“Nasıl unutmuyorsun” dedi kız. Çocuk, ilk karşılaştıkları andaki gülümsemesini hatırlamıştı. “Unutmak da bir eylemdir” dedi. “Maddenin korunumu yasası, yok etmek için bir şey yapmıyorum” diye devam etti.
Unutuyor muyuz yoksa unutmak için bir şeyler mi yapıyoruz? Peki, İstanbul’un tekrarlanan seçiminde sizin aklınızdan çıkmayan an hangisi? Çok var biliyorum. Ama biri hep gözümün önüne geliyor.
Yok, o değil!
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan’ın “yıllardır tüm enerjimizi yiyip yutan seçim maratonlarından hepimiz yorgun düştük” dediği konuşmasını kastetmiyorum. Seçim ekonomisinden, yaratılan gerilimden şikâyet etmişti.
Kastettiğim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ertesi gün çıkıp Özilhan’ı fırçalaması da değil. Öyle ya, Özilhan’ın memnuniyetsizliğine Erdoğan çok sert tepki vermişti. “Ben sizin 12 yıl önce durumunuzu da, bugünkü durumunuzu da biliyorum. Yeri gelirse bunu teşhir ederim” diye tehdit bile etmişti. Yetmemiş “bir hafta önce ziyaretime geldin, sizlerle neleri konuştuk? Bu dolarlar, bu Avro’lar sizleri kurtarmaz” diye devam etmişti.
Erdoğan, Özilhan’ı mesela işçilerine düşük maaş verdiği için eleştirmedi. Derdi, Özilhan’ın fabrikalarındaki çalışma koşulları da değil. Erdoğan’ın Türksermaye sınıfının temsilcisi ile sorunu İstanbul seçimleri. Özetle “size ne” diyor.
İşte benim aklımdan çıkmayan olay tam da burada başlıyor.
Berat Albayrak’ın Amerikan sermaye turu.Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ABD Başkanı’nın karşısında, iskemledeki fotoğrafı nasıl akıldan silinir? Aslında fotoğraf “hem ziyaret hem ticaret” gezisinde çekilmişti.
Albayrak, ekonomik kriz ateşinin ortasında Washington’a gitmişti. Üstelik yolculuk 31 Mart seçimlerinin sonrasına, YSK’nin İstanbul seçimini iptal kararının arifesine geldi.
G-20, Dünya Bankası ve IMF toplantılarına katıldı. JP Morgan’da sermaye sahipleriyle görüştü. Yetmedi, uluslararası fonların patronlarıyla özel toplantılar yaptı. Beyaz Saray’da mali görüşmelerin ardından da Trump’ın karşısına oturdu.
Nihayetinde Albayrak, küresel sermayeye “Türkiye’ye gelin” demeye gitti. Şaka değil, JP Morgan’ın düzenlediği toplantıda 400’den fazla yatırımcı ve banka temsilcisi vardı. Aslında son derece avantajlı bir dönemdi. ABD ve Avrupa Merkez Bankası’nın gevşek para politikaları yabancı sermayeyi başka ülkelerde kâr arayışına itiyordu. Kuşkusuz, hem Albayrak hem de yanında götürdüğü Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya durumun farkındaydı. Ama katıldıkları toplantılarda Çetinkaya sessiz, Albayrak ise danışmanlarının hazırladığı sunumlara bakarak oldukça konuşkandı.
Berat Albayrak, terlediği toplantıların fotoğraflarıyla “her şey güzel olacak” dese de dinleyenler pek öyle düşünmüyordu. “Kimseyi ikna edebildiğini sanmıyorum” “fikrimiz değişmedi”, “düne göre daha umutlu değil” toplantıdan çıkanlardan duyduklarımızdı.
Albayrak sürekli “güvenin” derken, karşısındakiler “güvenemiyoruz” diyordu.
İşte tam da burada önemli bir ayrıntı var.
Yabancı sermaye satın almışAlbayrak’ın küresel sermaye ile, hadi daha açık yazalım, “sıcak paranın sahipleri”yle toplantıları nisan ayının ortasına gelmişti. Herkes YSK’nin kararını bekliyordu. Belli ki Albayrak’ın konuştuklarının da merak ettiği buydu.
Peki, Albayrak onlara ne yanıt verdi?
Tabii seçimin yenilenmesinden bahsetti. Aslında bunu kendisi de sözleriyle itiraf etti: “İstanbul seçimleri ne olursa olsun piyasa tarafından satın alındı”.
Yetmedi, “seçim tekrarlanırsa yatırımların artması veya kesilmesi açısından bir fark yaratmaz” diye devam etti.
Not edelim, Albayrak’ın bu konuşmayı yaptığı tarih 16 Nisan’dı. 6 Mayıs’ta YSK, seçimi yenileme kararı verdi.
Albayrak konuştuğu gün dolar 5 lira 80 kuruştu. İptal kararından sonra 6 lira 20 kuruşa kadar yükseldi. Türk Lirası, bugün itibarıyla, bir ayda yüzde 5’ten fazla değer kaybetti. Yani yalnız İstanbul’da oturanların değil bütün Türkiye’nin ekmeği ufaldı.
Tüketici Güven Endeksi, yayımlandığı günden bu yana tarihin en düşük seviyesine seçim yenileme kararından sonra düştü. 2008 krizinde bile görmediği değere, 55.3’e indi.
OECD; seçimlerin olduğu ay, yani martta, Türk ekonomisinin yüzde 1.8 küçüleceğini öngörüyordu. Daha da fenası varmış. Mayıs ayında tahminlerini değiştirdi. Daralmanın yüzde 2.6 olacağını söyledi.
Rakamlar uzuyor…
Özetle, yeniden seçim kararı yerle bir olan ekonomiyi beter hale getirdi.
Bir ay önce bir ay sonraSahi Erdoğan bu işe ne dedi?
Bir ay önce “yerli” Damat Albayrak, Washington’da “gelin gelin, hiçbir şey olmaz” demişti. Bir ay sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan yabancıları işaret ederek ekonomiye yapılan sabotajdan, iktisadi operasyonlardan bahsetti.
“Milli” Damat Albayrak, bir ay önce, Türkiye plajlarında denize bile girmemiş zenginler sorduğunda İstanbul seçiminin yenilenmesini tatlı tatlı anlatıyordu. Bir ay sonra Erdoğan, yılların Türk burjuvazisini özetle “seçimlerden size ne” diyerek fırçaladı.
19 Mayıs’ta solcusuyla sağcısıyla Samsun İskelesi’nde birlikte fotoğraf çektirenlerin ağzının tadı kaçmasın. Ama iktidarın “yerlilik ve millilik” sarkacındaki salınımı size de tuhaf gelmiyor mu?
Oynadıkları oyunda aklın zerresini görebiliyor musunuz?
Söyledikleri hedeflerin arasında tutan bir tane bulabiliyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan yine de hepimize bir iyilik yapabilir. Hepimizin merakını kolayca giderebilir.
İlk Bakanlar Kurulu toplantısından sonra “hepiniz çıkın, Berat kalsın” der. Beyaz gömleğinin manşetlerini kıvırdıktan sonra terleyen damadının kulağına eğilerek fısıltıyla sorar: “Söyle Damat, Allah aşkına söyle, bu seçimleri kim satın aldı?”
Barış Terkoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder