15 Ocak 2019 Salı

2 yılda 45 binden fazla Türk ilticacı - İBRAHİM SİRKECİ

Yeni yılın ‘Türkiye’den beyin göçü’ tartışması devam ettiği için bir kez daha oturup istatistikleri ve kayıtlara baktım. Göç konusunda paparazzileştirilmiş haberler dünyanın her yerinde yaygın. Londra’da mültecilere 10 odalı konaklar verildiği ya da Türkiye’de Suriyelilerin masaj masraflarının devlet tarafından karşılandığı gibi yalan ve yanıltıcı haberlerin sosyal ve sosyal olmayan medyada ne kadar muteber olduğunu söylemeye gerek yok. Kısaca genel eğilim abartılı olan ama gerçek olmayanın peşine takılmak.
Bu durumda yine de ‘gerçekler de böyle’ diyerek notumuzu almak önemli. Mutlaka gerçeği de duymak isteyenler vardır. New York Times haberinin ardından devletin düzeltmeleri ve devletseverlerin komplocu tavırları geldi. New York Times’ın ne ajanlığı ne Fetöcülüğü kaldı.

Türkiye’den giden göçle ilgili TÜİK verilerine dair düzeltme haklıydı. TÜİK verilerindeki Türk vatandaşları gidenlerin yarısından biraz azını oluşturuyordu. New York Times’ın bu hatayı yapmaması gerekirdi. Ancak TÜİK’in konuyla ilgili 5 Eylül 2018 tarihli bülteni de bu ayrımı net olarak ilan etmediği için belki de affedilebilir bir hata.
Holdinglerin yurtdışına finansman kaçırması kapitalist küresel ekonomi mantığı içinde yeri olan bir durum. Haberde adı geçen büyük patronların da yaptığı iş kendi mantığı içinde anlaşılır ama affedilir değil.
Ancak bütün bu tekzipler ve bahaneler ve anlaşılabilir durumlar önümüzdeki gerçeği değiştirmiyor. İnsanlar Türkiye’yi akın akın terkediyor. Bunların içinde yabancılar da var Türk vatandaşları da var. Türkiye’nin ne nüfus sayım yöntemi, ne seçmen kayıt sistemi, ne de sınır istatistikleri maalesef pek güvenilir değil. Bu alanlarda ve özellikle göç kayıt ve istatistiklerinde dünyanın pek çok ülkesi çok daha iyi durumda da değil.
Bütün bu mazeretlerimize karşın var olan ‘dış kaynaklar’ bize ülkenin hem Türkiye’de yaşayan yabancılar hem de Türk vatandaşları açısından ‘güvenli’ ve ‘huzurlu’ bir yer olma idealinden hızla uzaklaştığını gösteriyor. İltica istatistikleri bir ülkenin ne kadar ‘kaçılası’ hale geldiğinin bir göstergesidir.
AB’nin kayıtlara dayalı verilerine göre 28 AB ülkesi ve İsviçre, İzlanda, Liechtenstein ve Norveç’e sığınma başvurusunda bulunmuş olan Türk vatandaşlarının sayısı 2008’den 2016’ya dek ortalama 6.689 iken, 2016’nın ikinci yarısında, yani darbe girişiminden hemen sonra 4’e katlanmış. 2015’te 5.495 Türk vatandaşı Avrupa’da iltica başvurusu yaparken bu sayı 2016’da 11.670’ya, 2017’de 15.575’e ve 2018’de Ocak-Kasım döneminde 22.025’e yükselmiş.
Darbe girişiminden bu yana toplam başvuru sayısı 45 binden fazla. Başvuruların bir kısmının eş ve çocukları da kapsadığını düşünürsek Türkiye’den şikayet edip siyasi sığınma arayan kişi sayısının bu toplamdan çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bu sayılar, Türkiye’yi yeniden dünyanın en çok sığınmacı üreten ülkeleri sıralamasında Irak, Suriye, Afganistan arasında ilk beşe çıkardı. Övünülmesi zor bir ‘başarı’.
Türkiye haklı olarak en kalabalık Suriyeli mülteci nüfusunu barındırmakla övünüyor. Ancak bu konuda da bazı rakamlara bakmak lazım. Türkiye’den kaçan yabancı uyruklu nüfus da az değil. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre her yıl Türkiye’den ayrılan yabancı uyruklu nüfus, ayrılan Türk vatandaşlarının en az 4-5 katı olarak gerçekleşmiş. Örneğin 2017 yılında 16.685’i Türk olmak üzere 95,203 kişi Türkiye’den ayrılıp başka bir ülkeye sığınma başvurusu yapmış.
Darbe girişimi ve genel otoriterleşme ile artan göçler arasında bir ilişki olduğu ortada. Burada tekzip edilecek bir şey yok. Oturup düşünülecek çok şey var.
İyi haftalar ve bol şanslar.
İbrahim Sirkeci / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder