Türkiye tarımı uluslararası rekabete açıldı. Bu rekabet eşit olmayan şartlarda oluşuyor. Küçük-yetersiz alanlarda üretim yapan çiftçi, az sayıda hayvan besleyen üretici, büyük alanlarda ve teknolojik imkânlarla üretim yapanlarla rekabete zorlandığında, doğal olarak, yenik düşüyor. Yapılması gereken, kısa dönemde, gümrük önlemleri ile bu haksız rekabeti önlemek, daha uzun dönemde ise çiftçimizi rekabet edecek güce kavuşturmaktır.
Cumhuriyet kurulduğunda bu toprakların perişan hali hepimizin malumudur. Nüfusun yüzde 85’i köylerde yaşarken kendisini ve geri kalan yüzde15’i ancak besleyebiliyordu. Malını tüketiciye ulaştıracak yol yoktu, kullandığı teknolojiler bin yıl önce kullanılanlarla tıpatıp aynı idi. Cumhuriyet ile birlikte tarıma makine, teknik destek, kimyasal gübre girdi; böylece hem işlenen toprak miktarı hem de verim arttı ve Türk tarımı artan nüfusu beslemeye devam etti.
Günümüzde çiftçi nüfusu çok azaldı, tarım ile geçinemeyen ve şehirlerdeki işgücü talebini gören insanlar şehirlere göç ettiler. Çiftçi nüfusu, doğru istatistikler olmamakla birlikte, genel nüfusun yüzde 5’inin altındadır. Kırsal alanlarda yaşayan kişilerin hepsini çiftçi kabul etmek doğru değildir. Çiftçi, gelirinin tamamını veya önemli kısmını topraktan elde eden, zamanını ve gücünü toprağa harcayan kişilerdir. Kırsal alanlarda yaşayanların önemli bir kısmı geçimini emekli aylığı, inşaat veya turizm işçiliği vs. ile sağlamaktadır ve bu kişilerin verimli çiftçilik yapması beklenemez.
Tarımın iki önemli problemi
Göz önüne alınması gerekli bir olgu, kırsal alanda yaşayan insanların da tüketim ekonomisi içine girmiş olmalarıdır. Artan tüketim talepleri ile birlikte çiftçi gelirinin de artması gerekiyor ki mevcut üretim modeli ve toprak dağılımı ile bunu oluşturmak olanağı yoktur. Bu üretim modelini değiştirmez isek zamanla kırsal alanlarda sadece şehre göç etme imkânı olmayan yaşlı insanlar kalır ve tarımsal üretim düşmeye devam eder.
Göz önüne alınması gerekli bir olgu, kırsal alanda yaşayan insanların da tüketim ekonomisi içine girmiş olmalarıdır. Artan tüketim talepleri ile birlikte çiftçi gelirinin de artması gerekiyor ki mevcut üretim modeli ve toprak dağılımı ile bunu oluşturmak olanağı yoktur. Bu üretim modelini değiştirmez isek zamanla kırsal alanlarda sadece şehre göç etme imkânı olmayan yaşlı insanlar kalır ve tarımsal üretim düşmeye devam eder.
Türkiye tarımının iki önemli problemi gerçek çiftçilerin küçük ve dağınık topraklarla geçinmek zorunda olmaları ve teknik destekten yoksun olmalarıdır. Tarım topraklarının önemli bir kısmı çiftçiliği terk etmiş, şehirlere göçmüş insanların elindedir. Bir kısım topraklar da kırsal alanlarda yaşayan ama gelirinin önemli bir kısmını başka işlerden elde edenlerin elindedir ki bu insanların verimli tarım yapması olanaksızdır. Yapılması gereken, tarımı terk etmiş insanların topraklarını satın almak ve bu toprakları gerçek çiftçilere teslim etmektir. Bir çiftçiye gerekli olan asgari tarım alanı, bölgenin yağışına, iklimine, toprak yapısına, sulama imkânlarına göre değişir. Örnek olarak kıraç alanlarda tahıl üreten bir çiftçinin en az 100 hektar alana ihtiyacı var iken, Antalya civarında seracılık yapan bir çiftçinin toprak ihtiyacı bir hektardan fazla değildir.
Ayağını toprağa basan görevli
Diğer ürün ve bölgelerde gerekli tarım alanı 100 ile 1 hektar arasında değişecektir. Hayvansal üretim yapan çiftçilerin de büyük sayılarda hayvana sahip olması, yemin büyük kısmını kendi topraklarında üretmesi ve/veya meralardan ve yaylalardan sağlaması gereklidir. Gerçek çiftçilerin nüfusun yüzde 5’i, yani takriben 4 milyon kişi ve 800 bin aile olduğu düşünülürse Türkiye toprakları bütün çiftçilere optimum miktarlarda tarım alanı vermeye yeterlidir.
Diğer ürün ve bölgelerde gerekli tarım alanı 100 ile 1 hektar arasında değişecektir. Hayvansal üretim yapan çiftçilerin de büyük sayılarda hayvana sahip olması, yemin büyük kısmını kendi topraklarında üretmesi ve/veya meralardan ve yaylalardan sağlaması gereklidir. Gerçek çiftçilerin nüfusun yüzde 5’i, yani takriben 4 milyon kişi ve 800 bin aile olduğu düşünülürse Türkiye toprakları bütün çiftçilere optimum miktarlarda tarım alanı vermeye yeterlidir.
Sunduğumuz model artan miktarda teknik destek ve kredi ihtiyacı ile birlikte yürüyebilir. Bu destekler sağlandığında her çiftçi bir işadamı olacak, verim ve üretim artacaktır. Teknik destek tarım bürokrasisinin reforme edilmesi gereğini getiriyor. Günümüzde bu bürokrasinin tarıma desteği sınırlıdır. İçinde binlerce arı olan bir kovan düşünün; içerde arılar vızıldıyor, kıyamet kopuyor ama üretilen bal çok az.
Tarım bürokrasisinin durumu budur, memurlar yazışmalarla ve lisans verme işleri ile uğraşmakta, ayağını toprağa basan görevli sayısı kısıtlı kalmaktadır. Tarım Bakanlığının birincil görevi çiftçiye teknik destek vermek olmalıdır.
Sayın Bakan’a tavsiyem şudur: Bakanlığınızda somut ölçme sistemi kurun ve elemanlarınızın çiftçiye verdiği desteği ölçün. Daha sonra somut hedefler koyarak bu desteği gereken seviyeye getirin. Bu iki hedefe ulaşılırsa mutlu çiftçiler görürüz ve artan üretime ulaşırız.
AHMET A. ÖZGÜNEŞ (E. TMO Genel Müdürü)
CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder