18 Mart 2019 Pazartesi

Politik asketizm ve eleştirisi - ÖNDER KULAK / BİRGÜN

Birçok örtüşmeye karşın ayırıcı nokta, asketik olanın, sözgelimi “yorgun demokrat”ın olumsuzluk karşısındaki tutumunu belirli bir disiplin altında amaca dönüştürmüş olması ve böylece kendisini saran koşullara dair rahatsızlık hissinden uzaklaşmasıdır.

Asketizm, en genel anlamıyla, insan ve ahlak felsefesine ilişkin konulara temas eden felsefi bir yönelimdir. Köklerini, Türkçe karşılığı temrin olan Antik Yunanca askesis sözcüğünden alır. Farklı kavrayışlara dair çok sayıda içerik ve tanıma sahiptir.

Ortak bir tanım düşünüldüğünde ise, bireyin dünyevi ve bedensel olan her öğe ve etkinlik karşısında, kendisini mümkün olduğunca ayrı ve edilgen kıldığı bir içe yönelme savunusu olarak nitelenebilir. Buradaki içe yönelme hali, inançsal ya da entelektüel bir üretimin zemini olabileceği gibi, yaşanan ya da tanık olunan, cismi veyahut zihni acının ve kimi başka olumsuz duyguların belirli bir derinleşme uyarınca daha yoğun yaşanması istemini de içerebilir. Bu iki biçim asketizmin kendi savunusu içinde nitelikli örnekler olarak değerlendirilebilirler. Ancak asketizm kategorisi altında her dönemde bulunan bayağı bir biçime de rastlamak mümkün. Bu biçim belirli bir bedensel hareketsizlik haline eşlik eden, olumsuz duygulanım hallerinin kutsanmasına kadar varabilecek tekrarlardan oluşur.
Başlıkta asketizm ifadesinin önüne koyulan politik sıfatı, bahsedilen bayağı asketizm biçiminin siyaset alanına bir yansımasıdır. Bu yansıma uyarınca politik asketizm, uğradığı zarar ve yenilgiler sebebiyle kendini bedensel açıdan siyasetten alıkoymayı, yani etken anlamda süreğen bir hareketsizliğe gömülmeyi, söz konusu olumsuzluktan doğan duygulara kutsama derecesinde yoğunlaşmayı içerir. Burada politik asketizm ve melankoli arasında ne gibi bir fark olduğu da sorulabilir. Birçok örtüşmeye karşın ayırıcı nokta, asketik olanın, sözgelimi “yorgun demokrat”ın olumsuzluk karşısındaki tutumunu belirli bir disiplin altında amaca dönüştürmüş olması ve böylece kendisini saran koşullara dair rahatsızlık hissinden uzaklaşmasıdır.

ASKETİZM VE İŞİTİLME YOKSUNLUĞU

Bayağı asketizm ancak ağır baskı ortamlarında yaygınlaşabilir. Birçok insan böylesi ortamların cehennemden farksız olduğunu düşünür. Peki bu cehennem nasıl tasvir edilebilir? Burada pek çok kimsenin aklına elbette o alevlerle dolu klasik tasvirlerden biri gelecektir. Mann’ın Doktor Faust’unda geçen tasvir de bunlardan biridir.1 Bakhtin, Mann’ın bu tasvirinde, cehennemi “mutlak işitilme yoksunluğu”, “üçüncü tarafın mutlak eksikliği” olarak tanımladığını anlatmaktadır.2 Bu tanım Şeytan’ın ağzından şu şekilde ifade edilir:
“hiçbir merhamet, hiçbir isyan, hiçbir atfedişin, ‘bir ruha gerçekten böyle yapamazsın’ diye dile gelen, inanamayan, isyan dolu itiraza hiçbir kulak verişin olmayışıdır cehennem: yapılır, olur, hem de, hesabı sözlerle hiç verilmeden; ses geçirmez yeraltında, Tanrı’nın işitemeyeceği yerde ve ebediyen olur.”3
Bakhtin’e göre, bu satırları yazarken Mann’ın aklında işkence merkezleri, toplama kampları ve o günün ağır baskı toplumu vardır. Bu gibi ortamlar, insanın karşı koymak ya da “yok olmak” dışında başka seçeneği olmayan uğraklardır ve burada politik asketizm, utangaç bir teslim olma halini teşkil eder.
Asketiğin yaşamı da en az herkes kadar zordur. Belki topluma dayatılan olumsuzluğu değiştirme yolunda, pek çok kimse gibi, ama kararlı ama kararsız adımlar da atmıştır. Ne var ki sonuç alamadığı ve toplumsal koşullar daha da olumsuza yöneldiği ölçüde, içinde bulunduğu “cehennem”i mutlakmışçasına kabullenmeye başlamıştır. Asketiğin kabullenme biçimi, olumsuzluğun mutlak olduğu ve karşısında durma olanaklarının bulunmadığı yanılsamasıyla, yakınmalar, iç çekişler ve dertlenmeler eşliğinde hareketsizliğe bürünmek ve akabinde düzenin ördüğü ideolojik duvarların ortasında kalmaktır. Böylece, farkında olmaksızın cehennemin “mutlak işitilme yoksunluğu”na o da katkı sunar. Duvarları kanıksadıkça, yanı başındaki de sesini duyamaz olur. Böylece siyasi sessizlik ve beraberinde gelen toplumsal yalnızlık hissi biraz daha büyür.

CEHENNEM KILIĞINDAKİ KAPİTALİZM

Asketik bilinçli şekilde olumsuz duygulanım hallerini yinelediği ölçüde, düzenin mutlak olduğu yanılsamasını hep daha yoğun biçimde üretir. Böylece “cehennem”in bir mekanizma olduğunu ve yıkılabileceğini kavramaktan da uzaklaşır. Brecht’in cehennem tasviri asketik için burada bir anımsatma niteliği taşır.4 Mann’ın Berlin’de bulduğu cehennemi, Brecht Los Angeles’ta bulur.
Brecht, Cehennemi Düşünmek5 şiirinde, cehennem kavramının ve işaret ettiği koşulların meta bağımlı sınıflı toplumların gerçeğine uygun düştüğünü savunarak, alternatif bir betimleme sunar. Örneğin cehennemde suyun çok pahalı olduğunu, içinde görkemli çiçeklerin açtığı süslü bahçelerin ve tadını epeydir kaybetmiş meyvelerle dolu marketlerin bulunduğunu dile getirir. Bunlara bir an durmak bilmeyen araba konvoylarını ve içinde kimsenin yaşamadığı boş evleri de ekler. Brecht’e göre cehennem, sokakta kalanlara karşılık gösteriş içinde yaşayanların fink attığı, kardeşi Shelly için muhtemel ki Londra ve kendisi için daha çok Los Angeles misali bir yerdir. Belki cehennem bir başkası için de…
Asketik “cehennem”in işlerliğinin, işçinin ürettiği artı-değere sürekli daha fazla el koyulmasına, eşdeyişle sömürü oranının arttırılmasına bağlı olduğunu aklından çıkarmıştır. Kendisi gibi emeğine dayanan kimselere karşı da bir güvensizlik içerisindedir. İçinde bulunduğu koşulları sadece kendisi nezdinde değerlendirir. Kendini yalnızlaştırmıştır. Lakin her sabah işe giderken ve işten dönerken kullandığı aynı otobüslerde, kendisiyle yerleşik sorunlardan şikayet eden ve yine aynı güvensizliği deneyimleyen birçok insana rastlaması işten bile değildir. Tüm bu bireyler, aksini savunacak olsalar da, aslında birbirlerinden çok da farklı değillerdir. Her biri adeta bir başkasının ona bunu anımsatmasını beklemektedir.
ÖNDER KULAK / BİRGÜN
  1. Bir diğeri de Dante’nin İlahi Komedya’sında yer alır.
  2. Mikhail Bakhtin, Karnavaldan Romana, çev. Cem Soydemir, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, ss. 364.
  3. A.g.e., s. 364.
  4. Brecht’in tasviri, Mann’ın tanımıyla buluştuğunda, bugünle örtüşen iyi bir anlatı sunduğu söylenebilir.
  5. “Nachdenkend Über die Hölle”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder