6 Kasım 2019 Çarşamba

Hain mi, kahraman mı, casus mu? - Zülal Kalkandelen


“ABD hükümeti, tüm dünyada bugün yayımlanan kitabım hakkında dava açtığını duyurdu. Bu hükümetin okumanızı istemediği kitaptır.”
17 Eylül 2019‘da resmi Twitter hesabında bu açıklamayı paylaştı Edward Snowden. Söz ettiği kitap, Metropolitan Books tarafından yeni yayımlanan “Permanent Record”. Henüz Türkçe olarak basılmayan kitabın adı “Kalıcı Kayıt” anlamına geliyor. 
Snowden, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın eski sistem analisti (NSA) ve Merkezi İstihbarat Dairesi’nin (CIA) eski çalışanı. 
11 Eylül’den sonra Amerikan hükümeti, telefon konuşmaları ve internet üzerinden yapılan tüm iletişimi takibe alınca, Snowden, 2013’te gizli belgeleri gazetecilere sızdırmıştı.
O dönemde belgeleri İngiltere’de The Guardian, Amerika’da The Washington Post gazeteleri yayımlayınca büyük bir tartışma başladı.
ABD hükümet yetkililerine göre bu kitlesel izleme, bir daha 11 Eylül benzeri bir terörist saldırıya uğramamak için halkın güvenliği açısından yapılmıştı. Fakat telefon ve internet üzerindeki tüm iletişimin devlet tarafından gizlice izlenmesi, Amerikan anayasasına açıkça aykırı...
Bu tartışma devam ederken, Snowden’ın sızdırdığı belgeleri yayımlayan gazeteler, ABD’nin en saygın gazetecilik ödüllerinden Pulitzer’in “kamu hizmeti” dalındaki ödülüne layık görüldü.
Kimseye açıklanamayan bir sırla yaşamak
2013’ten beri Moskova’da yaşayan Edward Snowden’ın kitabını merakla okudum. Daha önce gazeteci ve yönetmen Laura Poitras ve Glenn Greenwald ile Hong Kong’da buluşarak gizli belgeleri onlara verdiği süreci anlatan Citizenfour adlı belgeseli de izlemiştim. 
Kitapta, “Söylenemeyen bir sır ile yaşamaktan daha zor bir şey yoktur” diyor Snowden. Ama NSA ve CIA’de çalışıp bunu kurum dışındaki insanlardan saklamak zor olsa da, en azından kurumdaki çalışma arkadaşlarınızla paylaşabildiğinde, bir açıdan eğlenceli olduğunu da ekliyor. 
Oysa birlikte yaşadığı insana bile tek kelime edemediği bir sırrı olduğunda, içine düştüğü yalnızlık tarifsiz. 
Belgeseli gerilimli bir film gibi izlerken, Snowden’ın kendini kapattığı otel odasındaki endişelerinin aktarılışı ve sürece dair ayrıntılar çok ilgimi çekmişti. 
NSA’den bilgileri kopyalamak için taşınabilir bellek ve klasik bilgisayarları kullanışı, sınırlı zamanda kopyalamayı bitirmek için acele edişi çarpıcıydı. En önemlisi de, bu gerçek olayların kurgu görüntülerle değil, olaylar olurken gizlice kaydedilmiş görüntülerle yansıtılmasıydı.
Liseyi dışarıdan bitiren gencin yükselişi
339 sayfalık kitapta daha önce açıklananlara ek olarak bomba etkisi yaratacak bir sır ifşası yok. Ama Snowden’ın ifadesiyle, “lisede ev ödevi yaparken 1000 kelimeden fazla yazma isteği duymayan” biri için ustalıkla kaleme alınmış. 
Üniversite diploması bile yokken, liseyi dışarıdan bitirmiş bir insanın, çok genç yaşta sistem analisti olarak CIA’e girip NSA’de yükselişine şaşırıyor insan...
Sahil koruma görevlisi bir baba ile federal mahkeme çalışanı bir annenin bilgisayarlara meraklı oğlunun sıra dışı hayatını akıcı bir dille anlatan, iyi bir özyaşamöyküsü “Permanent Record”. 
Yasaya aykırı sırları gizlemek suça ortak olmaktır
Kitabı bitirdiğinde birçok insanın aklına gelen soru belli: 
Hükümetin anayasaya aykırı gizli sırlarını gazetecilere veren Snowden vatan haini mi, kahraman mı, yoksa casus mu? 
Bu olayda mutlaka henüz açıklanmayan sırlar var. Ama bence bir şey kesin: 
Bireyler ya da kurum ve hükümet yetkilileri anasayasaya aykırı suç işlediğinde, susmanın suça ortak olmak anlamına geldiğine kuşkum yok. 
Zülal Kalkandelen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder