Seçim haritaları ağırlıklı olarak kavun içiye boyansa da, iktidarda on yedinci yılına giren AKP yerel seçimlerde beklediğini bulamadı. Bazı büyük kentler renk değiştirdi ve düzenin diğer partisi CHP kendi sağıyla yaptığı ittifak sonucunda bu kentleri aldı. İslamcı faşizmin baskılarıyla bunalan, ekonomik koşulların ağırlaşmasıyla gündelik yaşamları her gün biraz daha zorlaşan, işsizlik, pahalılık, yoksullukla boğuşmaktan bunalan halk, tepkisini ve nefes alma talebini sandığa yansıttı. Bir açıdan, Gezi Direnişi’ndeki tepkinin, ekonomik krizin de katkısıyla, son birkaç seçimde olduğu gibi bu seçime de damgasını vurduğu, hatta 31 Mart’ta, bu tepkinin daha da güçlü dile getirildiği söylenebilir.
Ne var ki, olayın pek de fark edilmeyen yönü, AKP’nin neo liberal politikalarının bir başka düzen partisince değiştiremeyeceğidir. Dahası, TÜSİAD’ın, seçim sandıkları açılmaya başlar başlamaz yaptığı açıklama, sermaye sınıfının gereksindiği “yapısal” reformların yapılması gereğine dönük bir uyarıdır. Sermaye sınıfı, “piyasa ekonomisinin güçlenmesi” ni istemekte ve bunun için seçimsiz geçecek dönemi ve alınacak önlemleri bir fırsat olarak görmektedir. Bir sermaye iktidarı olan AKP’nin, 4.5 yıl seçimsiz dönem iddiasıyla, yaşanan ekonomik krizi “yapısal reform”larla çözmesi, sermayenin önündeki engelleri ortadan kaldırması beklenmektedir. İktidarını koruyan ama nispeten güçsüzleşen AKP’nin ekonomik krizin çözümü için bir acı reçete uygulamasıdır istenen. Bunun işaretlerini seçim öncesinde yapılan açıklamalarda da görmüştük.
Bu koşulların gerçekleşmesi halinde, sonucun, sermaye için daha fazla kâr, emekçiler için ise daha fazla yoksulluk ve deliği kalmayan kemerleri sıkmaya zorlanmak olduğu kuşkusuzdur. Kanımızca, bozkurt işaretlerini, Çamlıca camiinde kılınan namazları, Saray ziyaretlerini görmezden gelerek düzenin muhalif parti koalisyonuna sarılanların bu kemer sıkma politikalarına ikna edilmesi görevi de seçimden güçlü çıkan düzen muhalefetine düşecektir.
Genel geçer bir ifadeyle bizim bu filmi defalarca gördüğümüzü söyleyebiliriz ama gerçekler bununla sınırlı değil.
Güzel şeyler de yaşandı.
Genç kadınlar ve erkekler, komünist adaylar ülkenin her yanına güneşi taşımak üzere dağıldılar. Bu kokuşmuş düzeni değiştirmedikçe dağlara, kentlere, kırlara baharın gelemeyeceğini anlattılar insanlara. Büyük bir özveriyle yürütülen çalışmalarda, aydınlığı, eşitliği, insanın insanca yaşayacağı, paranın değil, emeğin iktidar olacağı bir yolculuğu betimlediler. Bunun hayal olmadığını ama “ekmek, gül ve hürriyet” günlerinin ancak örgütlenerek kazanabileceğini vurguladılar. Karanfil dağıtmakla kalmadılar, karanfilleri, gülleri ektiler ülkenin her ilinin, ilçesinin toprağına.
Sesi duyanlar sandıklara karanfiller bıraktılar. Her ilde yüzer, biner çiçekle kızıla boyandı sandıklar.
TKP’ nin de içinde bulunduğu bir ittifakın adayı olarak TKP kimliğiyle seçime giren, abartısız, alçak gönüllü, kendinden emin, yüreğinin sıcaklığı, inancının gücü gözlerine yansıyan Ovacık’ın eski başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, bu sesi Dersim’ de çok güçlü bir şekilde yükseltti ve belediye başkanlığına taşıdı.
Yol uzun, koşullar zor ama gerçek muhalefetin, emekçi halkın gerçek temsilcileri, bıkmadan, erinmeden, yakınmadan, kararlılıkla, yüzyıllardır olduğu gibi, Prometheus misali, ışığı tanrıların elinden alarak ezilenlere taşıyorlar.
Taşımaya da devam edecekler.
Seçimin kazananı mı?
O genç kadın ve erkekler ve onların uzattıkları eli tutanlardır!
İyi ki varsınız!
Sayenizde “sevdamız yeni kovanlar için oğul veriyor”.
SERPİL GÜVENÇ / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder