(I)
Son yıllarda yapılan seçim sonuçlarından da esinlenerek CHP’nin potansiyel oyunun yüzde 25 olduğu ileri sürülmektedir. Bu savın rakip partiler tarafından desteklenmesi doğaldır. Oy potansiyeli yüzde 25 olan bir partinin TBMM’de çoğunluk sağlama, başkanlık seçimini kazanma olasılığı çok zayıftır. Bu oy oranı ile CHP’nin muhalefette kalmaya mahkûm parti olduğu algısı yaratılmaktadır.
CHP yönetiminin de yüzde 25 oy sınırını benimsediği izlenimini veren davranış ve açıklamaları olmaktadır. 2002 sonrası rakip bir parti olmamasına, her alanda başarısız bir iktidara karşı oy oranının yüzde 25 düzeyini aşamaması, CHP yönetimine hoşgörülebilir bir özür sağlamakta, CHP’nin çekirdek oyu bu kadar gerekçesiyle, esnekleşme, sağa açılma, ittifaklar gerekli stratejisi izleme olanağını vermektedir. Gerçekten CHP’nin çekirdek oyu yüzde 25 midir? Bu savın 1950 sonrası seçim sonuçları dikkate alınarak irdelenmesi gerekir.
Şaibeli 1946 seçim sonucu bir yana bırakılırsa, iktidarı yitirdiği 1950 seçiminde yüzde 40 oy alan CHP için en kritik seçim, ilk kez muhalefet olarak katıldığı 1954 seçimidir, mallarına el konulmuş, Halkevleri, halk odaları kapatılmış, CHP zor koşullarla seçime girerken; DP en elverişli olanaklarla seçime katılmıştır. 2. Dünya Savaşı boyunca ithalat yapılamadığından ülkede altın rezervi birikmiş, dünya savaş ekonomisinden barış ekonomisine geçmiş, 1951 Kore Savaşı özel bir ekonomik konjonktür yaratmış, tarım ürünleri fiyatları artmıştı. Biriken uluslararası rezerv, dünya ekonomisinde genişleme, Kore konjonktürü DP’ye bol ithalat olanağı yaratmış, ülke savaş yılları ile kıyaslanmayacak ölçüde bolluk yaşamış. Bu koşullarla yapılan seçimde CHP’nin oyu yüzde 35.1’e düşmüştür.
1957 seçimlerine gidilirken koşullar değişmiş, biriken rezerv tükenmiş, Kore konjonktürü sonlanmış, ülkede döviz kıtlığı, ithalat zorlukları başlamış, enflasyon tozlanmış, bütçe açıkları büyümüş, ülkede savaş yıllarını andırır şekilde idari kararlarla tayınlama, fiyat narhları gibi uygulamalara başvurulmuştu. Enflasyon sürecinin durdurulamaması üzerine istikrar tedbirleri alınması zorunluluğu duyulmuş, belki de ekonomimizin en kapsamlı istikrar programı uygulanarak, yüzde 300 oranında devalüasyon yapılmış, tüm KİT ürünleri zamlanmış, vergiler artırılmış, kamu harcamaları kısılmıştır.
1957 seçimi ülkedeki şaibeli seçimlerden biridir, ilk gelen bilgiler CHP’nin iktidara gelmekte olduğu yönünde iken, gece başabaş giden illerde seçim sonucu az farkla DP lehine dönmüş, resmi sonuç olarak DP’nin oyu yüzde 50’nin altına düşerken CHP’nin oyu yüzde 40.6’ya yükselmiştir. Gaziantep gibi çok az farkla DP lehine biten illerde yeniden oy sayımı yapılması, Gaziantep adliye binasının yakılmasıyla gerçekleştirilememiştir.
Sağcı partiler, seçimle iktidara geldikten sonra seçimle gitmemenin yollarını aramakta; başa baş giden seçimlerde daha sonraki örneklerde görüldüğü gibi, ücra yerlerde geç saatlerde sandıklar açılmakta, kalorifer dairelerinde, dere yataklarında oy torbaları bulunmakta, geçersiz oylar geçerli sayılmakta, hiçbir şey olmasa trafoya kediler girmekte, seçim sonucu bir şekilde iktidar lehine çevrilmektedir.
1957 seçimleri DP için sonun başlangıcı olmuş, 27 Mayıs Askeri Hareketi sonrası 1961 yılındaki seçimde CHP yüzde 36.7 oyla birinci parti olmuş; ancak TBMM’de salt çoğunluğu sağlayamadığından, ülke 1964 yılında Lyondon Johnson’ın mektubuna değin İsmet İnönü başkanlığında koalisyon hükümetleriyle yönetilmiştir.
1960’lı yıllar sol akımların güçlendiği yıllar olmuş, TİP’in ilk kez 1965 seçimine katılması; CHP’nin oylarının yüzde 28.7’ye gerilemesi etkenlerinden biri olmuştur. CHP ortanın solu sloganı ile sosyal demokrat parti kimliği aldıktan sonra ilk girdiği 1969 seçiminde oy oranı yüzde 27.4 olmuş; ancak bu seçimde CHP’den ayrılan milletvekillerinin Turhan Feyzioğlu başkanlığında oluşturduğu Milli Güven Partisi yüzde 6.6 düzeyinde oy almıştır.
CHP’nin yüzde 33.3 oyla birinci parti olduğu 1973 seçimi sonrasında Ecevit başkanlığında koalisyon hükümeti kurulmuştur. CHP’nin birinci parti olarak en yüksek oy düzeyine ulaştığı seçim yüzde 41.4 oyla 1977 seçimidir. AKP 2002 yılında yüzde 34 oyla yüzde 66 düzeyinde milletvekilliği kazanırken, CHP’nin yüzde 41.4 oyla TBMM’de salt çoğunluk sağlayamaması, Ecevit başkanlığında bir tür '6Boalisyon hükümeti kurmak zorunda kalması, seçim sisteminin bir cilvesi olarak görülebilir.
CHP, 1980 yılında ülke yönetimine el koyan askeri yönetimce 1981 yılında kapatılmış; 1992 yılına değin kapalı kalan CHP’nin açılış sonrası oylarındaki gelişmeler izleyen yazımızda açıklanmaya çalışılacaktır.
(II)
Cumhuriyetin ilanından önce, 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Paşa tarafından Halk Fırkası adıyla 1935 Kongresi’nde kurulan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) unvanını alan parti, 1981 yılında askeri yönetim tarafından kapatılmıştır.
Çok partili siyasal yaşama girildikten sonra şaibeli, tartışmalı 1946 seçimi bir yana bırakılacak olursa CHP, kapatılmadan önceki 8 milletvekili seçiminde en düşük 1969 seçimi, en yüksek 1977 seçimi olmak üzere yüzde 27.4 ile yüzde 41.4 aralığında değişen oy almıştır. Bu dönemde oy oranı aritmetik ortalama olarak yüzde 35 düzeyinde olan CHP, üç kez de seçimlerde birinci parti olmuş ancak seçim sistemi cilvesi, TBMM salt çoğunluğu sağlayamadığından koalisyon hükümetleri kurmuştur.
CHP, 1992 yılında yeniden açıldıktan sonra ilk girdiği 1995 genel seçiminde yüzde 10.7 oy almış, 1999 seçiminde ise yüzde 8.7 oy oranı ile seçim barajını aşamayarak parlamento dışı kalmıştır. CHP’nin geleneksel oyları DSP ile bölüşüldüğünden, CHP parlamento dışı kalırken DSP yüzde 22.2 oyla birinci parti olmuş, iki partinin oy oranı yine de yüzde 31 düzeyini bulmuştur.
2002 seçiminde AKP yüzde 34 oyla TBMM’de yüzde 66 düzeyinde milletvekili kazanırken CHP, yüzde 19.4 oranı ile ana muhalefet olmuştur.
CHP, 2002 sonrası yapılan milletvekili seçimlerinde, her alanda başarısız AKP iktidarına karşı, yüzde 25 oy oranını aşamamış, 24 Haziran 2018 seçimlerinde oy oranı yüzde 22 düzeyine değin gerilemiştir. 1977 seçimindeki oy oranının ayrıksı, istisnai olduğu düşünülse dahi, oy oranı 1950-77 dönemindeki oy ortalamasının 13 puan, oransal olarak yüzde 35 altında kalmıştır.
CHP, oy oranının gerilemekte oluşunun, iktidar alternafi olmaktan uzaklaşmasının nedenlerini araştırmalıdır. Bu konuda yapılacak bir araştırma partiye sorunlar ve seçimlerde izlenecek strateji konusunda yol gösterici ipuçları verebilir.
CHP’li seçmen, sağcı parti seçmeninden farklı olarak, irdeler, sorgular hatta kuşkulanır. Bazı araştırmaların da desteklediği gibi, geçmiş dönemlerde CHP’ye oy vermiş seçmenin önemli bir bölümü 2002 sonrası sandığa gitmiyor. Sandığa gitmeme, ülkede mevcut düzene bir tepki olabileceği gibi, CHP yönetimine karşı bir tepki göstergesi de olabilir. Sandığa giden CHP’li seçmenin bir bölümü de terim yerinde ise stratejik oy kullanmakta, baraj altında kalabileceğini düşündüğü partinin TBMM’de temsili için oy kullanmakta; sınırlı bir bölümü de sadığa giderek tepkisini geçersiz oy atarak göstermektedir.
İlk kez oy kullandığım 1957 seçiminden bu yana CHP’ye oy veririm. Partinin kurumsal kimliği ile yöneticileri, adayları arasında ayrım yapılmasına; CHP’lilerin hancı, başkan dahil yöneticilerin, adayların yolcu olduğu düşüncesine katılırım. Sandığa gitmeyi, sandığa sahip çıkmayı görev olarak düşünür; istifaların da partinin arınması olarak yorumlanmasını doğru bulurum.
CHP, Cumhuriyetin devrimlerini gerçekleştirme, koruma amaçlı bir misyon partisidir. Partideki görevlerden istifa edilebilir, partiden istifa ise inançlardan vazgeçmedir.
AKP- MHP ittifakı ülkede rejim değişikliğini olup bittiye getirmeye çalışıyor. Siyasal rejimin oya katılanların yüzde 50 + 1 oyu ile değiştirilmeye kalkışılması, siyasal etiğe ve hukukun genel ilkelerine uygun değildir. Özel hukukta dahi önemli kararlar yüzde 60, üçte iki gibi nitelikli çoğunlukla alınmaktadır. Kaldı ki ülkemizde yüzde 50 + 1 yeter sayısının gerçekleştiği de kuşkuludur. Bu kuşku nedeniyle ittifak, yerel seçim de olsa, fiili rejim değişikliğine demokratik meşruiyet aramaktadır. Seçim sonucunun kendileri için sonun başlangıcı da olabileceğini öngörerek, kendi bekalarını ülkenin bekasıymış gibi kamuya sunma çabası içindeler.
CHP seçmenin seçimin bu yönünü de dikkate alarak, kişi veya kişilere kızgınlıkları bir yana bırakarak, oylarıyla partiye ve Cumhuriyete sahip çıkmaları beklenir.
Öztin Akgüç / CUMHURİYET
Son yıllarda yapılan seçim sonuçlarından da esinlenerek CHP’nin potansiyel oyunun yüzde 25 olduğu ileri sürülmektedir. Bu savın rakip partiler tarafından desteklenmesi doğaldır. Oy potansiyeli yüzde 25 olan bir partinin TBMM’de çoğunluk sağlama, başkanlık seçimini kazanma olasılığı çok zayıftır. Bu oy oranı ile CHP’nin muhalefette kalmaya mahkûm parti olduğu algısı yaratılmaktadır.
CHP yönetiminin de yüzde 25 oy sınırını benimsediği izlenimini veren davranış ve açıklamaları olmaktadır. 2002 sonrası rakip bir parti olmamasına, her alanda başarısız bir iktidara karşı oy oranının yüzde 25 düzeyini aşamaması, CHP yönetimine hoşgörülebilir bir özür sağlamakta, CHP’nin çekirdek oyu bu kadar gerekçesiyle, esnekleşme, sağa açılma, ittifaklar gerekli stratejisi izleme olanağını vermektedir. Gerçekten CHP’nin çekirdek oyu yüzde 25 midir? Bu savın 1950 sonrası seçim sonuçları dikkate alınarak irdelenmesi gerekir.
Şaibeli 1946 seçim sonucu bir yana bırakılırsa, iktidarı yitirdiği 1950 seçiminde yüzde 40 oy alan CHP için en kritik seçim, ilk kez muhalefet olarak katıldığı 1954 seçimidir, mallarına el konulmuş, Halkevleri, halk odaları kapatılmış, CHP zor koşullarla seçime girerken; DP en elverişli olanaklarla seçime katılmıştır. 2. Dünya Savaşı boyunca ithalat yapılamadığından ülkede altın rezervi birikmiş, dünya savaş ekonomisinden barış ekonomisine geçmiş, 1951 Kore Savaşı özel bir ekonomik konjonktür yaratmış, tarım ürünleri fiyatları artmıştı. Biriken uluslararası rezerv, dünya ekonomisinde genişleme, Kore konjonktürü DP’ye bol ithalat olanağı yaratmış, ülke savaş yılları ile kıyaslanmayacak ölçüde bolluk yaşamış. Bu koşullarla yapılan seçimde CHP’nin oyu yüzde 35.1’e düşmüştür.
1957 seçimlerine gidilirken koşullar değişmiş, biriken rezerv tükenmiş, Kore konjonktürü sonlanmış, ülkede döviz kıtlığı, ithalat zorlukları başlamış, enflasyon tozlanmış, bütçe açıkları büyümüş, ülkede savaş yıllarını andırır şekilde idari kararlarla tayınlama, fiyat narhları gibi uygulamalara başvurulmuştu. Enflasyon sürecinin durdurulamaması üzerine istikrar tedbirleri alınması zorunluluğu duyulmuş, belki de ekonomimizin en kapsamlı istikrar programı uygulanarak, yüzde 300 oranında devalüasyon yapılmış, tüm KİT ürünleri zamlanmış, vergiler artırılmış, kamu harcamaları kısılmıştır.
1957 seçimi ülkedeki şaibeli seçimlerden biridir, ilk gelen bilgiler CHP’nin iktidara gelmekte olduğu yönünde iken, gece başabaş giden illerde seçim sonucu az farkla DP lehine dönmüş, resmi sonuç olarak DP’nin oyu yüzde 50’nin altına düşerken CHP’nin oyu yüzde 40.6’ya yükselmiştir. Gaziantep gibi çok az farkla DP lehine biten illerde yeniden oy sayımı yapılması, Gaziantep adliye binasının yakılmasıyla gerçekleştirilememiştir.
Sağcı partiler, seçimle iktidara geldikten sonra seçimle gitmemenin yollarını aramakta; başa baş giden seçimlerde daha sonraki örneklerde görüldüğü gibi, ücra yerlerde geç saatlerde sandıklar açılmakta, kalorifer dairelerinde, dere yataklarında oy torbaları bulunmakta, geçersiz oylar geçerli sayılmakta, hiçbir şey olmasa trafoya kediler girmekte, seçim sonucu bir şekilde iktidar lehine çevrilmektedir.
1957 seçimleri DP için sonun başlangıcı olmuş, 27 Mayıs Askeri Hareketi sonrası 1961 yılındaki seçimde CHP yüzde 36.7 oyla birinci parti olmuş; ancak TBMM’de salt çoğunluğu sağlayamadığından, ülke 1964 yılında Lyondon Johnson’ın mektubuna değin İsmet İnönü başkanlığında koalisyon hükümetleriyle yönetilmiştir.
1960’lı yıllar sol akımların güçlendiği yıllar olmuş, TİP’in ilk kez 1965 seçimine katılması; CHP’nin oylarının yüzde 28.7’ye gerilemesi etkenlerinden biri olmuştur. CHP ortanın solu sloganı ile sosyal demokrat parti kimliği aldıktan sonra ilk girdiği 1969 seçiminde oy oranı yüzde 27.4 olmuş; ancak bu seçimde CHP’den ayrılan milletvekillerinin Turhan Feyzioğlu başkanlığında oluşturduğu Milli Güven Partisi yüzde 6.6 düzeyinde oy almıştır.
CHP’nin yüzde 33.3 oyla birinci parti olduğu 1973 seçimi sonrasında Ecevit başkanlığında koalisyon hükümeti kurulmuştur. CHP’nin birinci parti olarak en yüksek oy düzeyine ulaştığı seçim yüzde 41.4 oyla 1977 seçimidir. AKP 2002 yılında yüzde 34 oyla yüzde 66 düzeyinde milletvekilliği kazanırken, CHP’nin yüzde 41.4 oyla TBMM’de salt çoğunluk sağlayamaması, Ecevit başkanlığında bir tür '6Boalisyon hükümeti kurmak zorunda kalması, seçim sisteminin bir cilvesi olarak görülebilir.
CHP, 1980 yılında ülke yönetimine el koyan askeri yönetimce 1981 yılında kapatılmış; 1992 yılına değin kapalı kalan CHP’nin açılış sonrası oylarındaki gelişmeler izleyen yazımızda açıklanmaya çalışılacaktır.
(II)
Cumhuriyetin ilanından önce, 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Paşa tarafından Halk Fırkası adıyla 1935 Kongresi’nde kurulan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) unvanını alan parti, 1981 yılında askeri yönetim tarafından kapatılmıştır.
Çok partili siyasal yaşama girildikten sonra şaibeli, tartışmalı 1946 seçimi bir yana bırakılacak olursa CHP, kapatılmadan önceki 8 milletvekili seçiminde en düşük 1969 seçimi, en yüksek 1977 seçimi olmak üzere yüzde 27.4 ile yüzde 41.4 aralığında değişen oy almıştır. Bu dönemde oy oranı aritmetik ortalama olarak yüzde 35 düzeyinde olan CHP, üç kez de seçimlerde birinci parti olmuş ancak seçim sistemi cilvesi, TBMM salt çoğunluğu sağlayamadığından koalisyon hükümetleri kurmuştur.
CHP, 1992 yılında yeniden açıldıktan sonra ilk girdiği 1995 genel seçiminde yüzde 10.7 oy almış, 1999 seçiminde ise yüzde 8.7 oy oranı ile seçim barajını aşamayarak parlamento dışı kalmıştır. CHP’nin geleneksel oyları DSP ile bölüşüldüğünden, CHP parlamento dışı kalırken DSP yüzde 22.2 oyla birinci parti olmuş, iki partinin oy oranı yine de yüzde 31 düzeyini bulmuştur.
2002 seçiminde AKP yüzde 34 oyla TBMM’de yüzde 66 düzeyinde milletvekili kazanırken CHP, yüzde 19.4 oranı ile ana muhalefet olmuştur.
CHP, 2002 sonrası yapılan milletvekili seçimlerinde, her alanda başarısız AKP iktidarına karşı, yüzde 25 oy oranını aşamamış, 24 Haziran 2018 seçimlerinde oy oranı yüzde 22 düzeyine değin gerilemiştir. 1977 seçimindeki oy oranının ayrıksı, istisnai olduğu düşünülse dahi, oy oranı 1950-77 dönemindeki oy ortalamasının 13 puan, oransal olarak yüzde 35 altında kalmıştır.
CHP, oy oranının gerilemekte oluşunun, iktidar alternafi olmaktan uzaklaşmasının nedenlerini araştırmalıdır. Bu konuda yapılacak bir araştırma partiye sorunlar ve seçimlerde izlenecek strateji konusunda yol gösterici ipuçları verebilir.
CHP’li seçmen, sağcı parti seçmeninden farklı olarak, irdeler, sorgular hatta kuşkulanır. Bazı araştırmaların da desteklediği gibi, geçmiş dönemlerde CHP’ye oy vermiş seçmenin önemli bir bölümü 2002 sonrası sandığa gitmiyor. Sandığa gitmeme, ülkede mevcut düzene bir tepki olabileceği gibi, CHP yönetimine karşı bir tepki göstergesi de olabilir. Sandığa giden CHP’li seçmenin bir bölümü de terim yerinde ise stratejik oy kullanmakta, baraj altında kalabileceğini düşündüğü partinin TBMM’de temsili için oy kullanmakta; sınırlı bir bölümü de sadığa giderek tepkisini geçersiz oy atarak göstermektedir.
İlk kez oy kullandığım 1957 seçiminden bu yana CHP’ye oy veririm. Partinin kurumsal kimliği ile yöneticileri, adayları arasında ayrım yapılmasına; CHP’lilerin hancı, başkan dahil yöneticilerin, adayların yolcu olduğu düşüncesine katılırım. Sandığa gitmeyi, sandığa sahip çıkmayı görev olarak düşünür; istifaların da partinin arınması olarak yorumlanmasını doğru bulurum.
CHP, Cumhuriyetin devrimlerini gerçekleştirme, koruma amaçlı bir misyon partisidir. Partideki görevlerden istifa edilebilir, partiden istifa ise inançlardan vazgeçmedir.
AKP- MHP ittifakı ülkede rejim değişikliğini olup bittiye getirmeye çalışıyor. Siyasal rejimin oya katılanların yüzde 50 + 1 oyu ile değiştirilmeye kalkışılması, siyasal etiğe ve hukukun genel ilkelerine uygun değildir. Özel hukukta dahi önemli kararlar yüzde 60, üçte iki gibi nitelikli çoğunlukla alınmaktadır. Kaldı ki ülkemizde yüzde 50 + 1 yeter sayısının gerçekleştiği de kuşkuludur. Bu kuşku nedeniyle ittifak, yerel seçim de olsa, fiili rejim değişikliğine demokratik meşruiyet aramaktadır. Seçim sonucunun kendileri için sonun başlangıcı da olabileceğini öngörerek, kendi bekalarını ülkenin bekasıymış gibi kamuya sunma çabası içindeler.
CHP seçmenin seçimin bu yönünü de dikkate alarak, kişi veya kişilere kızgınlıkları bir yana bırakarak, oylarıyla partiye ve Cumhuriyete sahip çıkmaları beklenir.
Öztin Akgüç / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder