2018'de Türkiye gündeminin odağında iki seçim ve ekonomik kriz vardı. Hayatın her alanını doğrudan etkileyen bu gelişmelerin dışında pek çok yürek burkan, can sıkan, olaylar, tutuklamalar, yargılamalar yaşandı. Türkiye’yi nefessiz bırakan gündemin dikkatle incelenmesi gereken başlıklarından biri de akıllara zamlarla kazınan enerjiydi. Geçen yılın en ilginç verilerinden biri ise Türkiye’den yüzde 60-65 daha az güneş alan Almanya'nın Türkiye’den 42 kat daha fazla güneş enerjisi üretebiliyor olmasıydı!
Dünya ve Türkiye yeni bir yıla geniş bir sorunlar listesi ile girdi. Türkiye yeni yıldan önce en çok zamları konuştu. Fiyat artışlarının can sıktığı kalemlerin başındaysa elektrikten doğal gaza enerji sektörü geldi. Bu yazıda geçen yılın enerji alanında öne çıkan gelişmelerine ve 2019’da bizi bekleyen muhtemel gelişmelere göz atacağız.
Dünya ve Türkiye yeni bir yıla geniş bir sorunlar listesi ile girdi. Türkiye yeni yıldan önce en çok zamları konuştu. Fiyat artışlarının can sıktığı kalemlerin başındaysa elektrikten doğal gaza enerji sektörü geldi. Bu yazıda geçen yılın enerji alanında öne çıkan gelişmelerine ve 2019’da bizi bekleyen muhtemel gelişmelere göz atacağız.
YİNE Mİ ZAM!
2018’in ilk ayından itibaren Türkiye’nin gündeminde enerji vardı. Kamuoyu, akaryakıt, doğal gaz ve elektrik fiyatlarını takip ederek, ne olup bittiği anlamaya çalıştı. Ve halk herhalde enerjide ne kadar dışa bağımlı bir ülke olduğumuzu, dolar ve petrol fiyatlarındaki değişimden nasıl etkilendiğimizi en iyi 2018’de öğrendi. Ocak ayında ‘yılbaşı paketi’ içinde yer alan elektrik ve doğal gaza dönük zamlar, 24 Haziran seçimlerinin ertesinde dolar kurundaki “dolar değil, dolar beyefendi” diyeceksiniz, meydan okumasıyla yokuş yukarı yola koyuldu. Dolardaki her yeşil ok, ağustos ayından itibaren elektrik ve doğal gaz zamlarıyla karşılık buldu. Her bir kalemin her defasında yüzde 9’dan fazla artışıyla en basiti doğal gazdaki toplam artış, yüzde 38’e kadar çıktı. Elektrik de ondan geri kalmadı!
“Ne olacak bu benzinin hali” diyerek gözünü akaryakıt istasyonlarındaki göstergelere dikenler, seçim sayesinde vergi kaleminden zamların düşürülmesiyle rahat bir nefes aldı. Böylece akaryakıt göstergeleri takibi yerini ‘vergi payından ne kadar daha zam yansıtılmayabilir’ hesaplarına bıraktı. Bir ara zam gündemi Türkiyeli tüketiciyi öyle yordu ki akaryakıt zamlarını aktaran Petrol Ürünleri İşverenler Sendikası’nın yönetim kurulu, motorin ile benzin fiyatlarına gelen zam ve indirim haberlerini resmi internet sitelerinden duyurmama kararı kaldı. Kararın nedeni zamma sinirlenen tüketicinin ‘sinkaflı sözlerle’ hıncını siteden alması ve yorumlarla siteyi bloke eder hale gelmesiydi.
BİR MUAMMA OLARAK AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ
Türkiye’nin enerji fakiri ve dışa bağımlı olduğu gerçeği, beraberinde büyük tartışmalar getiren Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin açılış sürecine de yansıdı. Şatafatlı reklamlarla, “Türkiye nükleer güç oluyor” tanıtımı dönerken, santralin anlaşmasında hiç de halkın yararına olmayan bir fiyat politikası uygulandığı ortaya çıktı. Yetmezmiş gibi, büyük sermaye sıkıntısı çeken bu projenin kim bilir kaçıncı ‘açılışını’ Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara’dan yapması, “Bu nasıl açılış ki santral Mersin’de siyasi erkan Ankara’da” yorumuna neden oldu.
Her ne kadar santral açıldıktan sonra Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacağı söylense de veriler incelendiğinde bu oranın ilk iki yılla sınırlı olduğu, özellikle 2030’da bu pahalı projenin genel elektrik üretimine katkısının yüzde 4-6 bandına düşeceği anlaşıldı. Putin’in neden Mersin’e gitmediğine ise kimse yanıt bulamadı.
YENİ ENERJİ POLİTİKASI: KÖMÜRE HÜCUM!
Türkiye’nin 2017’de yayınlanan ulusal enerji ve madencilik politikası 2018’de hızla uygulamaya sokuldu. İlk defa böylesi bir ulusal plan hazırlanması kendi başına önemliyken planda yer alan kömür vurgusu, “Soma’nın acısı hâlâ yüreklerdeyken yeni Somalar mı geliyor” sorgulamasına neden oldu.
Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın 24 Haziran seçimleri sonrasında Hazine ve Maliye Bakanı olması enerji gündeminden elini çektiği anlamına gelmedi. Türkiye ekonomisinde sarsıntı yaşanırken, Yeni Ekonomi Programı’nı açıklayan Albayrak, ‘yerli ve milli enerji’ vurgusu yaptı. Gerek bakanın açıklamaları gerek sonrasındaki özelleştirme hamleleri ve ihaleler incelendiğinde “kömüre yüklenin” stratejisi açıkça görüldü. Doğal gazdan elektrik üreten santrallerin doğal gazına fiyatına yüzde 50 civarında yapılan zamdan sonra kömürün öncelikli olacağı iddiası bürokrasi ve iş dünyası kulislerinin en önemli gündemi haline geldi.
Halkın HES’ler ve RES’lere dönük tepkisi dikkate alındığında yer yer patlamalarla da gündeme gelen bu santrallerin çevresel etkileri, ithalata etkisinin ne kadar olduğuysa soru işareti olarak kaldı.
GÜNEŞ SADECE ALMANYA’YA MI ENERJİ SAĞLAR?
Yenilenebilir enerji ekipmanlarının küresel ölçekte ulaşılabilir fiyatlara inmesi küresel anlamda bu enerji kalemine talebi artırdı. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) 2018 verilerine göre küresel olarak bu yıl güneş enerjisinden ‘Türkiye’nin talebi kadar’ elektrik üretildiği duyuruldu. Türkiye bulunduğu iklim kuşağı açısından güneş enerjisinden yani fotovolkaik kurulu güç kapasitesi açısından cazip bir ülke. Ancak bunun rakamlarla karşılık bulduğunu söylemek güç. Enerji Bakanlığı 2017 verilerinde elektrik üretimini sağlayan kaynaklar ve oranları şöyle: Doğal gaz yüzde 37, kömür yüzde 33, hidrolik enerji yüzde 20, rüzgar yüzde 6 ve diğerleri yüzde 2. Güneş enerjisinin bu ‘diğer’ kalemi içerisinde olduğu tahmin ediliyor.
Türkiye’nin enerji projeksiyonu dikkate alındığında Çin başta olmak üzere dünyanın geneli yenilenebilir kaynaklara yönelip, kömürün payını azaltmaya çalışırken kömürde ısrarcı olunmasının çevresel maliyeti ve etkileri tam olarak masaya yatırılmıyor.
Güneş enerji açısından duruma bakıldığında Türkiye’nin yıllık toplam güneşlenme süresi 2 bin 737 saat, günlük 7,5 saat. Türkiye bu devasa potansiyeline karşın güneşten yalnızca 1000 megavat civarı enerji elde ederken; Almanya yıllık 1600 saat güneşlenme süresi olduğu halde 42 bin megavat enerji üretebiliyor. Başka bir anlatımla Almanya Türkiye’den yüzde 60-65 daha az güneş alırken, Türkiye’den 42 kat daha fazla güneş enerjisi üretebiliyor. Güneş sadece Almanya için doğmuyor ancak Almanyalı yöneticiler güneşten daha etkili faydalanabiliyor!
2019’da ülkemizin kömür gibi çevresel, insani maliyeti yüksek, veriminde sorunlar olan kaynaklar yerine Çin, Almanya ve diğer ülkeler gibi yönünü daha fazla yenilebilenebilir kaynaklara dönmesi ve enerjide beklenen indirimlerin bir an önce gerçekleşmesi dileğiyle.
Mühdan Sağlam / duvaR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder