Cumhuriyet gazetesine gelince “alet çantamı” tekrar açtığıma göre, zaman zaman “zula”ya başvurmam gerekiyor. Demokrasiyi koruyan kişi, anayasa alerjisiyle maruf R.T. Erdoğan değil kuşkusuz. Görev süresince Cumhuriyet ve demokrasi için ciddi mücadele veren Ahmet Necdet Sezer. Ne yazık ki değer ve önemi bilinmedi. Görev süresi 16 Mayıs 2007’de biten Sezer, sonuncusu “Nükleer Yasası” olmak üzere AKP hükümeti tarafından çıkarılan 22 yasayı veto etti. Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışıyla ilgili anayasa değişikliğine ve imam-hatiplilerin üniversiteye girişini kolaylaştıran yasaya karşı çıktı.
Okuyacağınız yazıyı (Hürriyet, 24 Aralık 2002) zuladan çıkarıyorum:
Aklıma tuhaf sorular geliyor: Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı, başbakanı, hükümeti, Meclis başkanı mı yok?.. Hepsi var, güvenoyu almış hükümet de güya işbaşında... Peki, bu sabırsızlık niçin? Daha dün “Benim referansım İslamdır” diye haykıran bir yeminlinin önce milletvekili, sonra başbakan olması için mi? İyi de, Türkiye’nin huzurundan, demokrasiden ve hukuk devletinin ilkelerinden daha mı öncelikli bu kimsenin kişisel sorunu?
Üstelik bu yordamsızlık, bu patavatsızlık, demokrasi, hukuk ve yurtseverlik adına yapılmakta! Şu anda başbakanlık yapan kişi ve AKP milletvekilleri nice yeteneksiz ve beceriksizler ki amigolar “Tayyip Erdoğan da Tayyip Erdoğan!” diye tutturuyorlar.
İtiraf etmem gerekir ki Tayyip Erdoğan konusunda izlenen bıktırma ve bunaltma politikası etkili oldu. Demokrasi ve hukuku acizleştiren sürdemokratlar, “Ne olur canım, adamcağız haksızlığa uğramıştı, değişsin anayasa, herkesin gönlü olsun!” diye icazet vermişlerdi. Dayanak, “Anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz!” diyen (Turgut) Özal mantığıydı. Bu mantığın oyunlarını Türkiye yuttu ama AB yutmadı; Cumhurbaşkanı dışında herkesi uyuttular. Sürdemokratlar, şimdi, Cumhurbaşkanı’nın kamu vicdanına (!), halkın iradesine (!) ters düştüğünü ileri sürecekler. Bunların hepsi safsata! Cumhurbaşkanı Cumhuriyetin ilkelerinin, demokrasinin, hukuk devletinin onurunu kurtarmıştır. Ama iş burada bitmiyor: Referandumsa referandum! Türkiye bu sınava girmeli artık!
ÖZDEMİR İNCE / CUMHURİYET
*Deniz Baykal
Okuyacağınız yazıyı (Hürriyet, 24 Aralık 2002) zuladan çıkarıyorum:
[Cumhurbaşkanı Sezer, Türkiye’nin siyasal ahlak ve kimliğinin uğradığı sistemli yozlaştırma saldırısına “Dur!” diyerek, Erdoğan’ı milletvekili yapmak için sahnelenen alicengiz oyununu veto etti. Sezer’in üç sayfalık veto gerekçesinin ruhunu şu cümle özetliyor: “Her üç düzenleme birlikte ele alındığında yapılmak istenilen Anayasa değişikliğinin ‘öznel, somut ve kişisel’ amaçla gerçekleştirildiği ortaya çıkmaktadır.” Elini saygı ile öptüğüm “hukuk” kendisine ve Cumhuriyet’e karşı hazırlanan komployu nasıl da boşa çıkarıyor. Bunun anlamı şu: Sezer, anayasanın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76. maddesindeki değişikliği, ara seçimi kolaylaştıran ve süresini de 60 günden 90 güne çıkaran maddeyi hukuk etiğine uygun bulmuyor.***
14 Mayıs 1950’de, demokrasi icabı, İstiklal Caddesi’nde tramvay raylarının üzerine uzunkös yatan berduşu andıran sürdemokratlar (“sürrealistler” gibi düşünelim!) şimdi Sezer’e karşı saldırıya geçerler artık!..***
Aklıma tuhaf sorular geliyor: Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı, başbakanı, hükümeti, Meclis başkanı mı yok?.. Hepsi var, güvenoyu almış hükümet de güya işbaşında... Peki, bu sabırsızlık niçin? Daha dün “Benim referansım İslamdır” diye haykıran bir yeminlinin önce milletvekili, sonra başbakan olması için mi? İyi de, Türkiye’nin huzurundan, demokrasiden ve hukuk devletinin ilkelerinden daha mı öncelikli bu kimsenin kişisel sorunu?
Üstelik bu yordamsızlık, bu patavatsızlık, demokrasi, hukuk ve yurtseverlik adına yapılmakta! Şu anda başbakanlık yapan kişi ve AKP milletvekilleri nice yeteneksiz ve beceriksizler ki amigolar “Tayyip Erdoğan da Tayyip Erdoğan!” diye tutturuyorlar.
İtiraf etmem gerekir ki Tayyip Erdoğan konusunda izlenen bıktırma ve bunaltma politikası etkili oldu. Demokrasi ve hukuku acizleştiren sürdemokratlar, “Ne olur canım, adamcağız haksızlığa uğramıştı, değişsin anayasa, herkesin gönlü olsun!” diye icazet vermişlerdi. Dayanak, “Anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz!” diyen (Turgut) Özal mantığıydı. Bu mantığın oyunlarını Türkiye yuttu ama AB yutmadı; Cumhurbaşkanı dışında herkesi uyuttular. Sürdemokratlar, şimdi, Cumhurbaşkanı’nın kamu vicdanına (!), halkın iradesine (!) ters düştüğünü ileri sürecekler. Bunların hepsi safsata! Cumhurbaşkanı Cumhuriyetin ilkelerinin, demokrasinin, hukuk devletinin onurunu kurtarmıştır. Ama iş burada bitmiyor: Referandumsa referandum! Türkiye bu sınava girmeli artık!
Seçim yenilgisinin başarı olduğu yanılsamasına kapılan CHP, genel başkanının* bir fantezisi uğruna, hukuk devletinin ve demokrasinin iğfal edilmesine bir kez daha göz yumacak mı? CHP’nin, sonu referanduma varacak bir süreçte, Cumhurbaşkanı’yla birlikte Türkiye’yi savunmaktan başka bir şansı yok... Tarihin çöplüğünde yer ayırtmak istemiyorsa tabii... Son söz: Başbakan Abdullah Gül’ün AKP Genel Başkanı olması Türkiye’nin hayrına olur! (Hürriyet, 24 Aralık 2002)]***
ÖZDEMİR İNCE / CUMHURİYET
*Deniz Baykal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder