25 Şubat 2019 Pazartesi

Postmodern siyaset, Trump ve neo-faşizm* - JIPSON JOHN – JITHEESH P. M.

Britanyalı akademisyen David Harvey, bugün dünyanın en ünlü Marksist aydınlarından biri. Kapital üzerine verdiği dersler ciddi bir popülarite kazandı ve hatta bir YouTube dizisi haline bile getirildi. Harvey, aynı zamanda öğrenci eylemlilikleri, kitle ve emek hareketlerine verdiği destekle biliniyor. Harvey, The Wire’a verdiği röportajda, neoliberal projenin doğurduğu problemleri ve sağ dalganın geldiği noktaları tartıştı.


Neoliberalizmin temellerinin nerede atıldığını işaret edebilir misiniz? Bunun doğuşunu gerektiren yapısal sebepler nelerdi?
Liberalizmin idealist yorumu, özel mülke, kendi kendini düzenleyen serbest pazara, teknolojik gelişime ve herkesin ihtiyacını sağlayacak bir emek verimliliğine dayalı bir ekonominin sağlayacağı bireysel özgürlük ütopyasına dayanır.
Liberal teoride, devletin ekonomideki rolü minimumdadır (laissez faire politikalarına dayalı bir “gece bekçisi” devleti). Neoliberalizmde devlet, teknolojik değişimleri ve güçlü kuruluşların (merkez bankaları ve IMF gibi) düzenlemesine dayanan sonsuz bir sermaye birikimini güçlendirir ve neoliberal özgürlükler adına dünyanın zihinsel kavramlaştırmalarını yeniden yaratır.
Bu liberal ve neoliberal ütopya vizyonları uzun sürelerce yetersiz olarak eleştirildi çünkü Marx’ın pratikte gösterdiği gibi, her ikisi de zenginin, nüfusun çoğunun refahı var sömürülen emeği uğruna daha da zenginleştiği bir dünya yaratıyor. 
1945 sonrasının Keynesyen politikaları ve zenginliği tekrar dağıtan devleti, işçi sınıfının özel mülkiyeti zora sokmadan devamlı büyüyen istihdamına dayalı yeni bir ütopya fikri doğurdu. 1970lerde, Avrupa ve ABD’de büyük şirketler ve kapitalist sınıflar tarafından Keynesyen sistemi alaşağı etmek ve yerine kapitalist sınıfın kaybetmeye başladığı ekonomik ve siyasi gücünü tekrar kazanacağı neoliberal sistemi getirmek için bir karşı devrim başlatıldı. 
Thatcher, Reagan, Pinochet ve Arjantinli generallerin 1980lerde yaptığı da buydu. Bugün de sürüyor. Sonucu da devasa bir ekonomik, siyasi eşitsizlik ve tüm kürede gitgide büyüyen bir çevre bozulması oldu.
Mülksüzleştirme üzerinden yaratılan birikimi, neoliberalizmin en ciddi karakteristiklerinden olarak yorumluyorsunuz. Bu nasıl oluyor ve yapısal sonuçları nelerdir?
Sermaye, iki şekilde birikebilir. Sermaye birikiminin yollarından birisi emek sömürüsüyle artı değer yaratmaktır. Sermaye aynı zamanda hırsızlık, gasp, tefecilik gibi türlü sahtekarlıklarla da birikebilir. 
İlkel birikim teorisi, Marks’ın gösterdiği gibi, temelde bu pratiklere dayanır. Bu eylemler sonraki süreçte yeni stratejiler üzerinden sürmeye devam eder. 
ABD’deki 2007 krizinin ilk sonucu, bir tarafta Wall Street hala bonus dağıtırken yaklaşık 6-7 milyon insanın evlerini kaybetmeleriydi. Varlık değerlerindeki (toprak ve mülk gibi) spekülasyon, üretmeyen bir birikim sağladı. 
Büyük şirketlerin iflası çalışanlarının emeklilik ve sağlık haklarının gaspına sebep oldu. İlaç sektöründe, telekomünikasyonda, sağlık sigortasında tekel fiyatlandırmalarıyla ABD karlanma konusunda kazançlı bir yol sağladı. Borçluluk üzerinden varlıkların gasp edilmesi buna bir kanıt. Mülksüzleştirmeye dayanan birikiminle sağlanan rant, çok daha olağan hale geldi, çünkü küresel sermayenin büyük çapta yükselişi artı değer sermayesinin verimli kullanımında zorlanır hale gelmişti. 

MARX’IN ELEŞTİRİSİ SİSTEME YÖNELİK

Marx döneminde bile kapitalizme yönelik farklı eleştiriler de vardı. Marx’ın eleştirisini diğerlerinden nasıl ayırıyorsunuz?
Bu eleştirilerin çoğu ahlaki sebeplere dayanıyor (şeytani ve açgözlü kapitalizme karşı yoksullaştırılmış ve kötü davranılan işçiler ya da yakın zamandaki gibi çevre düşmanı kapitalizme karşı ekolojistler gibi). Marx’ın eleştirisi ise sisteme yönelik. Ahlaki sorunları da içermekle beraber, korkunç hareket kanunları olan kapitalist üretim şekli yerine sistem olarak insan ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılayacak bir alternatif işaret ediyor. 

KAPİTALİZM NEO-FAŞİZMLE İTTİFAK YAPTI

Sizce kapitalizmin sonuna geldik mi, özellikle de 2008 krizi bağlamında? Sermaye düzelebilir mi?
Sermaye ömrünün sonunda değil. Neoliberal proje hala canlı ve iyi durumda. Yakın dönemde Brezilya’da seçilen Bolsonaro, Pinochet’in Şili’de 1973 sonrası yaptıklarını vaat ediyor.
Sorun, neoliberalizmin nüfusun ciddi bir kısmına hükmedemiyor olması. Neoliberalizmin Kısa Tarihi (2005) kitabımda da belirtmiştim, kapitalizm devlet otoriterizmiyle ittifak kurmadan hayatta kalamaz. Şu anda da neo-faşizmle bir ittifaka girdi, çünkü tüm dünyadaki muhalif eylemlerden gördüğümüz üzere, herkes neoliberalizmin, halkın yararını zenginlerin cebine doldurduğunun farkında (bu 80ler ve 90larda bu kadar açık değildi).
Marx, kapitalizmin kendi içsel çelişkileri sebebiyle öleceğine inanıyordu. Siz buna katılmıyorsunuz. Neden?
Marx kimi zaman sermayenin kaderinde kendi kendini yok etmek olduğu izlenimi veriyor. Fakat çoğu örnekte, o krizlere sermayenin çöküşünden çok yeniden inşası olarak bakıyor. Krizler anlık olandan fazla değildir, var olan çelişkilerin şiddetli çözümü, yeniden kuruluş için şiddetli depremler başlar” der Kapital’in üçüncü cildinde. 
Sermayenin bitişini, sınıf hareketinde görür. Bu konuda Marx ile aynı fikirdeyim. Kapitalizm kendi kendine bitmeyecek. Zorlanacak, yıkılacak, terk edilecek. Tek yapmamız gerekenin kendi kendini yok etmesini beklememiz olduğunu düşünenlere katılmıyorum. Marx bence bu noktada değildi.
Özellikle vurguladığınız şeylerden biri Marx’ın sadece üretim seviyesindeki değerden değil aynı zamanda farkındalık alanından da bahsediyor olması. Bu durumu bugünün şartlarında açıklayabilir misiniz?
Kapital’in ilk cildinde, Marx değerin üretim ile yaratıldığını ve pazarda fark edildiğini işaret eder. Eğer Pazar yoksa, değer de yok. Dolayısıyla değer, üretim ve farkına varılma arasındaki çelişkili birliğe bağlıdır. Farkındalık da, alım gücüyle desteklenen, bir nüfusun arzu ve ihtiyaçlarına.
Kapitalizm tarihi, yeni isteklerin, ihtiyaçların ve arzuların üretimi hakkındadır (örneğin, kimi tüketicilik tarzları ve otomobil ya da banliyölerde yaşamak gibi makul konforlu yaşam şartlarının gündelik hayat formları olarak üretimleri gibi). Şu an hepsi cep telefonu sahibi bir kitleye ders anlatıyorum (20 yıl önce böyle bir şey yoktu). ABD’nin çoğu şehrinde yaşamak için çevreye zararlı arabaları kullanmak zorundasınız. 
Marksistler üretime çok fazla önem verdi fakat farkındalık meselesini ihmal ettiler. Benim görüşüm, bu iki şeyin çelişkili birliği (ki Marks bunu hayati görüyordu fakat çok da detaylandırmamıştı) temel odak noktamız olmalı. Farkındalık anında değerin çıkarılması ve tahsisi (genelde mülksüzleştirme ile gerçekleşir) günlük hayatın niteliğine etkisiyle bir siyasi mücadele noktasıdır. 

YAPAY ZEKA VE SOSYALİST ALTERNATİF

Kapitalizm altında, otomasyon tüm dünyada çok ciddi iş kayıplarına sebep oluyor. Kapitalizm içerisinde otomasyonun sorunları nelerdir? Bunun işçi sınıfı siyasetine nasıl etkileri olabilir?
Üretimde otomasyon ve yapay zekanın ciddi yararı var. Emek gücü, üretim içerisinde teknolojik değişimle beraber zayıflıyor. Fakat üretim kaybolmuyor. Farklı yollardan genişlemeye devam ediyor (örneğin otomobil üreten fabrikalar yerine hamburger üreten restoranlar gibi). 
Benzer bir değişimi hizmet sektöründe de göreceğiz. Sol, üretimde otomasyona karşı savaşını kaybetti ve aynı sonuç hizmet sektöründe de devam edecek gibi duruyor. Yapay zekayı bu sektörde güzel karşılamalı ve desteklemeliyiz tabii, fakat buradan sosyalist bir alternatife yönelebilecek bir yol da aramalıyız. Yapay zeka kimi işleri yok edeceği gibi yenilerini de getirecek. Buna uyum sağlamamız gerek.
Şehirler sizin çalışma alanlarınız içerisinde. Şehirlerin artı değer tahsis alanları olduğu analizini yapmıştınız. Bu nasıl yürüyor, özellikle de neoliberal şehirler bağlamında?
Şehirleşme ve sermaye birikiminin bir arada yürümesi, üzerine çok düşünülmemiş bir Marksist yorumdur. Şu an dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor. Dolayısıyla, sermaye birikimi üzerine inşa edilmiş bir çevrede günlük hayatın sorunları da hem önemli bir sorun hem de çelişki ve çatışmanın kaynaklarından. Bu durum politik olarak şehir hakkında özetlenebilir: örneğin şehir hayatının niteliği üzerinden gelişen sınıf mücadelesi gibi. Toplumsal hareketlerin ciddi bir çoğunluğu son dönemde bu sorun üzerinden ortaya çıktı (İstanbul Gezi Hareketi gibi).

TRUMP, POSTMODERNİZMİN GELDİĞİ NOKTANIN ÜRÜNÜDÜR 

Siz post moderniteye maddi temel üzerinden yaklaşıyorsunuz. Felsefi düzeyde, post modernizmin toplumsal hayata en ciddi etkisi nedir? Post truth (gerçeğin ötesi) konusunda ne düşünüyorsunuz?Birçok geniş çaplı ve belli derecede tutarsız kültürel harekette olduğu gibi, post modern dönüşüm olumlu fırsatlar yarattığı kadar gerici ve absürd etkiler de yarattı. Perspektivizm ve yorumlanan alan gibi kavramları katmasından mutluyum fakat bunun neden illa marksizme düşman olması gerektiğini de anlamıyorum, ki kendi kitabımda da alanların birleşimini, coğrafyaları ve perspektivizmi Marksist şekilde yorumlamıştım.
Neticede, zamanında Eagleton’ın da söylediği gibi, hareket, “gerçek, otorite ve retorik baştan çıkarıcılığın arasında fark yoktur” fikrinden “en güçlü hikayesi ve dili olan en büyük güce sahiptir” noktasına geldi. “Tarihi çöpe attılar, siyaseti estetize ettiler ve sadece hikaye anlatıcının karizmasına odaklandılar.” Trump, post modernizmin geldiği bu noktanın ürünüdür.
İlk başta internetin en güçlü özgürleştirici olduğunu düşünmüştük. Fakat zaman geçti, büyük tekeller ortaya çıktı ve dijital alandan kar etmeye başladılar. Cambridge Analytica gibi örnekler, kişisel bilgilerin bu tekeller tarafından nasıl manipüle edilebildiğini gösterdi. Bunun yarattığı tehlike nedir sizce? İnterneti bir kamusal hizmet olarak nasıl özgürleştirebiliriz?
Yozlaştırılıp sermayeye dönüştürülemeyecek kadar iyi ve özgürleştirici bir teknoloji yoktur. Mesele de bu zaten.
Trump’ın ortaya çıkışını neye yoruyorsunuz? Dünyanın farklı yerlerinde yükselişe geçen popülizm sizce neye işaret ediyor. 
Trump evrensel yabancılaşmanın post modern bir başkanıdır.
Bernie Sanders ve Jermy Corbyn’in ABD ve Britanya’da popülerleşmesi size umut veriyor mu? Yoksa sadece seçim kaynaklı bir taraflaşmanın ürünleri mi? Bugünün sosyalist siyasetinin formu ve içeriği sizce ne olmalı?
Taraflaşma ve örgütlenme arasında ciddi bir fark var. Ancak şimdi, siyasi güce sahip olabilmek için solun bir örgütlenmeye sahip olması gerektiğinin ipuçlarını görüyoruz. 
Britanya meselesinde, momentumun, parti içerisindeki bir direnişle beraber büyümesi umut verici gözüküyor, manifestolarının da ekonominin temel etmenlerinin kamusal alana getirilmesi (kamulaştırmadan farklı olarak) talebi de bir siyasi strateji olarak olumlu bir girişim. Fakat asıl sorun, partinin parlamento içerisindeki birçok üyesi tarafından destek görmemesi. ABD içinse, henüz bu kadarını bile görebilmiş değiliz. 

SOL BASKI ALTINDA ÖRGÜTLENMEK ZORUNDA

Tüm dünyada sağ siyaset ciddi yükselişte. Bunun son örneği Brezilya’da Bolsonaro’nun seçilmesi oldu. Dünya 1930’lar ve 40’larda olduğu gibi tekrar faşizme doğru mu gidiyor? Bolsonaro gibi bir aşırı sağ lideri sol geleneği güçlü bir Latin Amerika ülkesinde seçtiren siyasal ve ekonomik sebepler nedir sizce?
İşçi partisinin yönetiminde neoliberalizmin ürettiği yabancılaşma, ülke çapında bir yozlaşmaya sebep oldu, bu da tabii kitlelerin neofaşist illüzyonlarla örgütlenmesine sebep oldu. Sol, örgütlenmekte geç kaldı ve şimdi bunu baskı altında yapmak zorunda.
Sizin Marx ve Marksizm dersiniz dünya çapında ünlü oldu. Marksizm bugünle ne kadar alakalı? Marx’ın katkıları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Marx, kapitalizmin bir üretim biçimi olarak nasıl çalıştığının analizinin başlangıcını şaşırtıcı güçlü bir perspektifle yazdı. Kapital yazıldığı zaman dünyanın sadece küçük bir bölümünde etki gösterebilmişti. Fakat şu an her yerde, dolayısıyla Marx’ın analizi bugün o döneme göre çok daha yararlıdır. Marx çalışan herkesin fark edeceği şey, aslında siyasi hegemonyanın böyle bir düşünce biçimini bastırmaya ne kadar çok ihtiyaç duyduğudur.
Neoliberal kapitalizmin iktidarında, insanlar gözle görülür bir tatminsizlik ve çaresizlik içerisinde. Daha iyi bir dünya umudunu tam olarak nerede bulabiliriz? Umudunuzu diri kılan şey nedir? 
Her türden baskıya rağmen, insanlar artık eskisinden çok daha net şekilde sadece neoliberalizmin değil, bütünde kapitalizmin de sorunlu olduğunu görüyorlar. Kapitalizmin vaatlerini yerine getirmediği ve getiremeyeceği açık şekilde görülüyor ve başka bir siyasi ekonomik organizasyona ihtiyaç olduğu gitgide daha bariz bir hale geliyor.
Çeviri: Yusuf Tuna Koç / BİRGÜN
*Kaynak : https://mronline.org/2019/02/16/the-neoliberal-project-is-alive-but-has-lost-its-legitimacy-david-harvey/ (Röportajın aslı The Wire sitesinde)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder