. olan üniversitelerimizin rektörlerine bile saatte 232 km yapabilecek, yabancı menşeili, uydu telefonlu süper lüks araçlar tahsis edebilecek duruma geldiğimizi hatırlatın kör şeytana.
Konuşan, eleştiren sanatçıların, televizyoncuların, gazetecilerin para ve hapis cezalarıyla susturulmaya çalışıldıklarını söylemeye kalkarsa; “Konuyu dağıtma” deyin. Konumuz; üniversiteler ve onların son 16 yılın özgürlük ortamı ve imkanlarıyla nasıl geliştiği!
Konuşan, eleştiren sanatçıların, televizyoncuların, gazetecilerin para ve hapis cezalarıyla susturulmaya çalışıldıklarını söylemeye kalkarsa; “Konuyu dağıtma” deyin. Konumuz; üniversiteler ve onların son 16 yılın özgürlük ortamı ve imkanlarıyla nasıl geliştiği!
“Öğrenci başına 4,5 öğretim üyesi düşen üniversite dünyanın neresinde görülmüş” deyin ona. Bizde, misal, Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nde toplam 9 öğrenci varken, 41 akademik personel olduğunu anlatın. Hiçbir öğrenci tarafından tercih edilmediği halde, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Eğridir Su Ürünleri Fakültesi’nde; 10 profesör, 7 doçent, 6 yardımcı doçent 32 akademik personel olduğunu hatırlatın.
Kaç öğrenciye bir öğretim üyesi düştüğü bir ölçü ise üniversite için, “hiç öğrenciye çok öğretim üyesi” düşmesiyle gururlanmayalım da ne yapalım!
“Kör Şeytan” bu, git deyince gitmeyecek; öğrencisi olmayan üniversitelere lüks otomobil, bol kadro tahsis edilirken, ülkenin en önemli üniversitelerinin yeterli kadro ve bütçeden yoksun bırakıldığını anlatacaktır.
“Kör Şeytan” bu, git deyince gitmeyecek; öğrencisi olmayan üniversitelere lüks otomobil, bol kadro tahsis edilirken, ülkenin en önemli üniversitelerinin yeterli kadro ve bütçeden yoksun bırakıldığını anlatacaktır.
“Üniversitelerimizden beklenen, araştırma yapıp, bilgiyi üretmeleri değil, AKP iktidarına kayıtsız şartsız itaat ve sadakattir” deyip, bu yüzden artık dünyanın en iyi üniversiteleri arasında hiçbir üniversitemizin yer almadığını, İran’ın ve Suudi Arabistan’ın bile gerisinde kaldığımızı anlatacaktır.
Her geçen gün daha kötüye gittiğimizi iddia edip; “2014-2015 yılında Avrupa ve Amerika’nın seçkin eğitim kurumları ile yarışan ODTÜ, bugün Ürdün, İran ve Suudi Arabistan üniversitelerinin gerisine düşmüştür” diyecektir.
Şeytanı rüyanızdan kovamıyorsanız uyanın… diyeceğim ama, uyandığınız yer rüyanızı aratabilir!
L. DOĞAN TILIÇ / BİRGÜN
Not: İlla da şeytana kulak vermek istiyorsanız Dr. Burhan Özfatura’nın şu yazısına göz atın: https://www.gozlemgazetesi.com/HaberDetay/1108227/bir-zamanlar-odtu.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder