8 Mart 2019 Cuma

‘Yazsan ne olur, yazmasan ne olur!’ - ALİ SİRMEN

İranlı uyuşturucu baronu ve Zekeriya Öz’ün gizli tanığı Zindaşti ile ilişkisi olduğu, bu şahsın tahliye edilmesinde aracı rol oynadığı ileri sürülen eski AKP milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu asla tanımam” dediği kişiyle birlikte yemek yedikleri fotoğrafını bulup yayımlayan arkadaşımız Zehra Özdilek’in sorusu üzerine bu kez tanışıkığı yadsıyamamış, “Evet doğrudur, doğrudur ama çok büyütüyorsunuz, yazın, manşetten  verin, ben rahatsız olmam” diyerek kestirip atmış: 
- Yazsanız ne olacak, yazmasanız ne olacak!
Doğrusu içinde bulunduğumuz durumu Burhan Kuzu’nun bu sözleri kadar veciz anlatan başka bir ifade bulamazsınız. 

Her türlü yolsuzluğun, yasadışılığın, zulmün, hırsızlığın, cinayetin, nüfuz suiistimalinin bu kadar alıp yürüdüğü, iktidarın üç erkinin de tek kişinin elinde bulunduğu, siyasi, hukuki, cezai denetim ve yaptırımların hiçbirinin işlemediği bir ortamda, sen yolsuzluğu, hukuksuzluğu, karanlık ilişkileri ortaya koyan belgeleri açıklayıp yazsan ne olur, yazmasan ne olur! 
Çoktan olan olmuş bile zaten.
***
Açıklama 
5 Mart tarihli 1 Mart tezkeresi ile ilgili yazımla ilgili olarak, değerli hukukçu dostum Av. Turgut Kazan aradı ve şu hususun altını çizdi:
1 Mart 2003 günü tezkerenin geçmemesinin ardında Anayasa Mahkemesi’nin Refah Partisi Başkanı Necmettin Erbakan’ın, Mesut Yılmaz Hükümeti’nin güvenoylaması konusunda açtığı davayla ilgili, Anayasa Mahkemesi kararı vardır. Mesut Yılmaz Hükümeti için güvenoylaması yapıldığında, evet oyları hayır oylarından fazla çıktığından, güvenoyu alınmış, sayıldı. Bunun üzerine Necmettin Erbakan haklı olarak oylamada güvenoyunun verilmiş olduğunun kabulü için evet oylarının hayırlar ve çekimserlerin toplamından fazla olması gerektiğini ileri sürmüş ve AYM bu görüşe katılarak, güvenoyu alınamadığı kararını vermişti. 

1 Mart 2003 oylamasında da, tezkereye evet oyları, hayır oylarından fazla idi. Ne var ki, hayırlar ile çekimserler bir arada evetlerden fazlaydı ve AYM kararı ışığında, o zamana kadar yapılan uygulamanın aksine oylamanın sonucunun olumsuz olduğuna hükmedilmişti. Yani sonucu tayin eden çekimser oylar olmuştu. Bu yönde oy kullananlar öyle görünüyor ki, oylarının ne anlama geldiğinin tam farkında değillerdi.

***
Turgut Kazan, Ecevit iktidarının devrilmesiyle ilgili olarak da eski Enerji Bakanı Zeki Çakan’dan dinlediği şu ilginç anıyı nakletti. 
Eski Enerji Bakanı, Ocak 2002 ABD ziyaretiyle ilgili olarak şunları söylüyor:
Beyaz Saray’da Başkan ile konuşmamız sırasında konu Irak’a gelince Amerikan tarafı ortak deklarasyonda şöyle bir ibare önerdi: 
‘Taraflar bu konuda askeri müdahale dahil, her konuda stratejik ortaklığın gereklerini yerine getireceklerini....’ 
Tam bu noktada Ecevit söze girdi ve ‘Bir dakika! Sayın Başkan takdir edersiniz ki, Türkiye bu ülke ile komşudur ve ...’ 
Birden etrafın buz kestiğini hissettim. Son derecede iyi ve sıcak geçen görüşmelerin seyri değişmişti. Bizi adeta bir an önce, oradan göndermek isteyen bir tavır içine girdiler. 
Havayı sezen Bülent Bey, ‘Sayın Başkan sizi daha fazla rahatsız etmeyelim’ diyerek görüşmeyi sonlandırdı. 
Ben hükümetimizin düştüğünü o anda, orada gördüm.” 

Bu arada, onuncu Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer ile bir telefon görüşmemiz oldu. Tezkerenin reddedilmesinin ardından zamanın Başbakanı Abdullah Gül ile dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Sezer'den randevu talep etmişler; Sezer de 3 Mart Pazartesi gününe randevu vermiş. Çankaya’ya çıkan Gül ve Özkök, Sezer'den "Olağanüstü Milli Güvenlik Kurulu'nu toplamasını" talep etmiş. Sezer'in bu talebi reddettiğini telefon görüşmemizde öğrenmiş oldum. Okurlarımla paylaşırım.

Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder