Kuyruğa girdiler, “değerli konut vergisi”nin ne kadar kötü bir fikir olduğunu yazıyorlar. Ertuğrul Özkök, Mehmet Barlas, Ahmet Hakan ve diğerleri… Değeri 5 milyon ve üzeri olan konutlardan binde 3 ila binde 10 arasında vergi alınmasını öngören yasaya itiraz ediyorlar.
Öncelikle adaletsizliklerin vergi politikalarıyla çözülmeyeceğini hatırlatalım. “Zenginlerden daha çok vergi alınsın” türünden yaklaşımlar, sırtlarını popülizmin her daim geçerli olan gücüne dayasa bile toplumsal eşitsizliklerin kaynağına inemez. Bizim sormamız gereken soru, neden çoğunluğun yoksul olduğu bir dünyada daha küçük bir bölmenin zengin ve çok küçük bir azınlığın hayret verici ölçülerde zengin olduğudur.
Mesele sınıfsaldır. Sermaye ve emek arasındaki çelişki, aslında göreli kavramlar olan yoksulluk ve zenginliğin ortaya çıkmasının nedenidir. Vergi politikalarıyla bunu değiştiremez, düzeltemezsiniz. İşin gerçeği vergi politikalarıyla toplumsal adaletsizliğin azıcık da olsa hafiflediği pek az rastlanan bir durumdur. Çünkü bugünkü düzende vergi politikaları patronlara kaynak aktarmanın bir aracı durumundadır.
Hâl böyleyken, değeri beş milyonun üzerinde olan lüks konutlardan özel bir vergi alınmasının adında adalet olan ve adaletsizlikte şampiyon olan bir siyasi partinin nihayet daha adil bir düzen için harekete geçtiği anlamına elbette gelmiyor.
Öte yandan, paranın gücünü arkasına alan medyanın “etkili” isimlerinin bu meseleyi kafaya takarak “adaletsizlik bu” demesi de insanın sinirini bozuyor.
Mehmet Barlas “geniş kitleleri huzursuz ediyor” diye buyurmuş. 147 bin 256 kişiden söz ediyorlar. Az değil ama Türkiye gibi bir ülkede “geniş kitle” diye tanımlamak için fazlasıyla küçük bir rakam bu.
Peki nedir dertleri?
Bu 147 bin 256 kişi arasında kendilerinin de olması mı?
Açıkçası kaliteleri malum olsa da, “kişisel” kaygılarla bu yazıları yazdıklarını düşünmüyorum. Düpedüz sınıf savaşı veriyor, ait oldukları sınıfın sesini yükseltiyorlar. Verirken de sayıları değil, bu kesimin Türkiye’deki özgül ağırlığını hatırlatıyorlar. Doğrudur, Türkiye’de kanaat oluşturmada 6 milyon asgari ücretli değil söz konusu 147 bin kişinin çok daha büyük bir etkisi var.
Ve memlekette şu sıra asgari ücret belirlenmeye çalışılıyor. Açlık sınırı, yoksulluk sınırı ortada. Enflasyon ortada. Belirlenecek asgari ücretin bunu telafi etmesi mümkün değil. Yine de emekçinin elde edeceği ek tek bir kuruşun bile önemi var. Bu koşullarda “geniş kitleleri huzursuz eden” konunun değerli konut vergisi olarak belirlenmesi Türkiye’de zengin sınıfların kamuoyu oluşturmadaki üstünlüğünün yeni bir kanıtı olarak görülebilir.
Dediğim gibi zenginlik ve yoksulluk göreli kavramlardır. Ne yoksullara sadaka ve zekat, ne de zenginlere daha fazla vergi toplumsal adaletsizliği çözer. Çözüm sınıfların ortadan kaldırılmasındadır. Sınıfların ortadan kaldırılması için üretim araçlarında özel mülkiyetin ortadan kaldırılması zorunlu bir başlangıçtır.
İnsanlığın kurtuluşu buradadır ve huzursuz olacak bir şey yoktur. Örneğin lüks konut vergisi türünden dertlerle uğraşmayacak Özkök ve diğerleri fena mı!
Herkesin insanca yaşayacağı konutu olacak, herkesin insanca tatil yapma olanağı olacak ama kimsenin toplumun geniş bir kesiminin ulaşamayacağı “lüks”leri olmayacak. Birçok gereksinim de “lüks” olmaktan çıkacak.
Konuya dönersek… Çok takmayın, nasılsa ödemememenin bir yolunu bulur o 147 bin 256 kişinin çoğu…
Kemal Okuyan / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder