Tarih gösteriyor ki ülkelerin nasıl yönetileceğine karar veren güç, ekonomiyi yönetenlerdir. Siyasi liderler, dayandıkları ekonomik alt yapının çıkarlarına göre hareket etmek zorundadır. Sadece kurucu liderler, yeni bir ekonomik düzen kurarak belirleyici olabilir.
Bu konuda aynı fikirdeysek devam edelim...
Sabancı Holding'i yöneten Mehmet Göçmen, Davos'ta yaptığı konuşmada "2018'de ciddi badireler atlattık. Artık yeni bir Türkiye hikâyesiyle tekrar yola çıkma zamanı." dedi.
Göçmen yeni bir Türkiye hikâyesinin nasıl yazılacağını da şöyle anlattı:
"Türkiye'nin; üretimi kaldıraç olarak kullanan, teknolojinin imkânlarıyla daha çok katma değer üreten, bunu yaparken de verimliliği odağına alan bir anlayışla geleceğe bakması gerekiyor. Dijital dönüşümden Türkiye'nin bir rekabet avantajı elde etmesi lâzım. Mevcut, içinde olduğumuz sanayileri hızla bugünkü teknolojiye adapte edip verimliliği artırmamız lazım."
***
Peki ama "Üreten Türkiye", ne oldu da "Tüketen Türkiye"ye dönüştü. Tarım neden yok edildi. Türkiye neden sarımsak-soğan ithal ediyor? Aşık Mahzuni'nin dediği gibi Türkiye'nin yiğitleri kuru soğana nasıl muhtaç edildi?
Nazilli'yi Nazilli yapan bez fabrikası, neden özelleştirildikten sonra yok edildi? Kâğıt fabrikalarına ne oldu?
Tank-palet fabrikası ne oldu?
Geçmişteki uçak fabrikaları ne oldu?
Şeker fabrikaları ne olacak?
Tütüne ne oldu?
Sigara fabrikalarına ne oldu?
Pancar ne oldu, buğday ne oldu? Türkiye, açlığa mahkûm edildi yahu!
Sabancı Holding, neden Torosların suyunu, Fransız şirket ile birlikte şişeleyerek Türklere satıyor?
Yine Sabancı Holding, neden bakkallık, manavlık, nalburluk gibi işleri bile yabancı şirketlerle birlikte yaparak esnafı yok etti?
Eczacılık bile neden eczacıların elinden alınmak isteniyor?
Bu hikâyeyi kim yazdı? Küreselleşmeyi ve bu çerçevede özelleştirmeyi yazanlar değil mi?
Göçmen, "Dünyada tekrar globalleşme yerine, 'çok yerel' denilen birden çok yereli içeren yapıların tartışıldığı bir dönemdeyiz. Ana trend bu... Türkiye'de zaten hepimizin gündemi de bu... Başka şekilde Türkiye'yi dünyada rekabetçi hale getiremeyiz." diyor.
İyi de Türkiye'de yerel ekonomi bırakmadınız ki? Diğer holdinglerle birlikte, millî ekonomiyi yok ettiniz. Şimdi İnternet'in geliri bile ABD'ye akarken, Türkiye dijital dönüşümden nasıl para kazanacak? Hangi ürünle, hangi markayla ve hangi sistemle?
Göçmen, yeni hikâyenin nasıl yazılacağını da anlatıyor:
"Türkiye, işsizlik sorununu nasıl aşacak? Dolayısıyla acaba tarım ve turizm sektörünün mü ön plana çıkması lazım? Tarım sektörünün ön plana çıkması için acaba kentleşmeyi tersine çevirip insanları kendi ait oldukları coğrafyalarda istihdam edecek yeni bir modele mi geçmek lazım? Acaba tersine göç, tarım istihdamın çok olacağı bir yer, bize yeni bir fırsat getirir mi?"
Göçmen, sonuç olarak "Türkiye'nin gerçekten büyümesi için en az yüzde 5 büyümeye ihtiyaç var. Bunu da ancak yabancı sermaye yatırımları ile yapabiliriz"den başka bir çözüm söyleyemiyor!
***
Bu politikalar, dış dayatmadır. IMF'nin kuruluş hazırlıkları yapılırken, 1948 yılında Türkiye'de bir kredi heyetinin başında incelemelerde bulunan Mr. Mason, "Kalkınma hızını düşürün. Meyve, balık üretimini artırın, turizmi geliştirin" demiştir.
Anlaşılıyor ki döndük dolaştık aynı noktaya geldik! Üstelik "köy"leri mahalle yaptıktan, tarımı yok ettikten sonra! Elde kala kala bir tek turizm kaldı!
Nitekim Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan da Davos'ta uluslararası yatırımcı firmalarla görüşme imkânı bulduklarını, onları Türkiye'ye yatırıma davet ettiklerini açıkladı.
Türkiye'yi yöneten ekonomik ve siyasi kadroların ufku bu kadardır!
Arslan BULUT / YENİÇAĞ
Bu konuda aynı fikirdeysek devam edelim...
Sabancı Holding'i yöneten Mehmet Göçmen, Davos'ta yaptığı konuşmada "2018'de ciddi badireler atlattık. Artık yeni bir Türkiye hikâyesiyle tekrar yola çıkma zamanı." dedi.
Göçmen yeni bir Türkiye hikâyesinin nasıl yazılacağını da şöyle anlattı:
"Türkiye'nin; üretimi kaldıraç olarak kullanan, teknolojinin imkânlarıyla daha çok katma değer üreten, bunu yaparken de verimliliği odağına alan bir anlayışla geleceğe bakması gerekiyor. Dijital dönüşümden Türkiye'nin bir rekabet avantajı elde etmesi lâzım. Mevcut, içinde olduğumuz sanayileri hızla bugünkü teknolojiye adapte edip verimliliği artırmamız lazım."
***
Peki ama "Üreten Türkiye", ne oldu da "Tüketen Türkiye"ye dönüştü. Tarım neden yok edildi. Türkiye neden sarımsak-soğan ithal ediyor? Aşık Mahzuni'nin dediği gibi Türkiye'nin yiğitleri kuru soğana nasıl muhtaç edildi?
Nazilli'yi Nazilli yapan bez fabrikası, neden özelleştirildikten sonra yok edildi? Kâğıt fabrikalarına ne oldu?
Tank-palet fabrikası ne oldu?
Geçmişteki uçak fabrikaları ne oldu?
Şeker fabrikaları ne olacak?
Tütüne ne oldu?
Sigara fabrikalarına ne oldu?
Pancar ne oldu, buğday ne oldu? Türkiye, açlığa mahkûm edildi yahu!
Sabancı Holding, neden Torosların suyunu, Fransız şirket ile birlikte şişeleyerek Türklere satıyor?
Yine Sabancı Holding, neden bakkallık, manavlık, nalburluk gibi işleri bile yabancı şirketlerle birlikte yaparak esnafı yok etti?
Eczacılık bile neden eczacıların elinden alınmak isteniyor?
Bu hikâyeyi kim yazdı? Küreselleşmeyi ve bu çerçevede özelleştirmeyi yazanlar değil mi?
Göçmen, "Dünyada tekrar globalleşme yerine, 'çok yerel' denilen birden çok yereli içeren yapıların tartışıldığı bir dönemdeyiz. Ana trend bu... Türkiye'de zaten hepimizin gündemi de bu... Başka şekilde Türkiye'yi dünyada rekabetçi hale getiremeyiz." diyor.
İyi de Türkiye'de yerel ekonomi bırakmadınız ki? Diğer holdinglerle birlikte, millî ekonomiyi yok ettiniz. Şimdi İnternet'in geliri bile ABD'ye akarken, Türkiye dijital dönüşümden nasıl para kazanacak? Hangi ürünle, hangi markayla ve hangi sistemle?
Göçmen, yeni hikâyenin nasıl yazılacağını da anlatıyor:
"Türkiye, işsizlik sorununu nasıl aşacak? Dolayısıyla acaba tarım ve turizm sektörünün mü ön plana çıkması lazım? Tarım sektörünün ön plana çıkması için acaba kentleşmeyi tersine çevirip insanları kendi ait oldukları coğrafyalarda istihdam edecek yeni bir modele mi geçmek lazım? Acaba tersine göç, tarım istihdamın çok olacağı bir yer, bize yeni bir fırsat getirir mi?"
Göçmen, sonuç olarak "Türkiye'nin gerçekten büyümesi için en az yüzde 5 büyümeye ihtiyaç var. Bunu da ancak yabancı sermaye yatırımları ile yapabiliriz"den başka bir çözüm söyleyemiyor!
***
Bu politikalar, dış dayatmadır. IMF'nin kuruluş hazırlıkları yapılırken, 1948 yılında Türkiye'de bir kredi heyetinin başında incelemelerde bulunan Mr. Mason, "Kalkınma hızını düşürün. Meyve, balık üretimini artırın, turizmi geliştirin" demiştir.
Anlaşılıyor ki döndük dolaştık aynı noktaya geldik! Üstelik "köy"leri mahalle yaptıktan, tarımı yok ettikten sonra! Elde kala kala bir tek turizm kaldı!
Nitekim Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan da Davos'ta uluslararası yatırımcı firmalarla görüşme imkânı bulduklarını, onları Türkiye'ye yatırıma davet ettiklerini açıkladı.
Türkiye'yi yöneten ekonomik ve siyasi kadroların ufku bu kadardır!
Arslan BULUT / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder