Siz de hayret ediyor musunuz? Bazen arkadaşınız, komşunuz, meslektaşınız bile olurlar. İlk sürtüşmenizde bir anda defterlerini açarlar. Hangi tarihte ne kabahat işlemişseniz sayıp dökerler. Şaşırır kalırsınız. Nasıl biriktirmiş diye sorarsınız kendinize.
Hayır, özel bir meseleden bahsetmeyeceğim. Aksine, hepimizin önünde yaşanan bir tuhaflıktan söz edeceğim. Zira vaka kimsenin sorgulamadığı derin ipuçları barındırıyor. “İktidar içindeki çete” diyorum ya, işte ona dair delil olma potansiyeli taşıyor.
Haberde yok yok
Çok uzak değil. Gezi davası kararı 18 Şubat akşamı verildi. Yargı iktidarın hedefindekilere ceza yağdıracak diye beklerken, tüm sanıklar beraat etti. Elbette sonuç malum çeteleri memnun etmedi.
Önümde bir haber duruyor. 26 Şubat’ta yayımlanmış görünüyor. Haliyle en çok bir haftada hazırlanmış denebilir.
Haberin hedefi muhalefetteki birileri değil. Gezi davasında beraat kararı veren İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Galip Mehmet Perk. Başlık hükmü çoktan vermiş gibi: “200 FETÖ şüphelisiyle irtibatlı çıktı.”
Neler yok ki haberde?
- Mahkeme Başkanı’nın 2 ayrı telefon hattından FETÖ iltisaklı 200’ü aşkın kişi ile irtibatının olduğu,
- FETÖ’cü savcı Mehmet Berk ile 14 görüşmesinin olduğu,
- FETÖ’den ceza alan HSYK’nin eski 2. Daire Başkanı Nesibe Özer ile iletişiminin bulunduğu,
- KHK ile ihraç edilen ve FETÖ’nün Emniyet’teki mahrem hizmetleri içerisinde faaliyet yürütmekle suçlanan eski İçişleri Bakanlığı çalışanı Ramazan Berk ile HTS kaydının olduğu,
- Hâkim Galip Mehmet Perk’in amcası H. Perk’in FETÖ üyeliğinden yargılandığı,
- Öbür amcası E. Perk’in “gayri resmi eğitim verilen bir yurtla ilgili” ifadesine başvurulduğu,
- Hâkimin gerçek adının Kalo olduğu, sonradan adını değiştirdiği,
- Hâkim Perk’in Gezi kararından 15-20 gün önce Yargıtay ve HSK ziyaretlerinde Gezi sanıklarına ceza vereceğini söylediği…
Hâkimin yargıladığı Gezi davası sanıklarına bu kadar suçlama yapılamamıştı!
Sanki normalmiş gibi
İlginç değil mi?
Hükümet medyasında yayılan haber, bir haftalık araştırmacı gazetecilik başarısı gibi görünmüyor. Bana Ergenekon davası mahkeme başkanı Köksal Şengün’ün yaşadıklarını hatırlatıyor. Sanıklar lehine karar veren Şengün hakkında bir anda itibarsızlaştırmaya yönelik haberler yayımlanmıştı. O dönem birlikte olan AKP - FETÖ medyasında yer alan haberlerde Şengün’ün özel hayatını hedef alan telefon konuşmaları bile ortalığa dökülmüştü. O günlerde özel yetkili yargıyı eleştiren haberler yaptırıma uğrarken, yargının kendisi de bu haberlere yol vermişti. Sonradan açığa çıktı ki, Köksal Şengün’ün kariyerini bitirmek için ilişkilerde olduğu kişilere uydurma soruşturmalar açılarak Şengün’ün telefonları dinlenmişti. Bunlar da sızdırılmıştı.
Hâkim Perk’i tanımıyorum. Belki de suçlamalar doğrudur. Benim ilgilendiğim konu bu değil.
Hatta…
Haber çıktıktan sonra Yargıtay’daki kaynaklara sordum. Yargıtay’da Perk’in “Gezi davasında ceza vereceğim” dediğinin konuşulduğunu anlattılar. Tuhaf olan, o gün kimsenin “Bunu önceden açıklamanız doğru değil” dememiş olması. Perk ceza vermeyince yaşanılan sanki normalmiş gibi istihbarata dönüşmesi.
Tehdit ya da şantaj yok
Bu kadar değil…
İstanbul Adliyesi’ndeki kaynaklara, Hâkim Perk’in bir ekip kavgasının içinde olup olmadığını sordum. Belki şaşıracaksınız, ama ben şaşırmadım. Adliye’de Hâkim Perk’in referansının “İstanbul Grubu” denilen ekip olduğu konuşuluyor. Son dönemde Adalet Bakanı ile karşı karşıya gelmesiyle adını duyuran, İstanbul Adliyesi’ni yönettiği söylenen, iktidar içindeki bir hiziple hep yan yana gelen ekip, belli ki, Hâkim Perk’e önce referans oldu. İstediği gibi bir karar vermeyince ise dövmeye karar verdi.
Gezi’deki beraat kararının ardından HSK’nin de Hâkim Perk hakkında inceleme başlattığını biliyoruz. Nitekim bahsettiğim haberde de “HSK müfettişleri tarafından yürütülen soruşturmada mahkeme heyetine yönelik ‘şantaj’ ve ‘tehdit’ olup olmadığı mercek altına alındı” ifadeleri yer alıyor. Konuştuğum kaynaklar HSK müfettişlerinin böyle bir bulguya rastlamadığını, bunun devletin zirvesine de iletildiğini söylüyor. Yani sanıklar mahkemeyi tehdit etmemiş.
Yargıyı tehdit eden yapılanma
Bu kadar değil…
Hâkim Perk karardan sonra ne yaptı diye merak ettim. Başkanı olduğu 30. Ağır Ceza Mahkemesi kritik bir davaya daha bakıyordu. O davada Adnan Oktar Grubu yargılanıyordu. Hâkim Perk’in söz konusu davaya katıldığını, mahkemeyi yönetmeye devam ettiğini öğrendim. Yani Perk’e yönelik herhangi bir tasarrufta bulunulmamıştı. Ancak hükümet medyası yazdıklarıyla, Perk’in kararları üzerinde aleyhinde kullanılacak bir şüphe yaratmıştı.
Sanırım ne düşündüğümü anladınız.
Hâkim Perk hakkında toplanan bilgilere bir haftalık gazetecilik araştırmacısı olarak bakmıyorum. Belli ki yargıda görev yapan kritik isimler ile ilgili devletin içerisinde “dosya biriktiren” bir yapı var. Bu yapı elindeki bilgilerin gölgesini mahkemelerin üzerinde sallandırıyor. Aslında asıl tehdit ve şantajı bu yapılanma yapıyor. Hâkimlerin ya da savcıların “istenmeyen kararları”nda eldekiler ortalığa seriliyor.
Mekanizmalar farklı olsa da sistem bir dönem FETÖ’nün yargıyı araç olarak kullanmasını hatırlatıyor. Adalet Bakanı’nın bu tür yapılar için kullandığı “aynı maklubeye kaşık sallayanlar” tespitinin tesadüf olmadığını düşündürüyor. Hâkim Perk’i hedef alanlar o sofradan kalkmış gibi görünüyor
Köksal Şengül’e kurulan kumpası 10 yıl önce yazmıştım. O yazı OdaTV davasında tutuklanma delillerinden biri yapılmıştı. Olup biten ise “bir sonraki dönem”de anlatılmıştı.
Görmek ne karmaşık bir eylem. Gözbebeklerimizin büyümesi karanlıktayken görebilmek için yarattığımız refleks olabiliyor. Mağara söylencesindeki gibi insan karanlıktan aydınlığa çıktığı an bile göremeyebiliyor. Görmek; nesnenin aydınlığına, gözün çabasına ve aklın idrakina dayanan bütüncül bir durum aslında. Bazı olayları bu nedenle ancak ardımızda bıraktıktan sonra görebiliyoruz. Aklımız ve gözümüz hazırsa şimdi ihtiyacımız ışık, daha çok ışık.
Barış Terkoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder