İstanbul’u kuşatan bir afiş var. Adım başı afiş size sırıtıyor. Afişin bir köşesinde Binali Yıldırım öbür köşesinde Tayyip Erdoğan. İkisini de photoshopla (fotoşop okunur), yirmi yaş gençleştirmişler. Olgun ve görüp geçirmiş iki yakışıklı adam. Gelip geçene haykırıyorlar: “İstanbul Bizim İçin Bir Aşk Hikâyesi.” Öncelikle bu sloganı bulan ve fotoşop operasyonunu düzenleyen ajansın çalışanlarını kutlamak istiyorum.
Bu sloganı nasıl buldunuz arkadaş, vay canına bu iki adamdaki İstanbul aşkına şaşıp kaldım. Ve ardından 17 yıldır iktidarda bulunan bu iki adamın, İstanbul’a yaptığı eziyetleri düşünmeye başladım. Hani insan sevdiğini dövermiş derler, bu iki adamda da öyle bir aşk var ki, İstanbul’u bırakın dövmeyi haşat ettiler.
İnsan âşık olduğunun böğrüne o kocaman kocaman binaları diker mi? Diker bu iki adam ve temsil ettikleri partinin elemanları hiç kimsenin anlayamadığı bir aşka düşmüşler. Buldozerlerin keskin bıçağının toprağı delerken çıkardığı ses onlara, bir aşk şarkısı gibi gelmiş. Sevgililerinin asırlardır kıskançlıkla koruduğu o muhteşem görüntüsüne, acımasızca kıymışlar, çünkü âşıklar ve âşıklar mutlaka altın gerdanlık, bilezik takmak zorundalar. Bu nedenle örneğin Ataköy sahilini betondan bir gerdanlıkla taçlandırmışlar.
Ah aşk insanın gözünü kör eder. Tabii bu iki âşığın, âşık oldukları kentte sadece iki tane havaalanının olması çok zorlarına gitmiştir. İki tane havaalanı, yazık yazık aşkın kentine yazık. Öyleyse gelsin bir havaalanı daha! Dedik ya, aşkın gözü kördür, millet uyarıyor, arkadaş yeni bir havaalanına ihtiyaç yok. Kullanılan havaalanları büyütülerek bu iş çözülür. Hayır İstanbul’a bunu yapamazlar. Başlayın yeni havaalanına. Evet, bu aşkı kıskanan çok. O yüzden birbirinden beter dedikodular üretiyorlar. “Neymiş efendim yeni havaalanı kuşların yolu üstündeymiş, olsun kuşlara ‘Lan durun burası bir aşk yuvası başka yerden uçun!’ der işi bitiririz, neymiş efendim zemin bataklıkmış, ‘Arkadaş sen benim aşkıma bataklık diyerek hakaret edemezsin! Haddini bil!’. Uçak pistlerinin yeri yanlış yapılmış, hem rüzgâr çokmuş hem de Anadolu’ya gidecek uçaklar önce Bulgaristan hava sahasından geçmek zorunda kalacaklarmış. Ne olmuş yani biz aşkımızdan hiçbir şey sakınmayız, bastırır hava parasını öderiz! Yeter ki, aşkımız bize kucak açsın.”
Kocaman kocaman adamlar bu ikilinin ve yakınlarının İstanbul aşkını bir türlü anlamıyorlar. Oysa âşıklara teşekkür etmeleri gerek, Atatürk Kültür Merkezi’ni yıktıkları için. “Neymiş efendim, dünya kentlerinin mutlaka bir opera binası olurmuş. Kim söylemiş bu lafı, işte muhteşem bir cami yapıyoruz, adetaOrtadoğu’nun hac merkezi olacak. Öyle muhteşem ve aşkımıza layık! Ve artık hiç kimse bizim Taksim Meydanımızı kullanamayacak. O bizim aşkımızın meydanı!”
“Aşkımızı hiç anlamayanlar, tutturmuşlar kentin deprem için ayrılmış alanlarına AVM yaptırdık diye. Bir defa AVM’ler kenti olmak İstanbul’u bir kat daha zengin ve görkemli kılıyor. Artık insanlarımız dünyaca ünlü markaların mallarını almak için yurtdışına gitmek zorunda kalmıyorlar. Gir bir AVM’ye, bas parayı al karoyu. Deprem toplanma alanları bazı bilim adamlarının uydurdukları bir şey. Zaten deprem olduğunda hiçbir şey yıkılmayacak! Çünkü bu kentti demir ağlarla ördük. Çünkü biz bu kentte âşığız.”
Yani kardeşim bir aşk kalmıştı suyunu çıkarmadığınız,oysa aşk yoğun bir emek ister, aşk bilgi ile donatılmak ister, aşk tertemiz bir vicdan ister, aşk gelecek günleri güzelleştirmek ister. Oysa sizin bu aşk hikâyeniz sadece gösterişten ibaret. Sahte, suni. Benden söylemesi, bilmediğiniz işlere kalkışmayın, aşk kim siz kim? Öyle olmasaydı bu güzelim kenti, harap bir köye çevirmezdiniz. Bir de böyle düşünün. Ajans çalışanı arkadaşlar size de kıyak yapıyorum. Aşk diye bir takla atmadığınız kalmış. Aldığınız paralar ananızın ak sütü kadar helal olsun. İnsanları epey güldürdünüz. Düğüne bekleriz efendim. Bu arada Binali Yıldırım’ın aşk hikâyesi afişini en olmadık bir yere asmışlar. Ben de alıverdim.
Işıl Özgentürk / CUMHURİYET
Bu sloganı nasıl buldunuz arkadaş, vay canına bu iki adamdaki İstanbul aşkına şaşıp kaldım. Ve ardından 17 yıldır iktidarda bulunan bu iki adamın, İstanbul’a yaptığı eziyetleri düşünmeye başladım. Hani insan sevdiğini dövermiş derler, bu iki adamda da öyle bir aşk var ki, İstanbul’u bırakın dövmeyi haşat ettiler.
İnsan âşık olduğunun böğrüne o kocaman kocaman binaları diker mi? Diker bu iki adam ve temsil ettikleri partinin elemanları hiç kimsenin anlayamadığı bir aşka düşmüşler. Buldozerlerin keskin bıçağının toprağı delerken çıkardığı ses onlara, bir aşk şarkısı gibi gelmiş. Sevgililerinin asırlardır kıskançlıkla koruduğu o muhteşem görüntüsüne, acımasızca kıymışlar, çünkü âşıklar ve âşıklar mutlaka altın gerdanlık, bilezik takmak zorundalar. Bu nedenle örneğin Ataköy sahilini betondan bir gerdanlıkla taçlandırmışlar.
Ah aşk insanın gözünü kör eder. Tabii bu iki âşığın, âşık oldukları kentte sadece iki tane havaalanının olması çok zorlarına gitmiştir. İki tane havaalanı, yazık yazık aşkın kentine yazık. Öyleyse gelsin bir havaalanı daha! Dedik ya, aşkın gözü kördür, millet uyarıyor, arkadaş yeni bir havaalanına ihtiyaç yok. Kullanılan havaalanları büyütülerek bu iş çözülür. Hayır İstanbul’a bunu yapamazlar. Başlayın yeni havaalanına. Evet, bu aşkı kıskanan çok. O yüzden birbirinden beter dedikodular üretiyorlar. “Neymiş efendim yeni havaalanı kuşların yolu üstündeymiş, olsun kuşlara ‘Lan durun burası bir aşk yuvası başka yerden uçun!’ der işi bitiririz, neymiş efendim zemin bataklıkmış, ‘Arkadaş sen benim aşkıma bataklık diyerek hakaret edemezsin! Haddini bil!’. Uçak pistlerinin yeri yanlış yapılmış, hem rüzgâr çokmuş hem de Anadolu’ya gidecek uçaklar önce Bulgaristan hava sahasından geçmek zorunda kalacaklarmış. Ne olmuş yani biz aşkımızdan hiçbir şey sakınmayız, bastırır hava parasını öderiz! Yeter ki, aşkımız bize kucak açsın.”
Kocaman kocaman adamlar bu ikilinin ve yakınlarının İstanbul aşkını bir türlü anlamıyorlar. Oysa âşıklara teşekkür etmeleri gerek, Atatürk Kültür Merkezi’ni yıktıkları için. “Neymiş efendim, dünya kentlerinin mutlaka bir opera binası olurmuş. Kim söylemiş bu lafı, işte muhteşem bir cami yapıyoruz, adetaOrtadoğu’nun hac merkezi olacak. Öyle muhteşem ve aşkımıza layık! Ve artık hiç kimse bizim Taksim Meydanımızı kullanamayacak. O bizim aşkımızın meydanı!”
“Aşkımızı hiç anlamayanlar, tutturmuşlar kentin deprem için ayrılmış alanlarına AVM yaptırdık diye. Bir defa AVM’ler kenti olmak İstanbul’u bir kat daha zengin ve görkemli kılıyor. Artık insanlarımız dünyaca ünlü markaların mallarını almak için yurtdışına gitmek zorunda kalmıyorlar. Gir bir AVM’ye, bas parayı al karoyu. Deprem toplanma alanları bazı bilim adamlarının uydurdukları bir şey. Zaten deprem olduğunda hiçbir şey yıkılmayacak! Çünkü bu kentti demir ağlarla ördük. Çünkü biz bu kentte âşığız.”
Yani kardeşim bir aşk kalmıştı suyunu çıkarmadığınız,oysa aşk yoğun bir emek ister, aşk bilgi ile donatılmak ister, aşk tertemiz bir vicdan ister, aşk gelecek günleri güzelleştirmek ister. Oysa sizin bu aşk hikâyeniz sadece gösterişten ibaret. Sahte, suni. Benden söylemesi, bilmediğiniz işlere kalkışmayın, aşk kim siz kim? Öyle olmasaydı bu güzelim kenti, harap bir köye çevirmezdiniz. Bir de böyle düşünün. Ajans çalışanı arkadaşlar size de kıyak yapıyorum. Aşk diye bir takla atmadığınız kalmış. Aldığınız paralar ananızın ak sütü kadar helal olsun. İnsanları epey güldürdünüz. Düğüne bekleriz efendim. Bu arada Binali Yıldırım’ın aşk hikâyesi afişini en olmadık bir yere asmışlar. Ben de alıverdim.
Işıl Özgentürk / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder