Ağla Türkiye. Çünkü Diyarbakır'da bir baba süpermarketten bir kutu mama çalarken yakalandı.
Market görevlisi tarafından yakalanan baba mamayı vermemek için direndi. Market sahibi ve çevredekiler tarafından etkisiz hale getirilen baba gözaltına alındı.
Mama çalan babayı polisin karakola götürdüğü saatlerde TÜİK işsizlik verilerini açıkladı.
Türkiye'deki işsizlik oranı geçen yılın aralık ayına oranla yüzde 3,1 puan daha arttı ve yüzde 13,5 seviyesine ulaştı. Böylece resmî işsiz sayısında yeni bir rekor daha kırıldı ve dört milyon barajı aşıldı. 2018 yılı Aralık ayı verilerine göre, kayıtlı işsiz sayısı dört milyon 302 bin kişi oldu.
TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladığı akşam İstanbul'daki pazarlarda insanlar çöpe atılan sebzeleri toplamak için adeta çarpındılar.
Türkiye'yi yönetenler bu görüntüleri inkâr edip, "pazar atığı sebzelerin hayvanlar için toplandığını" iddia ettiler.
Oysa onlar da biliyor ki, o fotoğrafın yoksulluğun belgesi olduğunu.
Tüm bunların yaşandığı Türkiye'de BDDK Şubat ayında bankaların kanuni takipteki alacaklarının 100 milyar liraya ulaştığını açıkladı.
Kart borcunu ödeyemediği için intihar eden, intihara teşebbüs eden ve evine maaşına icra gelen on binlerce insan.
Türkiye, tarihinin en ağır krizini yaşıyor.
Krizin boyutunun 31 Mart'tan sonra daha da büyümesi bekleniyor. Türkiye'nin çaresiz, IMF'nin kapısını çalacağı neredeyse tüm ekonomistler tarafından dile getiriliyor.
Seçim sonrası ister IMF gelsin isterse gelmesin, Türkiye'yi gerçekten oldukça sıkıntılı günler bekliyor.
Daha fazla enflasyon daha fazla işsizlik.
Bu iki gösterge en çok çalışanı ve dar gelirliyi vuracak.
İcralar artacak, işyerleri kapanacak ve binlerce yeni işsiz TÜİK verilerine girecek. Oysa TÜİK verisinde her rakam aslında dramı ifade ediyor.
Babanın çocuğu için marketten mama çalarken yakalanması basit bir olay değil. Bu krizin sosyal bir faciaya dönüştüğünün en önemli ispatı.
Türkiye'yi sıkıntılı günler bekliyor.
Bunun halen farkında olmayan ve bu tehlikeyi görmeyen yüzbinlerce insan.
Komşusu aç iken, bunu görmeyen ve yaşanan olaya politik gözlükle bakan büyük bir kitle.
Bu kez olay çok farklı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu durum gerçekten vahim. Bırakın soğanı ve samanı artık ekmeğin ununu bile ithal eden bir ülkede yaşıyoruz. Elin ülkesinin çölde bile yetiştirdiği patatesi, dünyanın öbür ucundan alan bir ülke oldu Türkiye.
Bu ithal ürünler senin için değil, parası olan için.
İthalat, sen millî bir göreve çağrılır gibi koşarak cebindeki 100 doları bile 3 liradan bozdururken, tam tersi döviz istifleyenler için. Çünkü 1 doların 5.500 sınırında olduğu bir ortamda ithalat ucuzluk getirmez. Sadece parası olana lüks sağlar.
Türkiye yavaş yavaş değil hızla açlığa gidiyor.
Tarım arazilerini inşaatlarla betona dönüştürdüğümüzü bizzat Türkiye'yi yönetenler itiraf etti.
Bu itiraf ne getirdi?
Tam tersi batan fabrika ve insanları kurtarmak yerine inşaat şirketlerine destek çıktı. Fabrikaları kapatıp yerine lüks konut ve AVM yapan ülkenin bu hale gelmesine neden olan bir iktidar, halen müteahhitleri kurtarmak için çaba harcıyor.
Vatandaş olarak ne yapmalıyız?
Son 2 yıldır söylediğim şeyi tekrar ediyorum. Harcamayın! Daha önce cebinizdeki 20 lirayı bile harcamayın diyordum. Şimdi eğer kaldıysa 1 lirayı bile saklayın.
Kredi kartlarına güvenip harcama yapmayın.
Çünkü gerçekten çok ama çok sıkıntılı günler bizi bekliyor. Rakamlar verip sizi boğmak istemiyorum. Sadece gözünüzün önüne bebeğine mama alamadığı için çalmak zorunda kalan o babanın markette düştüğü durumu getirin.
Diyarbakır'daki o baba aslında sizsiniz...
Remzi Özdemir / YENİÇAĞ
Market görevlisi tarafından yakalanan baba mamayı vermemek için direndi. Market sahibi ve çevredekiler tarafından etkisiz hale getirilen baba gözaltına alındı.
Mama çalan babayı polisin karakola götürdüğü saatlerde TÜİK işsizlik verilerini açıkladı.
Türkiye'deki işsizlik oranı geçen yılın aralık ayına oranla yüzde 3,1 puan daha arttı ve yüzde 13,5 seviyesine ulaştı. Böylece resmî işsiz sayısında yeni bir rekor daha kırıldı ve dört milyon barajı aşıldı. 2018 yılı Aralık ayı verilerine göre, kayıtlı işsiz sayısı dört milyon 302 bin kişi oldu.
TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladığı akşam İstanbul'daki pazarlarda insanlar çöpe atılan sebzeleri toplamak için adeta çarpındılar.
Türkiye'yi yönetenler bu görüntüleri inkâr edip, "pazar atığı sebzelerin hayvanlar için toplandığını" iddia ettiler.
Oysa onlar da biliyor ki, o fotoğrafın yoksulluğun belgesi olduğunu.
Tüm bunların yaşandığı Türkiye'de BDDK Şubat ayında bankaların kanuni takipteki alacaklarının 100 milyar liraya ulaştığını açıkladı.
Kart borcunu ödeyemediği için intihar eden, intihara teşebbüs eden ve evine maaşına icra gelen on binlerce insan.
Türkiye, tarihinin en ağır krizini yaşıyor.
Krizin boyutunun 31 Mart'tan sonra daha da büyümesi bekleniyor. Türkiye'nin çaresiz, IMF'nin kapısını çalacağı neredeyse tüm ekonomistler tarafından dile getiriliyor.
Seçim sonrası ister IMF gelsin isterse gelmesin, Türkiye'yi gerçekten oldukça sıkıntılı günler bekliyor.
Daha fazla enflasyon daha fazla işsizlik.
Bu iki gösterge en çok çalışanı ve dar gelirliyi vuracak.
İcralar artacak, işyerleri kapanacak ve binlerce yeni işsiz TÜİK verilerine girecek. Oysa TÜİK verisinde her rakam aslında dramı ifade ediyor.
Babanın çocuğu için marketten mama çalarken yakalanması basit bir olay değil. Bu krizin sosyal bir faciaya dönüştüğünün en önemli ispatı.
Türkiye'yi sıkıntılı günler bekliyor.
Bunun halen farkında olmayan ve bu tehlikeyi görmeyen yüzbinlerce insan.
Komşusu aç iken, bunu görmeyen ve yaşanan olaya politik gözlükle bakan büyük bir kitle.
Bu kez olay çok farklı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu durum gerçekten vahim. Bırakın soğanı ve samanı artık ekmeğin ununu bile ithal eden bir ülkede yaşıyoruz. Elin ülkesinin çölde bile yetiştirdiği patatesi, dünyanın öbür ucundan alan bir ülke oldu Türkiye.
Bu ithal ürünler senin için değil, parası olan için.
İthalat, sen millî bir göreve çağrılır gibi koşarak cebindeki 100 doları bile 3 liradan bozdururken, tam tersi döviz istifleyenler için. Çünkü 1 doların 5.500 sınırında olduğu bir ortamda ithalat ucuzluk getirmez. Sadece parası olana lüks sağlar.
Türkiye yavaş yavaş değil hızla açlığa gidiyor.
Tarım arazilerini inşaatlarla betona dönüştürdüğümüzü bizzat Türkiye'yi yönetenler itiraf etti.
Bu itiraf ne getirdi?
Tam tersi batan fabrika ve insanları kurtarmak yerine inşaat şirketlerine destek çıktı. Fabrikaları kapatıp yerine lüks konut ve AVM yapan ülkenin bu hale gelmesine neden olan bir iktidar, halen müteahhitleri kurtarmak için çaba harcıyor.
Vatandaş olarak ne yapmalıyız?
Son 2 yıldır söylediğim şeyi tekrar ediyorum. Harcamayın! Daha önce cebinizdeki 20 lirayı bile harcamayın diyordum. Şimdi eğer kaldıysa 1 lirayı bile saklayın.
Kredi kartlarına güvenip harcama yapmayın.
Çünkü gerçekten çok ama çok sıkıntılı günler bizi bekliyor. Rakamlar verip sizi boğmak istemiyorum. Sadece gözünüzün önüne bebeğine mama alamadığı için çalmak zorunda kalan o babanın markette düştüğü durumu getirin.
Diyarbakır'daki o baba aslında sizsiniz...
Remzi Özdemir / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder