“Uçurtmayı Vurmasınlar”dan “Uçurtma Avcısı”na geçişin bu kadar kolay olduğu bir başka coğrafya var mıdır? Malum, ikisinin de kahramanı bir erkek çocuk. Birincisinin mekânı Türkiye, ikincisi Afganistan’da bir yerde geçiyor. İkisi de aynı adlı romandan uyarlanma.
Farkı ne?
Birincisi laik bir cumhuriyet olan fakat faşizmin ağır baskısı altındaki Türkiye’de geçiyor.
İkincisi Taliban denilen yobaz cihatçı örgütün esareti altındaki Afganistan’da.
Birincisinde mahpusta olsa bile çocuğun elinden tutan solcu ablaları var, ikincisi bir insanlık çölünün ortasında yapayalnız. Biri bizim Barış’ın öyküsü, diğeri Afganistanlı Gulâm’ın. Kahramanın ismi neydi hatırlamıyorum ama esası budur.
Barış Türkiye’de faşistlerin, Gulam, Afganistan’da İslamcıların esiri olmuştur.
“Kulampara” diye bir sözcüğümüz var, tuhaf bir kültürel sentezin ürünü. “Gulâm” Arapça “oğlan” demek, “pâre” Farsça “sevici”... Bu sentez bu şekliyle gelip Osmanlı diline yerleşmiş. Askeri tarihte yeri var, “bıyığı terlememiş oğlan” demek. Tımar sahiplerinin harp esnasında birlikte götürdüklerine karşılık düşüyor. Henüz “seks kölesi” olmamakla birlikte belli ki bir tür köleden söz ediyoruz. Mehmet Zeki Pakalın “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü”nde şöyle açıklıyor; “Mahbup, dost, muglim, lûtî yerine kullanılır bir tabirdir. Halk ağzında kulampara suretinde kullanılır.” Demek ki kelimeyi bir tür Arap-Fars-Osmanlı sentezi sayabiliriz. Oğlan sevici yetişkinler için kullanılıyor. Müslüman toplumlarda yaygındır ama en çok Afganistan’da kurumsallaşmıştır.
Afganistan'da nasıl toplumsal bir yaraya dönüştüğü "Uçurtma Avcısı" adlı roman ve uyarlaması olan aynı adlı filmde anlatılıyor. Bir sürü sakallı, şalvarlı, takkeli yobaz bu çocukları her türlü kullanmaktadır. Gulâmparalık, Afganistan-Pakistan hattında bir kültürel öğedir uzun zamandır. Bu adı taşıyan, bu adla ünlenen şahsiyetler bile vardır. Mesela Gulâm İshak Han Pakistanlı bir siyasetçidir. Kenan Evren’in yakın dostu olan Ziya-ül Hak ölünce yerine vekâleten devlet başkanı oldu. 1988’de yeniden seçildi. 1990’da Benazir Butto hükümetini, üç yıl sonra Şerif Navaz hükümetini görevden alarak parlamentoyu feshetti. “Gulam”lığı herhalde icraatlarından dolayı değildir.
Sadede geleyim; erkek veya kız çocuk istismarı müslüman toplumlarda yaygındır ve meşru kabul edilir. Bu işler daha çok cemaat, tarikat benzeri yapılar içinde döner. Taliban ülkeyi koca bir cemaate dönüştürdüğü için ulusal bir ölçeğe ulaşmıştır ama esası budur. Laiklik yoksa bu tür cemaatler hemen her yerde kulamparalar çetesine dönüşür. Fıtratındandır.
***
Hep söylüyoruz, din çoğalıyorsa ahlak azalır. Ahlakla inancın bağı çok uzun süredir kopuk. Üzerine eğitimin dinselleştirilmesi geldi. Fethullahçılardan aldıkları yurtları okulları, başka tarikatlara teslim ettiler. Her yandan çocuk çığlıkları yükseliyor haliyle.
“Ulema” AKP iktidarından aldığı güçle evlenme yaşını beşe indirdi malumunuz. Ama duyanlar bunun kız çocukları ile ilgili olduğunu sanıyor. Son on yılda kamuoyuna yansıyan vakalar erkek çocukların daha büyük bir hedef olduğunu ortaya çıkarıyor. Dedik ya fıtratları böyle. Laikliği tepeleyip, dini her yere soktun mu bunun ilk sonuçlarından biri kulamparalığın hortlamasıdır.
Yakın zamanda Erzurum'da iki aile darp iddiasıyla birbirlerinden şikâyetçi oldu. Jandarma olayı araştırırken ailelerden birinin çocuğunun komşusu tarafından cinsel istismara uğradığı yönünde bilgilere ulaştı. Çocuk, ilkokul yıllarından itibaren cinsel istismara uğradığını anlattı. Duruşmada konuşan mağdur çocuğun annesi, sanığın ailesinin sürekli evlerine gelerek, kendilerine şikâyetten vazgeçmeleri konusunda baskı yaptığını ifade etti ve ekledi: "Sanığın annesi evime gelerek, 'Senin çocuğun erkek. Kızlığı bozulmadı ki. Bir şey olmaz, unutur gider' diyor..."
Erbaa ilçesindeki Çarşı Camii imamı İbrahim Galip, "Kadınlardan yönetici olmaz. Münafıktır kadınlar. Kadınların önderliğinde yol alınmaz" dedi bunun üstüne. Çocuklara tebelleş olmasıyla ünlenen “Nurofil”, "Erkeğe mesaj gönderdikten sonra Kuran ezberlesen ne işe yarayacak?" diye ekledi. Bütün bunlar olurken AKP’yi eleştirdi diye Fatih Portakal hakkında suç duyurusunda bulunan AKP’li avukatın çıplak fotoğraflarını ve videolarını çekip özel mesajla başka erkeklere gönderdiği anlaşıldı.
Bilmem “kulampara düzenini” neredeyse ülkenin bir haftasına sığan bu olaylardan daha iyi ne anlatabilir?
***
Dini otorite kisvesine büründün ve beş yaşındaki çocukların yatağa atılmasına cevaz verdin. Üstüne bu lakırdıları emir telakki eden “Gulampara”lara teslim ettin bebeleri. Ne umabilirsin bu durumda?
Dünyada çocuk istismarının en çok yaşandığı 11 ülke arasında Türkiye ilk sırada yer alıyor. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin araştırmasına göre, ülkemizde istismara uğramış çocuk oranını yüzde 33. Her 3 çocuktan 1'i demek bu. Araştırmalara göre istismarcıların en az yüzde 50’si çocukluğunda istismara uğramış kişiler. 2018 Türkiye'de Çocuk İstismarı Raporu'na göre cinsel suç mağduru çocukların yüzdesi 2014'ten 2016'ya yüzde 33 arttı. Çocuk mağdur sayısı 2014'te 74 bin 064 iken, 2016'da 83 bin 552'ye yükseldi.
Peki neden? Ortaöğretim yurtlarının neredeyse tamamına yakını tarikatların kontrolünde. İktidar politikasının bir tezahürü olan tarikat yurtları, yobazlığın, cinsel sapıklığın, kulamparalığın rutine döndüğü yerler haline geldi. Haliyle çocuk çığlıkları yükseliyor ülkenin her yanından. Tecavüze uğruyorlar, taciz ediliyorlar, yakılıyorlar, öldürülüyorlar. Kulampara düzeninin çarkları arasında öğütülmüş aileler ise bu çığlıkları seyretmekle yetiniyor.
***
“Uçurtmayı Vurmasınlar”ın yönetmeni çivileme havuza atladı geçen hafta, “ben politik film yapmadım” dedi. Haklı, artık ülkenin gerçeği de politikası da orada değil. “Uçurtma Avcısı”nın eşiğindeyiz şimdi. Ülke büyük bir hapishaneye, harlı bir kadın ve çocuk cehennemine dönüştü. Bıraktık çocukların hapishanede büyümesini, tarikatların elinden nasıl kurtarırız diye kederleniyoruz.
"Afganistan'da çocuk çok ama çocukluk yok" deniliyordu “Uçurtma Avcısı”nın bir yerinde. Kulampara düzeninde çocukluk olmaz.
Mücadele etmezseniz, ayağa kalkmazsanız yakında bunun Türkçe versiyonunu da duyacaksınız: Türkiye’de çocuk çok ama çocukluk yok…
Orhan Gökdemir / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder