17 Aralık 2018 Pazartesi

‘Özel cinayeti’ bizzat yerinde gördüm - Zafer Arapkirli

1990’lı yılların ortasında bir kış günüydü. Londra’da, evden işe günlük yolculuk için, bir sabah Catford Bridge- Charing Cross banliyö trenini beklerken, saatime bakıp yaklaşık 100 saniyelik gecikmeye homurdandığımı hatırlıyorum. Hemen yanımdaki 80’li yaşlardaki beyefendinin dikkatini çekmişim. 
Üzgün ve kırgın bir ifade ile, “Bak, genç adam..” dedi. “Bir zamanlar, bu trenlerle  saatlerimizi ayarlardık…” 
90 öncesinde o dönemleri de görmüş biri sıfatıyla “Haklısınız..” dedim. “Ben de bilirim o zamanları ve sizin hayal kırıklığınızı çok iyi anlıyorum. Ama bir de şöyle bakın.. Benim ülkemde bu 2 dakikalık gecikme bile bir nimet ve bir mükemmeliyet sayılabilirdi..” 
Karşılıklı gülümsedik ve ayrıldık. 

Neden o hale gelmişti anlı şanlı, “Saatleri ayarlatacak mükemmeliyetteki Britanya Demiryolları (British Rail)?” 

O da ben de, biliyorduk nedenini:  Özelleştirme. 
1980’li yıllarda, her şeye “Parra parra parra” diye bakan ve “Toplum diye bir şey yoktur, birey vardır. Devlet değil, özel sektör esastır” diye Başbakan Margaret Thatcher iktidarı ile başlayan ve halefi John Major ile devam ettirilen özelleştirme çılgınlığı, her şey gibi trenleri de rayından çıkarmıştı. 

Telekomdan sağlık sistemine, enerji-su şebekelerine ve ulaştırmaya kadar her şeyin özel sektöre peşkeş çekilmesine karşı çıkanlara “Komünist-Bozguncu-Çapulcu” damgasının vurulduğu o yılları çok iyi hatırlıyorum. Uzun yıllar iktidara hasret kalmış muhafazakârlar, bu sektörlerde İşçi Partisi iktidarındaki kötüleşmeyi bahane ederek “suçun yönetimlerde değil, sistemde yani Devletçilik’te olduğu” yalanı ile haraç mezat özelleştirdiler her şeyi. 

Yalan şöyle pazarlandı: 
- Devlet tren, vapur, uçak, hastane işletmez. (Nasıl? Size çok tanıdık geldideğil mi?) 
- Özel sektör rekabetçi bir ortamda çalışacak. (Rekabet neden şarttır?Anlayamamışımdır? 
- Maliyetler azalır, fiyatlar düşer. (Asla olmadı. Tam tersine, kâr hırsı ile fiyatlar fırladı.) 
- Tercih şansınız olacak. (A’dan B’ye giden tek bir tren hattında nasıl bir tercih olabilecekti ki?) 
- Özel firmalar daha kaliteli uzman eleman çalıştırır ve işler daha iyi yürür.(Devlet neden yapamazmış ki bunu?) 

Ve bir yığın tam safsata içerikli gerekçeler. 

Özel sektör firmalarına verilen “Ballı kâr garantisini ve zararlara karşı sübvansiyonu” (Nasıl? Bu da tanıdık geldi değil mi?) anlatmaya yerim yok. 
1993’te yaşanan demiryolu özelleştirmesine gerekçe gösterilen tüm bu hayâsızca yalanlar, sonuçta tüm ülkenin lanet okuduğu, 1999, 2000 ve 2002’deki feci kazalarla açgözlü özelleştirmecilerin suratında patladı. 

Muhaliflerin ısrarla aksi yönde uyardıkları üzere, amaçlanan hiçbir fayda sağlanmadığı gibi, demiryollarının sahipliği, vagon ve lokomotiflerin ve sinyalizasyon sisteminin sahipliği ya da bazı yerlerde (maliyet hesabı nedeniyle) bulunmaması ya da çalışmaması, işletmecilik hakları, bakım onarım sorumluluğu-sorumsuzluğu, fiyat belirleme politikaları ile yolcuların (özelleştirmecilere göre yolunacak kaz/müşteri) hakları gibi konularda tam bir kaos yaşandı. 

Bugün, Britanya bu yoldan geri dönebilmenin yollarını arar ve bu enkazı kaldırmaya çalışırken, şu gerçekler bir kez daha anımsatılıyor: 

Evet, devlet (bal gibi de) trenvapur- otobüs-uçak çalıştırır. Çünkü ulaşım hakkı, ucuz (hatta mümkünse bedava), temiz ulaşım hakkı, vergi ödeyen olmaktan kaynaklanan temel bir vatandaşlık hakkıdır. 
Evet, sağlık, eğitim, ulaştırma ve iletişim gibi temel hizmetler, piyasa koşullarına terk edilirse, yani özel sektöre terk edilirse sonuç, Britanya örneğinde tartışmasız biçimde görüldüğü üzere, soygundur, çöküntüdür ve kaostur.

 
Heveslenenlere duyurulur. 
Üstelik “Denemesi bedava değil”, çok yüksek maliyetlidir. Maliyet de, maalesef  “insan canıdır, insan kanıdır”.

 Zafer Arapkirli / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder