Beştepe’de düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde konuşan hem AKP Genel Başkanı, hem Cumhurbaşkanı Erdoğanyetkili olmadığı alanlarda bir estet, bir sanat tarihi uzmanı, bir poetikacı gibi konuşuyor. Tehlikeli bir çaba! Örneğin, son 100 yıl içinde “Müzik zevkimizde çok ciddi değişimler yaşanmıştır” diyor. Elbette yaşanacak, olmaması sorunlu. İki kez başkan Erdoğan’ın sanat ve kültüre dair görüşlerini iki öbekle değerlendireceğim:
***
1-“Türkiye’nin son bir asrı siyasi ve sosyal alanlar yanında, kültür-sanat bakımından da çok büyük kırılmaların yaşandığı bir dönemi ifade etmektedir. Mesela bu süreçte dilimiz öylesine büyük değişime uğramıştır ki dedeler torunlarıyla sağlıklı iletişim kuramaz hale gelmiştir. Aynı şekilde müzik zevkimizde çok ciddi değişimler yaşanmıştır. [...] Medeniyet esasta bir inşa faaliyetidir. Bu faaliyetin temeli de ilim ve hikmettir.”
***
Son yüz yılda sadece Türkçede değil dünyanın uygar dillerinde, yazı ve konuşmada, büyük değişiklikler oldu. Almanlar, İngilizler, Fransızlar yüz yıl önce kullandıkları bazı sözcükleri, sıfatları artık kullanmıyorlar. Yeni ve uydurma sözcükler (néologie) var.
Uzman olduğum alandan örnek vereyim: Fransız yazarlar artık, yüz yıl önceki gibi bol bol ilgi zamiri (dont, lequel, laquelle, duquel...) kullanmıyorlar. R.T.Erdoğan “Dilimiz öylesine büyük değişime uğramıştır ki dedeler torunlarıyla sağlıklı iletişim kuramaz hale gelmiştir” diyor. Ezeli ve ebedi Cumhuriyet karşıtlarının sarıldığı boş iddia. 1930’larda doğan benim kuşağım babalarıyla da dedeleriyle de gayet güzel anlaştı. Çocuklarıyla, torunlarıyla da dil sorunları yok. Dil Devrimi 1950 ve 60’larda bizim kuşağın Cumhuriyetçi yazarları, şairleri ve gazetecileri sayesinde yerleşti ve yaygınlaştı. Kendi cenahlarının da bu dili kullandığı bir yana kendisinin ve Milli Savunma Bakanı’nın büyük saygı gösterdiği şair ve çevirmen, aynı zamanda İslamcı ve tarikat mensubu Nuri Pakdil dil devriminden ve sadeleşmesinden yana bir yazın adamıdır. “Antoloji” yerine “Güldeste” sözcüğünü kullanır. Cumhuriyet devrimlerinin en başarılısı dil devrimidir. Unutulmasın ki “Bilim ve Hikmet” ancak laik okullarda öğrenilir.
***
2-“Ülkemize baktığımızda gördüğümüz şudur. Türkiye’nin yeni Mehmet Âkiflere, Tanpınarlara, Necip Fazıllara, Nâzım Hikmetlere, Arif Nihat Asyalara, Kemal Tahirlere ihtiyacı var. Aynı şekilde müzikte yeni Dede Efendiler, Itriler, Hacı Arif Beyler, Aşık Veyseller, Muzaffer Sarısözenler yetiştirmeden özgünlüğümüzü koruyamayız. Mimar Sinan gibi kendi alanında asırlarca devam edecek ekoller oluşturacak mimarlar yetiştirmeliyiz.”
***
Erdoğan, yandaşlarının olmayacak duaya âmin demesini istiyor. Gerçek bir şair, yazar ve sanatçı kimsenin kopyası olmak istemez. Sezai Karakoç’a bir sorulsun bakalım: Necip Fazıl olmak ister mi? Sanat ve edebiyat alanında hiçbir şey aynen tekrarlan(a)maz. İnişli çıkışlıdır. Bazı dönemler durgundur, bazıları altın çağdır. Dünya şiiri 1870’lerde kökten değişti. 1900-1950 arasında edebiyatta, resimde, müzikte köklü devrimler oldu. Dağlardan çağlayarak akan sular şimdi ovalarda durgun akıyor. Ama volkanlar da homurdanmakta...
***
Yazıyı Erdoğan’ın kullanmaktan hoşlandığı bir yöntemle bitirmek istiyorum: “Kimse kusura bakmasın”: Kimse bize sanat ve edebiyat konusunda yol göstermesin; başta kâğıt olmak üzere basım, yayım, dağıtım sorunlarını gidermek bir yana kitapta KDV’yi kaldırmamayı ilke haline getirdikleri için kendilerini “yersiz” sayarız.
Özdemir İnce / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder