18 Mart 2019 Pazartesi

18 Mart ve Atatürk'ün çığlığı!.. - Mehmet FARAÇ

Tetikçi-dinci gazeteler utanmadan "Atatürk Çanakkale'de yoktu" diye ahlaksızca bir propaganda yürütüyor... Bağnazlar Gazi'yi yok saymak için çırpındıkça çırpınıyor...

Atatürk'ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı bile Mustafa Kemal'i yok saymak için uğraşıyor, hutbelerde adının geçmesini çok buluyor...

Oysa kim ne yaparsa yapsın, tüm dünya da biliyor ki Çanakkale demek Atatürk demektir... "Gaflet-dalalet ve hıyanet"e rağmen güneş balçıkla sıvanmıyor, Atatürk'ün tek bir hatırası bile Çanakkale'den silinemiyor...

Çünkü tarihin vazgeçilmez gerçekleri, kanla yazılmış cephe hatıraları, tanıkların sarsıcı ifadeleri ve geçmişte anılarını anlatan gazilerin söyledikleri de yetiyor Atatürk'ü anlatmak için...

Üstün zekasıyla kara savaşlarının gidişatına yön vererek Çanakkale'nin de kaderini değiştiren Atatürk'le ilgili anılar ve bizzat kendisinin anlattıkları ise tarihin gerçeklerini en ince ayrıntısına kadar hafızalara kazımaya yetiyor...
Müttefik güçlerle düşman ordularını yöneten komutanların bile Çanakkale'de askerî dehasına hayran kaldığı Atatürk'le ilgili anılar çürütülemeyecek belgelerle doluyken, tarihi tersyüz etmek alçaklığının kökeninde hangi hastalığın yattığı da bellidir; Cumhuriyetten rövanş almak!..

Oysa tarihsel gerçeklere dikkat çekilince, Çanakkale ile ilgili anıların yalnızca bir bölümü bile tüm yalanları çürütmeye yetiyor, çünkü Zafer'in her anında Atatürk bir güneş gibi parlıyor...


Savaşın değişen kaderi...
Yokluğun-yoksulluğun içinde yaşandı Çanakkale... "Kınalı kuzular"ın üstün cesaretleriyle kazanıldı cepheler...

Osmanlı'nın kuşatılmasına direnmek için başlayan Çanakkale Savaşı'nda, 19 Şubat 1915 ile 18 Mart 1915 tarihleri deniz muharebeleri ile geçti...
Tarihin kaderinin değiştiği "18 Mart"ta ise İtilaf Kuvvetleri son derece kapsamlı ve güçlü bir saldırı gerçekleştirmiş olsalar da ilerleme gösteremediler, asıl hedeflerine varamadılar...

Ancak deniz muharebesinin kilitlenmesi ve verilen kayıplar, Müttefik Kuvvetlerini keskin bir kara harekâtı yapmaya zorladı... Bunun için 18 Mart'tan biraz geriye gitmekte yarar var... İşte Çanakkale Hatıraları'nda geçenler;
"25 Nisan 1915 günü İngiliz, Fransız ve ANZAK birliklerinden oluşan işgal kuvvetleri Seddülbahir, Kumkale ve Arıburnu bölgelerinden çıkarma yapmaya başladılar...

Seddülbahir'de kıyı topçusunun başarısı ve karşı taarruz ile durdurulan işgal kuvvetleri, Kumkale'de atıl kalmış, Arıburnu ise tam manasıyla cehennemi yaşamıştı...

İşte o çıkarma başladığında Yarbay Mustafa Kemal Çanakkale Bigalı Köyü doğusundaki Değirmenlik Mevkisi'nde bulunan karargâhındaydı...
Çıkarmayı haber aldığı anda durum değerlendirmesi yaptıktan sonra Gelibolu'daki 3. Kolordu Komutanlığı'na düşmanın konumunu ve aldığı inisiyatifi bildiren bir rapor gönderdi...

57'nci Alayı alarak yolsuz, sarp ve derin derelerle kesilen araziden geçerek, saat 09.40'ta Kocaçimen mevkisine vardı... Burada 57. Alay dinlenmeye bırakılmış, Atatürk Conkbayırı'na geçmişti..."

İşte orada cephaneleri bittiği için çekilen ve düşmanca kovalanan bir gözetleme bölüğüne rastlar Mustafa Kemal...

"Nerede düşman" diye sorunca, 261 rakımlı tepeyi gösterdiler ona... Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, serbestçe ilerliyordu. Bu durum tehlikeyi artırıyordu... Mustafa Kemal bundan sonrasını şöyle anlatıyordu;
"Düşman bana askerlerimden daha yakın... Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman, bir mantıkla mıdır, yoksa bir içgüdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere, 'düşmandan kaçılmaz' dedim.

'Cephanemiz kalmadı' dediler... 'Cephanemiz yoksa süngümüz var', dedim... 'Süngü tak', dedim. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerleyen piyade alayı ile Cebel Bataryası'nın erlerini marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım... Erler yatınca, düşman da yere yattı... Kazandığımız an, bu andır..."


Tarihe geçen taarruz emri...
Çanakkale'de Mustafa Kemal'le röportaj yapan ilk gazeteci olan Ruşen Eşref Ünaydın'ın yansıttığı anılar da o muhteşem "zafer"in ardındaki askeri dehaya dikkat çeker...

Atatürk'ün Çanakkale anılarında, tarihe geçen o ünlü "taarruz" emri de önemli bir yer tutar... İşte o an hatıralarda şöyle aktarılır; "Tarihte bazı kritik anlar vardır bir muharebenin kaderini belirler, o muharebe de savaşın kaderini tümden değiştirir... Mustafa Kemal'in emriyle kaçmakta olan Türk askerleri mevzi alınca karşı taraf da mevzi alarak duraklar... O duraklama sayesinde 57. Alay Öncü Bölüğü Conkbayırı'na yerleşir... Artık savaşın seyri değişmiştir... Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay'dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57. Alay'a şu emri verir: Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir."

Osmanlı'nın kaderini değiştiren ve tabii ki Türkiye Cumhuriyeti'ni de var eden Çanakkale Zaferi dünya döndükçe anımsanacak, her anlatıldığında ise içinde kesinlikle Mustafa Kemal olacak...

18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 104. yıldönümünde başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, o muhteşem tarihin yazılmasına katkı sunan komutanları ve tüm silah arkadaşlarını bir kez daha saygıyla anıyorum...


Mehmet Faraç / YENİÇAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder