Türkiye, Honda’nın Şekerpınar’daki otomobil fabrikasını kapatacağını, Justin Tomlinson isimli bir İngiliz milletvekilinin pazartesi günü yaptığı basın toplantısındaki sözlerinden öğrendi. Aslında milletvekilinin gündemi Türkiye’deki fabrika değildi. Honda bir süre önce İngiltere’nin Swindon kentindeki fabrikasını kapatma kararı almıştı ve İngiltere’nin AB’den çıkmasını savunan milletvekili bu karara Brexit’in neden olmadığını anlatmaya çalışıyordu. İspatlamak için de “Honda, Türkiye’yi de kapatıyor” deyiverdi.
Kapanma sonucu kapının önüne konacak 1300 işçi de herkes gibi kararı bu haberden öğrendi. Belli ki Japonlar Türkiye operasyonunu duyurmak istemediler. Bunda AKP’nin seçimlerden hemen önce ülkedeki otomobil fabrikalarından birinin kapanacağı bilgisinin ortalıkta dolaşmasını istememesinin payı olduğu söylentiler arasında.
Doğruluk payı mutlaka vardır. Ama bu sonucu değiştirmiyor. Üretimin yapıldığı yer Türkiye, kapatma kararının alındığı yer Japonya, dünyaya duyurulduğu yer İngiltere’dir.
Japon otomotiv tekeli, Avrupa’daki en büyük iki merkezini kapatıp üretimi Japonya’ya çekiyor. Bir taraftan sermaye sınıfının iç rekabetinin Avrupa Birliği'nde neden olduğu siyasi krize varan kırılganlıklar, diğer taraftan Türkiye gibi çevre ülkelerde kamu kaynaklarının sonuna kadar kullandırılmasına rağmen aşılamayan güvensiz ortam. Belli ki gemi, tekinsiz sulardan hızla demir alıp güvenli limana doğru yola çıkıyor.
Peki, hani hepimiz aynı gemideydik?
Honda’nın Türkiye’de üretime başladığı 1997 yılından bugüne kadar fabrikada işçiler bu masalı ne çok dinledi. 2008 krizinde onlarcası işten atıldığında, 2016’da ücretlere yapılan düşük zamma karşı iş bırakıp yürüdüklerinde, fabrikaya sendika getirmek istedikleri duyulup sorgu odalarına çekildiklerinde kulaklarına hep “Aman ha, gemi bir batarsa hep birlikte…” diye fısıldandı.
Şimdi gemi limandan ayrılıyor ve içinde yirmi yılda milyarlarca doları kasasına dolduran Honda’nın patronu ile fabrikanın ilk yıllarında ona eşlik eden yerli ortağı var.
Önümde duran 2017 Eylülüne ait bir haber kupürünün başlığında “Honda yeni Civic’i yetiştiremiyor” yazıyor. Henüz üzerinden bir buçuk yıl geçmemiş olan bu haberde Frankfurt Otomobil Fuarı’na katılan Honda Türkiye Başkanı Tsumura işlerin nasıl da iyi gittiğini anlatıyor. Üretim adedi üç yılda üç kattan fazla artmış, ihracat bir yıl içinde yüzde 6’dan 33’e çıkmış ve 2018 yılında tüm bu rekorların kırılması bekleniyor. Hepsi gerçekleşti. Honda geçen yıl 38 bin adet üretim rakamına ulaşarak hedeflerin ötesine geçti ve üretim, ihracat, kâr zirvesini gördüğü sırada Türkiye’den demir aldı. Aynı gemideyiz lafının tam bir safsata olduğunu kanıtlarcasına.
Salı sabahı işçilere fabrikada yapılan açıklamada üretimin 2021 yılına kadar devam edeceği söylendi. Boş laf… Bir kere kapanma kararı alınmışsa, işyerinde vardiya azaltma, yavaş yavaş işten çıkarma dahil her türlü uygulama olağan hale gelir. Fabrika, verilen tarihi görmeden boşalacaktır.
İşçiler henüz yapılan açıklamayı yapanların başına geçirecek örgütlülükte değiller. Buna rağmen şirket yöneticileri bir gün önce Kocaeli vali ve kaymakamını ziyaret ederek her ihtimale karşı açıklamanın yapılacağı gün için emniyet tedbiri istemeyi ihmal etmedi.
Belli ki işçilerin gemiye doluşup kendilerini aşağıya atmasından korkuyorlar.
Korkularında haklılar. Çünkü aynı gemide değiliz diyenler çoğalıyor.
Alpaslan Savaş / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder